Arama

İçinden balıkların geçtiği şiirler

Türk Edebiyatı'nın önemli şairlerinin balık ve deniz temalı şiirleri…

İçinden balıkların geçtiği şiirler

Gün doğmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin
Gideceksin ırıpların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikce
Deniz gelecek eline pul pul;
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;
Bayramlar seyranlar mı dersin,

Şenlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar,
Donanmalar mı?

Heeey
Ne duruyorsun be, at kendini denize:
Geride bekleyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere…

Hürriyete Doğru, Orhan Veli Kanık

İçinden balıkların geçtiği şiirler

Umman öyle ister, kavga öyle ister
Biz varız diye her şey bir şey ister
Seviyorsak bir gün bütün balıkları
Tutulmuş balıkları, tutulmamış balıkları
Bir ince sızı damıtır gibi denizden
Kayıklardan, kayalardan ve denizden
Biz ki bir sahipsiz hatırayız
Topraktan, iç savaştan ve bendenizden…

Kendime Ağıt, Turgut Uyar

İçinden balıkların geçtiği şiirler

İstanbul deyince aklıma martı gelir
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış, bir yokmuş

İstanbul Destanı, Bedri Rahmi Eyüboğlu

İçinden balıkların geçtiği şiirler

Sen balıkların en küçüğü,
Parmak kadarı.
Puslu bir gök altında yağmursuz
Bir ateş kenarı.

Büyük değildi seni bize kısmet eden
Dalgaların hatası.
Sen de gördün ya hoştu
İftihar ve sevgi dolu kalpler ortasında
Geçirdiğin tatlı korku,
Hoştu ateş sefası.

Sen, küçük balık, bu gezintiyi
Hatıraya çağıracak rumuz!
Sen, balık, sayende,
Eski bir dostu hatırlayaraktan
Derse devam ediyoruz.

Balık, Behçet Necatigil

İçinden balıkların geçtiği şiirler

Niko rakı içer sandalı boyamazsa.
Niko susar. Onun sessizliği bürümüş
Masaları. Onun yalnızlığıdır, kireç
Badanalı, yamrı yumru, bu ak duvarlar.
Semaverin hemen yanıbaşında durur
Köstence'de bir dükkândan aldığı gemi.
Bu resim Pire'nin, bu böcekler Batum'un,
Bu ağlar tonla balık akıttı karaya.
Niko, eski yazlarda çığrışan martılar,
Zıpkından kurtulmuş kılıçlar, ahtapotlar
Ve en sıcak güneşlerle karmış harcını
Kahvesinin. Lipsoslar yine derindedir.
Orfos, beygir gibi kısar kulaklarını
Kefalos'taki sivri taşın kovuğunda.
Morumsu işkineler, oynatarak ağır
Ağır kanatlarını, bakarlar Niko'ya.
Boz bulutlar gibi çatısında denizin
Uskumru sürüleri devinir yukarda.
Gölgesi vurur tırandilin ışıltılı,
Yosunların, kara süngerlerin üstüne
Ey kancık ve oynak deniz dibi burdasın,
Burdasın sen! Şu tüten dumandasın! Çayda,
Tabakta, dolaptasın! Seni verir Niko
Liranın üstünü uzatırken, seni yer,
Seni içer cıgarasında, seni uyur,
Seni bilir, seninle yatar geceleri.
Bir yelkenli süzülür kapıdan. Bir yengeç
Köşedeki masada yumar gözlerini,
İri bir mercan keser oltayı ve dalar.
Voliden sonra denize atılan, ezik,
Iskarta balıklar gibidir, başı sonu
Olmayan anılar. Niko atar onları.

Niko'nun Kahvesi, Oktay Rifat Horozcu

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN