Arapça öğretimine katkı sağlayan Osmanlı alimi: Birgivi
İmam Birgivi, 16'ıncı asırda dengine az rastlanır bir Osmanlı alimiydi. İslam ilmine büyük katkılar sağlamış; yazdığı eserlerle Arapçanın, Arap olmayan Müslüman milletler tarafından öğrenilebilmesi için büyük gayret sarf etmişti. Yaşadığı dönemin sosyal yaşantısını da yakından takip eden Birgivi, bidatların karşısında durmuş son derece dürüst ve tavizsiz bir ilim insanıydı. Öyle ki, asırlar sonra dahi "Ahlakçılarımız içinde Birgivi derecesinde mümtaz bir simaya nadir tesadüf olunur" sözleriyle anılacaktı...
Giriş Tarihi: 06.09.2019
15:36
Güncelleme Tarihi: 06.09.2019
15:41
"TASAVVUF DÜŞMANI" OLMAKLA İTHAM EDİLDİ
Birgivî, kendisi de Bayramiyye müntesibi olmakla birlikte, zamanında Sünnî esaslardan sapmış ve bidatler ihdas etmiş olan bazı tasavvuf erbabını da eleştirmekten geri durmamıştı.
Hatta bir kısım mutasavvıfların bidat ve aşırılıklarını ortaya koyup tenkit etmek üzere "el-Kavlü'l-vasît beyne'l-ifrât ve't-tefrît" adlı bir de risâle yazmış olması sebebiyle "tasavvuf düşmanı" olmakla itham edilmişse de, bu iddia isabetsiz görülmüştür.
Nitekim et-Tarîkatü'l-Muhammediyye'nin şârihlerinden ünlü mutasavvıf Abdülganî en-Nablusî, Birgivî'nin Ehl-i sünnet esaslarına bağlı tasavvuf büyüklerini değil, tasavvuf adına bir yığın bidat ve hurafe ortaya çıkaran sözde mutasavvıfları tenkit ettiğini belirtir.
Esasen onun et-Tarîkatü'l-Muhammediyye'yi telif ederken Gazâlî'nin "İhyâ'ü Ulûmi'd-dîn" inden çok geniş ölçüde faydalanmış olması da, Sünnî tasavvufa bağlılığının açık bir delilidir.
SOSYAL GELİŞMELERİ TAKİP EDEN BİR MÜNEVVER
Öğrencilerinden Akşehirli Hocazâde Abdünnâsır tarafından yazılan ve Kuşadalı Ahmed Efendi'nin "Tercüme-i Evrâd-ı Birgiviyye" adıyla Türkçe'ye çevirdiği, Birgivî'nin yirmi dört saatlik hayat kesitini anlatan bir risâlede, onun çok yoğun bir dinî ve tasavvufî hayat yaşadığı görülür.
Bununla birlikte Birgivî, birçok Osmanlı ulemasından farklı olarak, sosyal gelişmeleri de tenkitçi bir yaklaşımla takip etmişti. Daha sonraki birçok Osmanlı ilim ve devlet adamının, imparatorluğun içine düştüğü gerilemenin bünyevî sebepleri olarak, Birgivî'nin gösterdiği sebeplere değindiği görülür.
TEHLİKELERİ SEZEN ÖNGÖRÜLÜ BİR ÂLİMDİ
Başta devlet adamları, ulema, mutasavvıflar gibi seçkin zümreler olmak üzere toplumun çeşitli kesimlerinde hissedilen olumsuz sosyal ve ahlâkî gelişmeleri ve bunların doğuracağı tehlikeli sonuçları Birgivî'nin daha o zamandan görmesi, kendi dönemindeki Osmanlı uleması içinde sosyal gelişmeleri takip eden az sayıdaki münevverlerden biri olduğunu gösterir.
Başta "et-Tarîkatü'l-Muhammediyye" olmak üzere eserlerinin her devirde büyük ilgi görmesi de, ilmî dirayeti yanında dürüst, basiretli, cesur ve sosyal problemler karşısında sorumluluk duygusu taşıyan bir kişilik sahibi olmasının sonucu şeklinde değerlendirilmelidir.
ARAPÇA'NIN ÖĞRENİLMESİ İÇİN BÜYÜK ÇABA GÖSTERDİ
Birgivî, başta "el-'Avâmil" ve "İzhâr" olmak üzere Arap grameri konusunda kaleme aldığı eserlerle de İslâm ilimleri alanında büyük bir hizmet ifa etmiş ve haklı olarak yaygın bir şöhrete kavuşmuştur.
İslâm dininin iki ana kaynağını oluşturan Kur'an ve Sünnet'in dili olan ve ayrıca İslâm medeniyetinin ortak dili haline gelen Arapçanın, Arap olmayan Müslüman milletler tarafından öğrenilebilmesi için büyük gayretlerin sarf edildiği bilinir. İlmî Arapçanın öğrenilmesinde, onun gramerinin bilinmesinin büyük payı bulunduğu da şüphesizdir.
Birgivî de, ana kuralların öğrenciler tarafından ezberlenmesi geleneğine uyarak kaleme aldığı "el-'Avâmil" risâlesinden başka, onun şerhi durumundaki "İzhâr" ı telif etmiştir.
ARAPÇA, ASIRLAR BOYU ONUN ESERİYLE ÖĞRENİLDİ
Sağlam bir tertibe ve özlü bilgilere sahip olmanın yanında çeşitli nahiv kurallarının örneklerle açıklanması sırasında pedagojik esaslar ihtiva eden cümlelerin kaydedilmesi, bu iki esere büyük itibar kazandırmış, asırlar boyu Arapçanın öğrenilmesinde vazgeçilmez eserler listesindeki yerlerini korumalarını sağlamıştır.
Şüphe yok ki, söz konusu kitapların bu derece itibar görmesinde Birgivî'nin ilim ve din hayatındaki güçlü şahsiyetinin de önemli bir payı olmuştur.
Birgivî Eylül 1573'te, bir İstanbul seyahati sırasında vebaya yakalanarak hicrî yıla göre elli iki yaşında vefat etti ve Birgi'ye getirilerek burada defnedildi.