Mevlana algısı: Şair mi, yaşam koçu mu, veli mi?
Kimi için o bir şair, kimine göre kişisel gelişim gurusu. Bazısı için alim, bazısına göre hümanist ve neo-platoncu bir filozof, kimileri içinse bir müceddit, yüce bir mürşit, büyük bir veli. Ona methiyeler düzen de var, döneminde işgalci Moğollarla iyi ilişkiler kurduğu için kınayan da… Elit bir çevreden geldiği için onu elitlerin mürşidi olmakla itham eden de mevcut, tüm insanlığı kucaklayan bir birleşme potası olarak değerlendiren de… Kendi eğilimlerini onun üzerinden meşrulaştırmak için onu saptıran da yok değil, haşa ilahlaştıran da. Kısacası şu dünyada Mevlana Celaleddin Rumi'ye ilgi duyan herkesin, her kesimin kendince farklı bir Mevlana, bir Rumi, bir Hazret-i Pir algısı var. Bir başka deyişle herkesin kendince bir Mevlana'sı var.
Giriş Tarihi: 18.12.2019
13:26
Güncelleme Tarihi: 17.12.2022
15:06
MEVLÂNA'DAN İSLAM'I SİLME EĞİLİMLERİ
◾ Ancak bu türden bir popülerleşme sadece metafizik gerilimin ve arayışların göstergesi değildi. Zira özellikle Batı'da popüler kültür alanında Mevlâna'nın eserleri ve rubailerine ilgi arttıkça onun öğretisi ve mesajının temelini teşkil eden İslam anlayışının da bir hayli gölgelendiği hatta bilinçli olarak perde arkasına itildiği görüldü. Orada tercih edilen adıyla Rumi'nin şiirine ilgi arttıkça Müslümanlığı daha az belirtilmeye başlandı.
◾ Eserlerinin çevirisinde İslam'ın varlığı azaltıldıkça o da daha ziyade bir New Age düşünürü gibi görülmeye başladı.
◾ "Rumi'nin Şiirinden İslam'ın Silinmesi" başlıklı bir makalesinde sufizm uzmanı Rozina Ali son derece bariz gördüğü bu durumu Rumi hakkında Batı'da çıkan bazı kitaplar üzerinden şöyle açıklıyor:
"(Rumi'nin) Tüm dinlerin üzerinde bir sevgi dini kurduğunu ileri sürüyorlar… Bu türden okumalarda Rumi'nin görüşlerini mensup olduğu İslam'ın şekillendirdiği kolaylıkla göz ardı edilebiliyor. Diğer semavi din mensuplarını Ehl-i Kitap olarak tanımlayan Kuran evrenselliğe doğru bir çıkış noktası sunuyor. Oysa pek çoklarının hayran olduğu Rumi'nin evrenselliği onun Müslüman bağlamından ileri geliyor."
SPİRİTÜAL SÖMÜRGECİLİK: KÜLTÜRÜNDEN VE DİNİNDEN BAĞLARI KOPARILMIŞ BİR RUMİ
◾ Son dönemlerde Batı'da Mevlâna popüler okurunun genişlemesinde Amerikalı şair Colman Barks'ın geniş kitlelerin anlayacağı şekilde yaptığı bir düzine çevirinin payı büyük. Özellikle Mevlâna'nın bir şair olarak görülmesinde ve entelektüel kesimlerin revaç göstermesinde oldukça etkili oldu. Ancak Rozina Ali'ye göre Barks'ın yaptığı tercümeden ziyade yorumlama zira Farsça'yı ne yazan ne konuşan, ne de İslam ve edebiyatı üzerine bir eğitim alan Barks'ın esas olarak yaptığı kendisinde öncekilerin 19'uncu yüzyılda tercüme ettiği Mevlâna rubailerini "kafesinden serbest bırakarak" Amerikan şiirine çevirmek oldu. Ali'nin şu tespiti de kayda değer:
"İngilizce çevirilerdeki Rumi, insanların çok hoşuna gidiyor ama bu çevirilerin bedeli kendi kültüründen ve dininden bağları koparılmış bir Rumi."
◾ Amerikalı ünlü Mevlâna uzmanı Prof. William Chittick de benzer bir duruma dikkati çekiyor:
"Tüm dünyada insanlar Mevlâna'yı kendi anlamak istedikleri gibi gösteriyorlar. Özellikle Batı'da insanlar Mevlâna'nın İslam'la ilişkisinin olduğunu söylemeye utanır hâle geldi çünkü İslam hep terörle anılır oldu. Hâlbuki Mevlâna, Müslüman kimliğinden ötürü Mevlâna olmuştur. Ancak Batı dünyası korkularından ötürü."
◾ Duke Üniversitesi, İslam ve Orta Doğu araştırmaları profesörü Omid Safi ise "Batı'da Mevlâna'nın eserlerinin İslam'dan uzaklaştırılma çabası"nı çok daha öncelere Victoria dönemine kadar indiriyor. Ona göre o dönemin Batılı teolog ve mütercimleri Mevlâna, Hafız gibi "şair"lerin görüşlerini bir "çöl dini" olarak gördükleri İslam ile onun ahlaki ve şer'i kodlarıyla bağdaştırmadıkları için bu eserleri temellerindeki İslam'dan yalıtan bir bakış açısıyla yansıttılar.
◾ Günümüzün Batılı Mevlâna çevirmenlerinin büyük kısmı da aynı yolu genişleterek Mevlâna'nın eserlerindeki İslami referansları en aza indirgediler, dinî bağlamlarından uzaklaştırdılar ya da onun şiirselliğini ön plana çıkarmak adına Müslümanlığını ikinci üçüncü plana ittiler. Omid Safi'nin bu yaklaşıma eleştirisi ise oldukça net: "Ben burada bir tür spiritüal sömürgecilik görüyorum."