Bir soyun ortak kurucuları: Tolstoy ve Ahmed Arif
Edebiyatımıza kazandırdığı sadece bir kitabıyla var olan Ahmed Arif... Ama öyle bir kitap ki gönülden gönüle, nesilden nesile dolaşıyor. Hasreti, doğayı, insanı, toprağı; dünü, bugünü, yarını anlatıyor. Ölüm yıl dönümünde bilinmeyenleriyle Ahmed Arif ve "Hasretinden Prangalar Eskittim" kitabının üçüncü şahıs anlatısı…
“SÖZLEŞMEYİ OKUMADAN İMZALADIM”
"Adını vermeyeyim. Birisine şiirleri verdim. Kitap çıkacak, ama iki yıl bekletti. Her yere gitti o kitap. Biliyorum. En son Şevket Süreyya'nın sansüründen geçti. Ama olumlu rapor geldi. İki yıl beklemeden sonra "Hasretinden Prangalar Eskittim" çıktı. Fakat yayıncı bir kâğıt imzalatmış bana. Doğrusu ben okumadım. Güvendim. Diyeceksin niye okumadın? Matbu, basılı bir şey. Güven de var ya… O kâğıtta bir madde var. Ne diyor biliyor musun? "Bu kitap en az iki yıl ikinci baskıyı yapamaz." Şimdi ben iki yıla mahkûm muyum? Evet. Sonraki baskılardan biliyoruz. Bazı abilerim, kardeşlerim var, söylüyorlar. Mesela Van'a balya halinde gidiyor kitap. Yani öylesine satıyor."
"Cüneyt Arcayürek arkadaşım. O zaman Hürriyet gazetesinin Ankara temsilcisi. Bir gün bana dedi ki: "Bobin artığı sonsuz kâğıt var. Senin kitabını basalım. Hürriyet gazetesinin satıldığı her büfeye koyarız. Peşin de sana elli bin lira verelim. Bütün geliri de senin olsun."
Düşünebiliyor musun, Cüneyt bunları 1968'de söylüyor. Hem de elli bin lira vererek. Şu oturduğum ev o zaman 80 bin lira. O da yirmi yılda ayda 500 lira ödenerek…
Ben "Ayıptır sözden dönmek. Adama verdim kitabı, o basacak" dedim. "Ne yapalım." Ve adam bana beş bin lira verdi. Bunun karşılığında en az 200 bin bastı."
"Ben büyük değilim. Halkımın sıradan ve gariban bir ozanıyım. Lütfen bunu belirt. Buna inanıyorum ve onur duyuyorum. Bazı adamlar "Son elli yılın en iyi kitabını ben yazdım" diyorlar. O kendi iddiası muhteremin."
“BENİM KİTABIMI EMEKÇİLER OKUR, ONLARIN PARASI KISITLIDIR”
"Ahmed Arif'le Ankara'da mülkiyede öğrenciyken 1977'de tanışmıştım. Zafer çarşısının ortasındaki Sivaslı Mahmut'un kahvesinde uzun bir muhabbetin ardından 'Hasretinden Prangalar Eskittim' kitabının yeni baskısını imzalayıp vermişti. O anda farkına vardığı kitabın 6 lira olan zamlı fiyatından dolayı da yayıncıya, benim kitabımı emekçiler okur, onların da parası kısıtlıdır, deyip söylenmişti hiç unutmam." (Şeyhmus Diken)
“SABAHA KADAR DAYAK YEDİM”
"1950 ya da 1951 yılında Otuz Üç Kurşun" şiiri yüzünden geldiler götürdüler beni. "Oku" dediler, okumadım. "Oku" dediler ya, inat ettim. "Ölürüm okumam" dedim. Ne hakkınız var. Küfür edip dayak attılar sabaha kadar… "