Suriye’yi kana bulayan sürecin başlangıç noktası: Hafız Esad
"Baba Esad" olarak bilinen Hafız Esad, bundan tam 48 yıl önce bugün gerçekleştirdiği darbe ile iktidarı ele geçirdi; Suriye'yi kana bulayan sürecin fitili de, işte o tarihte ateşlendi. Darbeyle dava arkadaşı Salah Cedid'i deviren Hafız Esad, Suriye'ye tapulu mülkü gözü ile baktı ve yönetimi çıkarlarına uygun hale getirdi. Kendisine karşı çıkan ayaklanmaları acımasızca gerçekleştirdiği katliamlarla bastırdı. 1982 yılında gerçekleşen ve "Hama katliamı" olarak tarihe geçen en büyük katliamda, kentte yaşayan her 10 kişiden biri hayatını kaybetti. Ölümünden sonra yönetimi devralan Beşar Esad, ne yazık ki babasının izinden gitti… Peki Hafız Esad kimdir? Beşar Esad kimdir?
Giriş Tarihi: 13.11.2018
17:25
Güncelleme Tarihi: 29.02.2020
12:03
REJİM İLE İSLAMCI MUHALEFETİN ANAYASA GERİLİMİ
Hafız Esad'ın yönetimi ele almasını takiben Müslüman Kardeşler'in ilk kitlesel hareketi 1973'te gerçekleşti.
Yeni anayasa taslağında "İslam'ın devletin resmi dini olarak tanımlanmaması" üzerine çeşitli gösteriler oldu.
Esad, Sünni halkın tepkisini yatıştırmak için anayasaya devlet başkanının "Müslüman olması gerektiği" yönünde bir madde koydurdu; sık sık Cuma namazlarında boy gösterdi ve bir sonraki yıl kutsal toprakları ziyaret etti.
Ancak bu hamleler İslamcı muhalefeti pek yatıştıramadı. Yeni anayasa Mart 1973'teki referandumda yüzde 97,6 evet oyuyla kabul edilince (bu tür aşırı yüksek oy oranları elbette ki oylamaların yahut sonuçların güvenilirliğine gölge düşürüyordu ) Şam ve Halep'te gösteriler düzenlendi.
1976 itibariyle muhalefetin bir kısmı silaha sarıldı. Müslüman Kardeşler hareketinden ayrılan Mücahidin adlı örgüt, pek çok yetkiliye yönelik suikastlara yöneldi.
10 Mart 1980 tarihinde, "Cisr Eş Sugur" olarak adlandırılan katliam gerçekleşti.
Bazı kaynaklara göre şehir havan topu ateşine tutuldu, 97 kişi evlerinden çıkarıldı ve vurularak öldürüldü. 30 ev ise yerle bir edildi.
Cisr Eş Sugur katliamı ile aynı zamanda gerçekleştirilen Sarmadah ve Kinsafrah katliamlarında 40 vatandaş katledildi.
Birkaç ay sonra, 26 Haziran 1980'de Palmira Hapishanesi'nde bir katliam daha gerçekleştirildi ve 1000'e yakın Müslüman Kardeşler üyesi mahkûm hücrelerinde öldürüldü.
Pazar katliamında ise 42 vatandaş katledildi, 150 kişi de yaralandı. El Rakka katliamında ise onlarca vatandaş, bir ortaokulda tutsak edildi ve yakılarak öldürüldü.
HER 10 KİŞİDEN BİRİNİN ÖLDÜĞÜ KATLİAM
İslamcıların geleneksel olarak güçlü olduğu Hama'da çıkan ayaklanmada Hafız Esad karşıtları, şehrin kontrolünü ele geçirdi.
Bunun üzerine tank, top ve helikopterlerle destekli ordu birlikleri Şubat ayı boyunca kentte operasyon yaptı. Çoğu sivil olan ölü sayısının yaklaşık 25 bin olduğu tahmin ediliyor.
1982 yılında gerçekleşen ve "Hama katliamı" olarak tarihe geçen bu katliamda, bu tahmin doğruysa, kentte yaşayan her 10 kişiden birinin hayatını kaybettiği anlaşılıyor.
Hafız Esad'ın kardeşi Rıfat tarafından gerçekleştirilen bu katliamda, bombalı saldırıların yanı sıra evlere de baskınlar düzenlenmişti.
Bu katliamların ardından Hafız Esad, kalp rahatsızlığı çekmeye başladı. İyileşene kadar ülkeyi yönetmesi için geçici yönetim kurulu atadı. Ancak kardeşi Rıfat'ı bu komiteye dâhil etmedi. Bu durum iki kardeşin arasını açtı ve Rıfat iki kez ülkeden sürgün edildi.
Ne var ki, zaman zaman geçici görevlere atanan Rıfat, 1984 yılında güvenlik işlerinden sorumlu cumhurbaşkanı yardımcısı ve daha sonrasında 1998 yılında ise cumhurbaşkanı yardımcısı olarak görev yaptı.
Bu esnada, Hafız Esad başkanlık için dört oğlunun arasında en uygun adayı büyük oğlu Basil olarak görüyordu ve Basil'i ona göre yetiştiriyordu.
Suriye ordusunda binbaşı olarak görev yapan Basil, baskın kişiliğiyle dikkat çekiyordu.
Ancak, 1994 yılında 33 yaşındaki Basil'in Şam'da geçirdiği trafik kazası sonucu ölmesi, iktidara kimin geleceğine ilişkin kargaşaya neden oldu.
Hafız Esad'ın en büyük ikinci oğlu Beşar, tıp alanında ihtisas yapıyor ; ülkeyi yönetmektense "göz hastalıkları" alanında uzmanlaşmayı tercih ediyordu.
NEDEN BEŞAR ESAD’I TERCİH ETTİ?
En küçük kardeş Mecid, başkanlık için uygun bir aday olarak görülmüyordu. Zira depresyonda ve madde bağımlısı olduğuna ilişkin söylentiler vardı.
Diğer aday ise orduda görev yapan Mahir idi ve söylenenlere göre hırslı bir kişiliğe sahipti. Ancak Mahir'in değişken ruh haline bir de gençliği eklenince , siyasi alanda pek yetenek ve hırs göstermeyen Beşar'ın karşısında aday olması söz konusu değildi. Mecid, 2009 yılında nedeni açıklanamayan "kronik bir hastalık" sonucu 43 yaşında yaşamını yitirdi.