Alışılmış yalnızlığın ters köşesindeki yazar: Yusuf Atılgan
Az yazdı ama çok tanındı. 28 yaşındaki tedirgin Bay C.'si, dışarıdan bakıldığında sıradan ve basit görünüşe sahip ama içinde derin kuyuları olan Zebercet'i, çalışkan iş bilir köy çocuğu Selim'i, bunların yanında Hacırahmanlıspor Futbol Kulübü… İşte, tüm bu eserlerin başmimarı Yusuf Atılgan'ı vefatının yıl dönümünde yeniden sizlerle buluşturuyoruz.
Giriş Tarihi: 26.06.2019
10:40
Güncelleme Tarihi: 09.10.2021
09:39
EDEBİYATIN YANINDA FUTBOL
(Yusuf Atılgan fotoğrafta, oturan oyuncularda soldan ikinci)
Futbol, edebiyat ve sinemadan sonra üçüncü tutkusudur.1950'de Yusuf Atılgan köyün gençlerinden bir takım oluşturup Hacırahmanlıspor futbol kulübünü kurar. Aynı zamanda kulübün başkanı, takımın da forvetidir. Manisa ve çevresinde çeşitli maçlara çıkarlar. Atılgan her maç sonrası takımın formalarını eşine yıkatır ve bir sonraki maça hazır olmasını sağlar. Kulübün finans, seyahat ve saha işlerinin tümüyle ilgilenir.
EDEBİYAT DÜNYASI ATILGAN İLE TANIŞIR
1949'da annesinin isteğiyle Sabahat Hanım'la evlenir. Sabahat Hanım, yoksul bir köylü kızıdır. Bu evlilik fazla uzun sürmez ve boşanmayla neticelenir. Yusuf Atılgan, boşandıktan sonra kendini edebiyata daha çok verir.
Tercüman Gazetesi'nin açtığı öykü yarışmasına kardeşi Turgut'un ısrarları üzerine iki öyküsünün gönderilmesine izin verir. Turgut Atılgan, "Kümesin Ötesi" adlı öyküsünü Ziya Atılgan imzasıyla ve "Evdeki" adlı öyküsünü de Nevzat Çorum imzasıyla yarışmaya gönderir.
Yarışmaya gönderilen 800'e yakın öykü arasından "Evdeki" öyküsü yarışmada birinciliği, "Kümesin Ötesi" öyküsü ise yedinciliği kazanır.
Yusuf Atılgan tüm olup bitenleri köyünden izlemektedir. Ne ortaya çıkıp, 'Aradığınız o meçhul kahraman benim' der ne de ödülünü almaya gider. Onun için hikâyelerinin dereceye girmesi yeterlidir çünkü.
"Birinciliği kazanan Nevzat Çorum'un resmi hâlâ gazetemize gelmediği için kendisini memleket efkârına henüz tanıtabilmiş değiliz. Gönderdiği hikâyeye adresini de koymadığı için şimdilik meçhul bir kahraman olarak kıymet kazanmış bulunmaktadır. Bu değerli arkadaşın, bir an evvel kendisini tanıtmasını rica etmekteyiz." (Gazete ilanı)
Ta ki 1958 yılında Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazanıncaya kadar...
1958 yılında Yunus Nadi Roman Ödülü'ne katılmanın son günü ve saati "Aylak Adam" romanıyla başvurur.
Ve 28 Haziran 1958. Seçici kurul, Halide Edip Adıvar, Azra Erhat, Sabahattin Eyuboğlu, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Orhan Kemal, Behçet Necatigil, Vâlâ Nureddin, Haldun Taner ve Cevat Fehmi Başkut'tan oluşmakta.
Cumhuriyet gazetesi, Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazananları ilan ediyor: Birinciliği, Fakir Baykurt'un Yılanların Öcü ; ikinciliği, Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam 'ı, üçüncülüğü ise Ömer Sakıp'ın Ne Ekersen adlı romanları. (Ömer Sakıp'ı elbette ki kimseler tanımayacaktır. Sonradan birçok eser verecek olan Mehmet Şeyda, bu yarışmaya Ömer Sakıp takma ismiyle katılmıştı.)
İKİNCİLİK YUSUF ATILGAN'IN
Gazetede, kazanan eserlerle ilgili olarak jüri üyelerinin görüşleri yayımlanır.
Herkes Baykurt'un eserinden söz ederken Necatigil, "Birincilik için oyumu Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam'ına verdim" der.
Orhan Kemal pek sevmemiştir Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam'ını, şöyle der: "...O da güzel roman doğrusu. Oğlanın romancı dokusu var. Kumaş iyi kumaş. İşçilik güzel. Beliriyor. Ama romanın meselesi ne? Getirdiği yorum ne? (...) Romanın kapağını kapatınca bana vermek istediği, bana duyurmak zahmetine katlandığı mesaj ne? Kaypak bir mesajı var ama bir roman için, hem de iyi bir roman için bu yetmez..."
1959'da Varlık Yayınları tarafından kitaplaştırılır.
KİTABINI OKUDU, EVLENMEK İSTEDİ
"Aylak Adam" romanı, Atılgan'ın hayatını bundan sonra devam ettireceği kadınla tanışmasına da vesile olur. Ankara Devlet Konservatuarı öğrencisi ve henüz 17 yaşındaki Serpil Gence, roman kahramanlarından "B"yi kendine oldukça yakın bulmaktadır. Atılgan'ın adresini bularak ona mektup yazar. Mektuplaşmaya ve sonrasında Manisa'da ve Ankara'da görüşmeye başlarlar.
"Dedim ki ben bu adamı bulacağım. Körse de topalsa da fark etmez. Ondan sonra da ne olur ne biter bilemem. Aylak Adam'da da içten içe hissedersiniz; 'hem çok hoş biri, hem tekin değil bu adam' dersiniz. Korkutucu bir yanı vardır. Belki yaklaşabilirsiniz, belki ele geçirebilirsiniz ama sonuna kadar da problem olacak biri olabilir. Çok rasyonel şeyler değil tabii. Sadece sezgiler. Ama aradım. Üç ay kadar Ankara'da iz sürdüm. Bulamadım."
"Kalktım İstanbul'a geldim. Bir arkadaşımın yardımıyla bir yayın evinden Manisa'nın bir köyünde yaşadığını öğrendim. Oturdum mektup yazdım. Çok gençtim, İstanbul'a gelmem bile sorundu. Manisa'ya gidemedim. O sırada Aylak Adam çok popüler olmuş, o da beş yüze yakın mektup almış. Hiç sevmezdi o tür şeyleri. Mektuplara baksın, cevaplar yazsın; ilgili değildi hiç. Bir tek bana cevap vereceği tutmuş. Sonra bir yıl kadar mektuplaştık. Sonra geldi İstanbul'da buluştuk."
1973'de Bilgi Yayınları arasında çıkan ikinci romanı "Anayurt Oteli"nin yayımlanmasından sonra Serpil Atılgan ile on dört sene süren görüşmeleri, evlilikle neticelenir. "Zebercet" karakteriyle bir nevi kendisini yansıtmış olan Yusuf Atılgan, büyük bir tutkuyla bağlandığı Serpil Gence'ye yalnızca ikisinin çözebileceği türden şifrelerle dolu bu romanı ithaf eder.
Serpil Gence, bu sırada Arena Tiyatrosu'nda oyunlarda oynamaktadır ve bu yüzden İstanbul'a taşınmıştır. Romanı bir kitapçıdan alır. Ancak romanı bitirmeden doğruca Manisa'nın yolunu tutar. Yusuf Atılgan, Serpil Gence ile 1976'da evlendikten sonra artık İstanbul'a yerleşir.