Anı türünün ilk örneği: Babürname
Türk tarihinde mühim rol oynamış bir devlet adamı olmanın yanında aynı zamanda Çağatay Türkçesiyle nazım ve nesir sahasında da muhteşem eserler veren Babür Şah, Türk edebiyat tarihinin unutulmaz ediplerinden birisidir. Bâbür'ün oldukça hareketli geçen bir hayatın içinde kaleme aldığı Bâbürnâme, edebiyat tarihimizin en kayda değer eserleri arasında yer alır. Tarihi bilgilerin yanında hem şehirler hem de önemli kültür ve devlet adamları hakkında yazılmış çok önemli bir kaynak olan Babürname ile ilgili bilgileri siz Fikriyat okurları için derledik.
Giriş Tarihi: 13.01.2020
16:34
Güncelleme Tarihi: 13.01.2020
17:23
İkinci bölümde, Babür, siyasini birliği kurmak üzere Fergana'dan ayrılıp Kabil'e gidişini anlatı r. Ülkesini Özbeklere bırakmak zorunda kalan Babür, hem Şeybani Han'a karşı mücadelesini sürdürür hem de Afganistan'ı hakimiyet altına alır. Yalnızca bunlarla yetinmeyen Babür, daha sonra Hindistan'a başlattığı akınları da eserine konu eder. 1504-1520 yıllarına ait ikinci bölümü önemli kılan özelliklerden biri de Timur İmparatorluğu hükümdarı ve şairi olan Hüseyin Baykara'ya yer verilmesidir.
"Bu kadarcık kuvvetle tevekkül edip, yüz binlik bir kuvvete sahip olan, Özbek gibi, eski bir düşmanı arkada bırakarak, Sultan İbrahim gibi, çok askerli ve geniş memleketli bir padişah ile karşılaştık. Bu tevekkülümüz nisbetinde yüce Allah eziyet ve zahmetimizi boşa çıkartmayıp, böyle güçlü bir düşmanı mağlup ederek, Hindistan gibi, geniş bir memleketi fethettirdi. Bu devleti kendi güç ve kuvvetimizden değil, sırf Allah'ın lutuf ve şefkatinden ve bu saadeti de, kendi gayret ve himmetimizden değil, Allah'ın aynı kerem ve inâyetinden diye biliyoruz."
Üçüncü bölümde ise 1525'ten başlayarak 1529 Eylülüne kadar art arda kazanılan zaferlerle Bâbür'ün Hindistan-Türk İmparatorluğu'nu kurduğu Hindistan devresini anlatır. Hayat çerçevesini Hint ülkesi teşkil etmesi sebebiyle, bura hakkında geniş bilgilere yer verir Babür. Örneğin; Bâbür, Hindistan iklimi karşısında hayret ve şaşkınlığını gizlememektedir: "Hindistan'da bulunduğumuz bu birkaç sene içinde, icar ve buzdan hiçbir eser ve alâmet görülmedi" cümlesinin yanında Kabil'in sert ve soğuk iklimine alışkın padişahın Hindistan'ın farklı iklimine alışması bir hayli zor olmuştur: "Hindistan birinci, ikinci ve üçüncü iklimdendir. Dördüncü iklim, Hindistan'da yoktur. Garip bir memlekettir. Bizim vilayetlere nisbetle, başka bir âlemdir. Dağ ve suyu, cengel ve ovası, toprağı ve vilayeti, hayvan ve nebatları, ahalisi ve dili, yağmuru ve rüzgarı, hepsi tamamen başkadır" diyerek bu durumu ifade eder.
Babür’ün bütün samimiyetiyle yazdığı hatıratı
Babür hatıratını yazarken hayatındaki aleladeliklere bile değinerek, açık yüreklilik ve samimiyetle eserinde her şeyi anlatmıştır. Okuyucu Babür'ün eserini okurken karşısında bir hükümdardan ziyade başından geçenleri samimiyetle anlatan bir yazarı bulur. Ömer Faruk Akün, söz konusu yazısında, Babür'ün eserindeki samimiyeti, "Konuşur gibi rahat ifadesindeki sadelik ve tabiiliğin yarattığı hususi güzellik, süse ve gereksiz kelime oyunlarına kaçmadan söylemek istediğini en az kelime ile canlandırmasını bilen yalın ifade kudreti, Bâbürnâme'yi sevimli ve okuyucuya yakın kılan meziyetlerinden biridir." cümleleriyle ifade etmiştir.
Babürname’nin kültür ve edebiyatımız açısından önemi nedir?
Eser, Türk edebiyatının ilk hatırat türleri arasında yer alması, devrin hükümdarları ve edebiyatçıları hakkında geniş bilgelere yer verilmesi bakımından oldukça kıymetlidir. Fernand GRENARD, Babür isimli eserinde, "Bâbur, hâtıralarında, bize bir edebî ve artistik portreler galerisi sunar ki, tarih ve muasır medeniyet için mühim bir dökümandır." çıkarımında bulunur.
Babür, Çağatay sahasının ünlü edebiyatçılarından biri olan Ali Şir Nevayi eserine konu edinmiştir.
"Mihnette insan insanı hatırlamazmış, gurbette insan gönlünü şâd etmezmiş; bu gurbette gönlüm hiç şâd olmadı, gurbette insan elbette sevinmezmiş."
Babür’ün gözünden Ali Şir Nevayi
Edebiyat tarihimizin en büyük şahsiyetlerinden Ali Şîr Nevâyî, daha hayattayken büyük bir şöhrete sahipti. Tesirleri, Osmanlı şairlerine kadar ulaşan Nevâyî, ortaya koyduğu eserler ile Çağatay edebiyatının kurucusu sayılmış ve bu sayede Çağatay Türkçesi "Nevâyî Dili" olarak adlandırılmıştır.
Ali Şir Nevayi, aynı zamanda Hüseyin Baykara ile beraber eğitim görmüş ve birlikte büyümüşlerdir. Onların bu birlikteliği Hüseyin Baykara'nın sultan olmasından sonra da devam etmiş ve meydana getirdikleri edebiyat mahfilleriyle hem Türk edebiyatına mühim hizmetlerde bulunmuşlar hem de bu sayede büyük bir şöhrete kavuşmuşlardır.
Babür, Çağatay Türkçesi'nin en önemli edebiyatçılarından olan Ali Şir Nevayi'nin hayatına ve eseri yönüne de ışık tutmuştur . Nevâyî hakkında verdiği bilgiler, onun hayatına önemli ölçüde ışık tutmakta ve aradan uzun asırlar geçmesine rağmen edebiyat tarihimiz açısından değerini korumaktadır. Ayrıca bunların onun çağdaşı bir yazar ve hükümdar olan Babür tarafından kaydedilmesi de bilgilerin sağlamlığı açısından oldukça önemlidir.