Anı türünün ilk örneği: Babürname
Türk tarihinde mühim rol oynamış bir devlet adamı olmanın yanında aynı zamanda Çağatay Türkçesiyle nazım ve nesir sahasında da muhteşem eserler veren Babür Şah, Türk edebiyat tarihinin unutulmaz ediplerinden birisidir. Bâbür'ün oldukça hareketli geçen bir hayatın içinde kaleme aldığı Bâbürnâme, edebiyat tarihimizin en kayda değer eserleri arasında yer alır. Tarihi bilgilerin yanında hem şehirler hem de önemli kültür ve devlet adamları hakkında yazılmış çok önemli bir kaynak olan Babürname ile ilgili bilgileri siz Fikriyat okurları için derledik.
Giriş Tarihi: 13.01.2020
16:34
Güncelleme Tarihi: 13.01.2020
17:23
Çağatay Türkçesiyle yazılan eser
Babür, hatıralarını Çağatay Türkçesi ile kaleme almıştır. Bâbürnâme'nin XVI. Asır içinde Doğu'nun yaygın ve müşterek edebiyat dili olarak Farsça'ya tercümeleri ortaya konulmuştur. Bunların en eskisi, 931'de (1524-25) yani Bâbür hayatta iken tercüme edilmiştir.
Eser hangi isimlerle adlandırıldı?
Doğrudan doğruya verilmiş bir adı olmadığı için Bâbür'ün hatıratı Babürname'den başka Vekayi', Vâkıanâme, Vâkıât-ı Bâbürî, Vekāyi'nâme-i Pâdişâhî ve Bâbüriyye olarak da adlandırılmıştır.
Babürname, Babür'ün on iki yaşında Fergana tahtına çıkışı ile başlayıp ölümünden bir yıl öncesine kadar olan zaman içindeki hayatını anlatır.
Bâbürnâme'nin mihverini, Bâbür'ün siyasî iktidarını koruma ve yeni siyasî birlikler kurma yolunda yaptığı mücadeleler teşkil eder.
"Canımdan başka, vefâdâr bir yar bulmadım; gönlümden başka, sırlarıma mahrem bulmadım."
Eserin birinci bölümü
Birinci bölüm, 1494-1503 yılları arasındaki zamanın teşkil eder ve Babür burada kendi memleketi Fergana'da yaşanan hadiseleri anlatır. Özellikle Bâbür'ün Semerkant üzerine giriştiği seferleri ve bütün ülkeyi istilâ eden Özbek Sultanı Şeybânî Han'a karşı mağlûbiyetle neticelenmesi gibi tarihi ve siyasi olaylara yer verilen bu bölümde, Babür ayrıca Semerkant'ın da coğrafî ve sosyal bir tablosunu da çizer . Bütün bunların yanında Babür babası, amcası ve çevresi hakkında da geniş bilgilere yer verir.
"Ey gönül, dünya halkından kim iyilik görmüştür; kendisinden iyi olmayandan, iyilik bekleme."
İkinci bölümde, Babür, siyasini birliği kurmak üzere Fergana'dan ayrılıp Kabil'e gidişini anlatı r. Ülkesini Özbeklere bırakmak zorunda kalan Babür, hem Şeybani Han'a karşı mücadelesini sürdürür hem de Afganistan'ı hakimiyet altına alır. Yalnızca bunlarla yetinmeyen Babür, daha sonra Hindistan'a başlattığı akınları da eserine konu eder. 1504-1520 yıllarına ait ikinci bölümü önemli kılan özelliklerden biri de Timur İmparatorluğu hükümdarı ve şairi olan Hüseyin Baykara'ya yer verilmesidir.
"Bu kadarcık kuvvetle tevekkül edip, yüz binlik bir kuvvete sahip olan, Özbek gibi, eski bir düşmanı arkada bırakarak, Sultan İbrahim gibi, çok askerli ve geniş memleketli bir padişah ile karşılaştık. Bu tevekkülümüz nisbetinde yüce Allah eziyet ve zahmetimizi boşa çıkartmayıp, böyle güçlü bir düşmanı mağlup ederek, Hindistan gibi, geniş bir memleketi fethettirdi. Bu devleti kendi güç ve kuvvetimizden değil, sırf Allah'ın lutuf ve şefkatinden ve bu saadeti de, kendi gayret ve himmetimizden değil, Allah'ın aynı kerem ve inâyetinden diye biliyoruz."