Asrın Sorusu: Garplılaşmanın neresindeyiz?
Son iki yüzyıldır birçok alanda gelişimi etkileyen "Garplılaşma" meselesi, üzerine en çok kalem oynatılan konulardan biri olmuştur. Felsefe, psikoloji, sosyal antropoloji ve sosyoloji gibi ilim alanlarında disiplinlerarası çalışmalarıyla tanınan Mümtaz Turhan da bu konuda çalışan yazarlardan biridir. "Garplılaşmanın Neresindeyiz" adlı eseriyle okurlarına Batılılaşma meselesine farklı perspektif sunmuştur.
Giriş Tarihi: 18.07.2023
16:14
Güncelleme Tarihi: 20.07.2023
09:40
Mümtaz Turhan'a göre Garplılaşma
🔸 Batı'da ilmi araştırmalar için belirli bütçeler ayrılır. Öyleyse bizim de ilim ve teknik sahalarında tecrübemizi arttırmak, birinci derecede aydınlar yetiştirmemiz için yatırım yapmak zorundayız. Bu da eğitimden geçmektedir. Ancak, yazarın 'Kültür Değişmeleri' eserinde değindiği gibi ilmi gelişmelerin çoğalması, okuma-yazma sayısının arttırılmasıyla değil, sağlam ilim kadrolarının yetiştirilmesiyle gerçekleşir.
"Son iki asır zarfında ortaya çıkan bu büyük teknoloji, sanayi, icat ve buluşların ardında muhakkak bir zihniyet olduğu barizdir; işte bu ilim zihniyetidir."
🔸 Mümtaz Turhan, "Hakikatte milletlerarası büyük bir şöhreti olan bir sosyal antropoloji alimi, iptidai kavimlerin okuma yazması bahis mevzusu olurken bu noktayı şöyle değerlendiriyor: İptidai bir kavmi medenileştirmek gayesiyle sadece okuma yazma öğretirseniz, okuma yazma bilen bir iptidai kavim elde etmiş olursunuz. Bu itibarla milletler arasında kültür ve medeniyet farklarını doğuran onların halk tabakaları değil münevver zümreleridir … Binaenaleyh Türkiye'nin geri kalmasının sebebi halkının cehaleti değil münevverlerinin gerek keyfiyet gerek kemiyet bakımından kifayetsiz oluşudur." sözleriyle münevverler mi yoksa halk mı cahil konusuna açıklık getirir.
Umberto Eco'nun kitaplar üzerine düşünceleri
🔸 Kitabın dikkat çeken başka kısmı ise 'İnsan Unsurunun Ehemmiyetine Dair Müşahhas Birkaç Misal' bölümüdür. Anadolu'da gözlem ve tetkik yapan yabancı araştırmacı ve mühendislerin bu coğrafyayı nasıl kalkındırabileceğine dair misallerinde denizlerimizdeki balık çeşitliliği sayesinde balıkçılıkta zirveye çıkacağımız, doğru tarım ile Kaliforniya'ya rakip olacağımız, yeraltı madenlerimizin kullanıyla enerji bankası olacağımız ve bu alanların sadece birinde bile başarı sağlandığında nasıl servet kaynağı olacağımız dile getirilmiştir.
🔸 Bizi bizle yüzleştiren Mümtaz Turhan, böyle bir servete sahipken o dönemde neden sayılı fakir ülkelerden olduğumuzu sorar. Bunun cevabını "Hakikatte bir memleketin inkişafına mani olma bakımından fena idareden daha mühim bir sebep düşünülemez." diyerek verir.
🔸Bu tespite bakıldığında Beyaz Zambaklar Ülkesi 'ndeki şu vecizi hatırlanır: "Halk nasılsa onu yönetenler de öyledir. Bu yüzden de her halkın hak ettiği iktidarlara ve yöneticilere sahip olduğu eskiden beri söylenegelir."
🔸 Kitabın son kısmında köyler, mevzubahistir. Bunca gelişim fikrine karşın nüfusun büyük çoğunluğunun yaşadığı köylerin göz ardı edilmemesi, bu yerleşim alanlarının cazibe merkezi haline getirilmesi, kültür, sanat, eğitim gibi her alana yönelik yapım çalışmaları gerektiğini dile getirmiştir.
🔸 Mümtaz Turhan, eserinde din eğitimi için ilahiyat liselerinin açılmasını, fen ilimlerinin yanında dini eğitimlerin de verilmesini ve hoca-öğretmen ikilisindeki çatışmayı da önlemek gerektiğini anlatır. Bunların yanında köylerin kültür aktarımındaki ehemmiyetini vurgulayarak kitabına son verir.
Derin bir entelektüel: Hilmi Ziya Ülken