Beyitlerin manasını kavramanıza yardımcı olacak 15 mazmun
Mazmun kelime anlamı olarak "anlam, kavram" demektir. Edebiyatta, bazı düşüncelerin ifadesinde kullanılan klişeleşmiş söz ve anlatımlara denir. Edebiyattaki terim anlamı "bir şeyin özelliklerini çağrıştıracak kelime grupları içinde gizlemek"tir. Divan edebiyatında şairler tarafından sıkça kullanılan bir kavramdır. Her edebiyatta olduğu gibi, divan edebiyatının da kendine özgü bir düşünce, zevk ve hayal dünyası mevcuttur. İşte divan edebiyatının hayal dünyasını anlamanıza yardımcı olacak 15 mazmun...
Giriş Tarihi: 13.04.2020
09:38
Gece kelebeği de denilen kanatlı küçük bir böcektir. Kendini yakıncaya kadar şem (mum) ile uğraşır.
Bu kelebeğin gözleri çok küçüktür. Gündüzleri karanlık yerlerde bulunur. Ortalık kararınca gördüğü ziyâya doğru koşar. Gözleri kamaştığı için ayrılamaz ve kendini fener, lamba şişesi, mum ve ampul gibi şeylere çarpar. Bittabi nihayet kanatları vücudu yanar. Sivrisinek, tatarcık gibi haşereler de böyle çarparak yanarlar.
Şark edebiyatında pervâne şem'in, yani ışığın âşığıdır. Şuursuzca yanması da aşk sebebiyledir.
Sûz-ı dilden bî-haberdir sanmayın cânâneyi Şem'i yakmaz mı ol âteş ki yakar pervâneyi
Şeyhülislâm Yahyâ
Şem, "bal mumu" demektir. Şâirlerimiz âşıkların güzellikleriyle cezb ve fakat vefâsızlık eden sevgililerini – pervâneleri cezb edip yakan – şem'e, kendilerini de pervâneye benzetmişlerdir.
Bu itibarla şem zâlim sevgili timsali olarak kabul edilmiştir.
Kadd-i ham-geştem ile Râgıbâ yandım o ruhsâra Kemân-ı köhne-i pervânekârım nâra gösterdim
Râgıp Paşa
Rişte "iplik" anlamında kullanılır. Divan şiirinde sevgilinin saçı ve canı iplik gibi düşünülür. Can ipliği, sevgiliyle ilgili her şeye dolanır. Saçın ip oluşu ise âşıkları bağlamak, asmak vs. yönlerinden kendini gösterir. Hayali kumaş dokuduğunu söyleyerek halkı kandıran ve o civar hâkimini güya giyinmiş diyerek çıplak bırakan hikâyeye rişte-i hayâl denir. Hz. Meryem'in dokuduğu ince kumaşın ipliğine Rişte-i Meryem denir.
Vefâlar edecek oldu unutmasın ol yâr Var Emrî parmağına bağla rişte-i cânı
Emrî
"Sabah rüzgarı, yel" anlamına gelmektedir. Divan edebiyatında sevgilinin semtinden esen rüzgâra olarak bilinir.
Hâlen edebiyatımızda sabâ, hafif ve latîf esen rûzgâr demektir. Sabâ; bahar tavsifinde, cânânın zülfü perîşânlığı ve kokusunu tasvîrde birçok mazmûnlar yapılmasına hizmet etmiştir.
Bazılarına göre seher vakti kıble tarafından esen rûzgârdır ki Hazret-i Yûsuf'un gömleğinin kokusunu Yakûb'a bu rüzgâr götürmüş. Şairler bu rüzgârı maşûkla âşık arasında tebliğ vasıtası sayarlar.
Ey sabâ gördün mü mislin bunca demdir âlemin Püşt-i pâ urmakdasın İrânına Turânına
Nedîm
Divan edebiyatında güzelliği ve herkesi kendisine aşık ettiği için sevgiliye benzetilir. Bunları gören olmadığı için çok güzel ve çekici olduklarına inanılır. Bazı insanları kendilerine âşık etmeleri ve çeşitli görünüşler alabilmeleri, bir görünüp bir kayboluşları vs. özellikleriyle sevgilinin özelliklerini taşırlar.
Yok bu şehr içinde senin vasf ettiğin dilber Nedîm Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana
Nedîm