Beyitlerin manasını kavramanıza yardımcı olacak 15 mazmun
Mazmun kelime anlamı olarak "anlam, kavram" demektir. Edebiyatta, bazı düşüncelerin ifadesinde kullanılan klişeleşmiş söz ve anlatımlara denir. Edebiyattaki terim anlamı "bir şeyin özelliklerini çağrıştıracak kelime grupları içinde gizlemek"tir. Divan edebiyatında şairler tarafından sıkça kullanılan bir kavramdır. Her edebiyatta olduğu gibi, divan edebiyatının da kendine özgü bir düşünce, zevk ve hayal dünyası mevcuttur. İşte divan edebiyatının hayal dünyasını anlamanıza yardımcı olacak 15 mazmun...
Giriş Tarihi: 13.04.2020
09:38
Çok eski Acem efsânesine göre, Husrev-i Pervîz'in maşûkası olan Şirin'in diğer âşığıdır. Husrev tarafından bir dağın arkasına hapsolunmuş ise de Şirin'e kavuşmak için dağı yarmış ve Şirin'in emriyle Cûy-ı Şir adlı suyu getirmiştir. Veya süt akıtmıştır.
Şark edebiyatında aşk uğrunda en büyük müşkülleri yenen kahraman olarak zikrolunur. Bir adı da dağ delici demek olan Kûhken'dir.
Olsaydı bendeki gam Ferhâd-ı mübtelâda Bir âh ile verirdi bin Bîsütûn'u bâda
Fuzûlî
"Açılmamış çiçek, tomurcuk" anlamına gelmektedir. Divan şiirinde gonca; sevgilinin ağzı yerine kullanılır ve açılmamışlık özelliğiyle kendini gösterir. Tıpkı insanın güldüğü zaman ağzının açılması gibi. Oysa kapalı hali içinde sırlar saklayan bir gülü andırır, onun açılması sırrın açığa çıkmasıdır. Goncanın açılması ''çâk olmak, sînesini çâk etmek, yüzünden örtüyü atmak, dîdârı keşfeylemek'' gibi şekillerle kendini gösterir. Bunda da saba rüzgarının önemi büyüktür. Gonca açılınca çiçeğin(genellikle gülün) kokusu ortaya çıkar. Gonca olan ağız açılmadığı zaman remz ile konuşur. İçinin kırmızılığı ve tazeliği nedeniyle ele alınan gonca, içinde mücevher saklama (la'l dudaklar ve inci dişler) özelliği gösterir. Gonca bazen kadehi andırır, bazen de defter olur. Kadeh oluşu içinin şarap şeklinde olmasından, defter olması da içinde yapraklar bulunmasından dolayıdır. Kapalı ve bâkir olması nedeniyle ise bir geline benzetilir.
Dehen-i gonce-i ter dürlü letâif söyler Gülüp açılsa aceb mi gül- i rengin-ruhsâr
Bâkî
Hal, "ben, vücutta meydana gelen nokta" anlamında kullanılır. Edebiyatta genellikle yüzde bulunan benler ve bu benlerin rengi ile küçüklüğünden sık sık bahsedilir. Daha çok yanak, saç, kaş, ayva tüyleri ve dudak ile birlikte kullanılır. Hâl( durum, keyfiyet) kelimesiyle cinaslar kurar. Ben olarak her şeyden önce o bir noktadır. Bu nokta güzellik sayfasına(yanağa) zülüf kaleminden damlamıştır. Zülüf cemal kelimesinin cim'i olunca bende onun içindeki nokta olur. Bazen benin dâne olduğunu görürüz. Bu durumda gönül bir kuştur, saçlar da tuzaktır.
Hâli sevdâsında gönlüm düştü zülfü bendine Mürg-i miskîndir düşer dâne görüp dâm üstüne
Ahmed Paşa
Çizgi, yazı, el yazısı, mektup, ferman gibi birçok mânâlardan başka genç kimsenin yanağında ve dudağında çıkan ince tüy mânâsına da gelmektedir. Şâirlerimiz bu mânâlara göre birçok sanatlar, mazmûnlar yaratmışlardır.
Hemen her şâirin bütün gazellerinde bu hatt mazmûnuna tesâdüf edilir.
Hatt-ı ruhun tâze tırâş etti yâr Geçti kılıçtan fiten-i rûzgâr
Sabrî-i Şâkir
Gece kelebeği de denilen kanatlı küçük bir böcektir. Kendini yakıncaya kadar şem (mum) ile uğraşır.
Bu kelebeğin gözleri çok küçüktür. Gündüzleri karanlık yerlerde bulunur. Ortalık kararınca gördüğü ziyâya doğru koşar. Gözleri kamaştığı için ayrılamaz ve kendini fener, lamba şişesi, mum ve ampul gibi şeylere çarpar. Bittabi nihayet kanatları vücudu yanar. Sivrisinek, tatarcık gibi haşereler de böyle çarparak yanarlar.
Şark edebiyatında pervâne şem'in, yani ışığın âşığıdır. Şuursuzca yanması da aşk sebebiyledir.
Sûz-ı dilden bî-haberdir sanmayın cânâneyi Şem'i yakmaz mı ol âteş ki yakar pervâneyi
Şeyhülislâm Yahyâ