Bir Garip Efsane Aylak Adam’da İstanbul
Modern romanın önemli isimlerinden olan Yusuf Atılgan, büyük şehrin yalnız ve yüzeysel insanlarının arasında bulamadığını da yitiren adamın romanı Aylak Adam'da, alışılmış eşsiz İstanbul portresine karşıt bir betimleme yapar. Modernizmle her şeyin sunileştiği, hızla orantılı olarak gürültünün de arttığı gri ve huzursuz bir labirenttir artık şehir. Aylak Adam, huzursuz ve eleştirel bakışla İstanbul'la nadir anlarda da olsa bütünleşir. Bu nadir bütünleşmeleri ve şehirle kavgalarıyla İstanbul'u bir de Aylak Adam'ın Bay C'sinin gözünden görün.
Giriş Tarihi: 12.10.2022
09:54
Güncelleme Tarihi: 09.09.2023
12:07
"Tam ötekine geçmeyi düşündüğü sıra Kuledibi'nden Şişhane'ye çıkan yola saptı. Bu yolu tanıyordu. Bugünün hep tuhaf tesadüflerle yüklü olduğunu düşünür düşünmez, içinde eskiden burada geçmiş, hatırlasa sevineceği bir şeyi unuttuğu duygusu belirdi. Hatırlayamıyordu. Bir gün canı sıkkın, tramvayla geçerken bu sokağı görmüş -öteki ucundaki yangın kulesiyle asfaltın zıtlığı avutacak gibiydi- ilk durakta inip ona gitmiş, ama hiçbir şey değişmemişti. Bu değildi. Unuttuğu bambaşka bir şeydi."
🔹
▪ Şehirdeki her mekân, kahramanın arayışının tanığıdır. Aradığı, unuttuğu somut bir şey değildir. Verdiği tariflerle bizi 1950'lerin İstanbul'unda Beyoğlu-Taksim dolaylarında dolaştıran yazar, mekân hatıra ilişkisini burada da sürdürür. Ancak unuttuğu yahut aradığı her neyse içinden çıkmadığı o çemberin içinde değildir. Kendisi de bunu vurgular.
Yusuf Atılgan'ın ilk romanı: Aylak Adam
"Bir kadın çocuğu dövdü. Dayak yiye yiye bu şehirde yaşamayı öğrenecekti. Hep tetikte olacaktı. Yasaktı dalgınlık. Daldı mı, büyük şehir insanı kornalar, çanlar, küfürler, gıcırtılar, çarpmalarla kendine geliyordu. Güler'e baktı. Onlar da mı dalmıştılar. Yoksa bu şehir onları da mı kendilerine getirecekti?"
🔹
▪ Büyük şehrin insanı hem örseleyen hem de güçlendiren yanlarına, döven kadın dövülen çocuk ilişkisi üzerinden değinen yazar, büyük şehrin hep tetikte hissettiren trajedisine parmak basar.
▪ Ufak dalgınlıklara yer olmayan bu şehir, hem somut olarak hem de duygusal olarak insanı hırpalar.
▪ Rahat bir hayatı olsa da Bay C, içindeki huzursuzluğa şehrin kötü yanlarını da ekler.
▪ Diğerlerinin aynı şeylerden ürküp aynı rüyalardan uyanacağı fikriyle mekândan mekana insandan insana geçen Bay C, asıl bulacağını yitirmesine sebep olan bu şehri terk etmese de susmaya karar vererek Tutunamayanların Turgut'u gibi sosyal bir intihar gerçekleştirir. Son sözleri ise şunlar olur:
"Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı."