Cahit Zarifoğlu'nun şiirleri neden anlaşılamıyor?
Söz ustası Cahit Zarifoğlu'nun kendi döneminde ve sonrasında en çok aldığı eleştiri; şiirinin kapalılığı ve anlaşılamadığına dairdi. Şiir anlayışıyla ilgili görüşlerini ihtiva eden müstakil bir kitap yazmayan Zarifoğlu, çeşitli eserlerinde poetikasına dair ipuçlarını okuyuculara sundu. Peki, Cahit Zarifoğlu'nun şiir anlayışı neydi? Modern sanatın imkanlarından yararlandığı imge yüklü şiiri, şaire göre neden anlaşılamıyordu? İşte detaylarıyla Zarifoğlu'nun satır aralarında yer alan şiir hakkındaki görüşleri...
Giriş Tarihi: 07.06.2020
17:23
Güncelleme Tarihi: 28.10.2021
13:11
Şair, toplumsal duyarlılıkla işlediği şiirlerinde, genellikle İslam dünyasının yaşamış olduğu sorunlar üzerine yoğunlaşmıştır. Özellikle Müslümanlara yapılan işkence ve katliamlara karşı kalemiyle mücadele etmiştir. Bu konudaki düşüncelerine Konuşmalar kitabında şöyle yer verilmiştir:
"Başlangıçta şiir sadece kendimden yola çıkarak, şairliğimden yola çıkarak yazıyordum. Zamanla angaje oldum. Aktüalitenin zorlamaları, yönlendirmesi oldu. Hama olayları cereyan ediyor. On binlerce temiz Müslüman katlediliyor. Çocuklar, kadınlar. Derken içerde acılarımız… Derken Afganistan… Kayıtsız kalamıyor ve bir şair olarak, görev duygusunun baskın olduğu şiirler yazıyorsunuz. Bu şiirlerin elbette, ayağının anlam olarak yere basması gerekli."
Fakat şair bunu söylerken de yine de bir ideolojinin buyruğu altında olmadığını bu durumun yalnızca sanatkarın "çağının insanı olmasından" kaynaklandığını belirtir:
"Sanatkarın çağının insanı olması ile sanatı birtakım ideolojilere alet etmeyi birbirine karıştırmamalı. Afganistan şiirleri yazdım. Hama diye bir şiir yazdım. Bunları ben yazmayacaktım da kim yazacaktı?" Hama'da binlerce Müslüman öldürülürken şu mısralarla dünyaya haykıracaktır:
"O sabah camimizde ezan sesi gelmedi Korktum bütün insanlar, bütün insanlık adına"
"ŞİİR HAKKIN EMRİNDE OLMALI"
Menziller kitabında şairin Allah ve Peygamber sevgisi teması daha ön plana çıkar. Korku ve Yakarış kitabında da tasavvufi duyuşların yoğunluğu göze çarpar. Korku ve ümit arasında gidip gelen Müslüman'ın trajedisi, şairin dizelerinde karşılığını bulur. Karakoç'a göre şair rıza-yı bari (Allah rızası) gözetmeli ve yazmanın mesuliyetinin farkında olmalıdır. Konuşmalar kitabında görüşlerini şu şekilde aktarır:
'Şiir hakkın emrinde olmalı. Rıza-yı Bari'yi gözetmeli. Bunu başarmak elbette zordur. Şiir esrarlı bir saha. Oraya girince sadece Rahmani etkiler altında kalabilmek, sadece bu etkinin verimlerini şiire giydirebilmek bir nasip meselesi. Şiirin alanına nefsani olanlar da dâhildir. Şair bunlardan kendisini koruyabildiği ölçüde korumalı. Benim bunları düşünerek yazdığım birtakım şiirleri 'keşke yazmasaydım' dediğim olmuştur. Mümin şair olarak da yazdıklarımdan sorumlu olduğumun bilincindeyim. Yazar, yazar olarak yazdıklarından sorumludur elbet ve bunlardan da sorulacaktır. Yazmanın hangi sahada olursa olsun vebali vardır. Büyük bir mesuliyet…Yazarken pürdikkat olmalı..'"
Edebiyatımızın en "zarif" şairi Cahit Zarifoğlu, yazmanın ne denli büyük bir mesuliyet olduğunu kavramış ve bu bilince uygun eserlerini bizlere miras bırakmıştır.