CHP’nin ‘sürgünü’ Erdoğan’ın ‘vatandaşı’: Nazım Hikmet
"Mavi Gözü Dev" lakabıyla anılan Çağdaş Türk şiirinin önemli isimlerinden biri olan Nazım Hikmet , hayatının büyük bir bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirdi. 1902'de Selanik'te doğana Nazım Hikmet için 1924'ten sonra bitmeyen sürgün yılları başladı; vatandaşlıktan çıkarıldı. CHP'nin sürgün ettiği Nazım Hikmet'e iade-i itibar ve tekrar Türk vatandaşlığı, 2009'da dönemin Başbakanı Erdoğan'ın talimatıyla, AK Parti hükümeti tarafından verildi. Dünyaca ünlü şair Nazım Hikmet Ran hakkındaki bilgileri sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 26.07.2019
11:14
Güncelleme Tarihi: 15.01.2023
11:24
Gazetede yayımladığı şiir ve yazılar nedeniyle 15 yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928'de aftan yararlanarak Türkiye'ye geri döndü ve Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 10 yıl sonra 1938'de 28 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve 4 şehirde 12 sene boyunca hapiste kaldı. Hapisten çıktığında Sovyetler Birliği'ne gitti. Türk vatandaşlığından çıkarıldı ve sonraki yıllarını Sofya, Varşova ve Moskova'da geçirdi.
Yaşamı boyunca sayısız esere imza atan ve birçok ödüle değer görülen usta edebiyatçı, 3 Haziran 1963'te kalp krizi sonucu yaşama veda ederek, Moskova'da toprağa verildi. Nazım Hikmet, 5 Ocak 2009'da Bakanlar Kurulu kararıyla yeniden Türk vatandaşlığına kabul edildi.
NAZIM’A VATANDAŞLIĞINI AK PARTİ HÜKÜMETİ GERİ VERDİ
Nazım Hikmet, İnönü'nün cumhurbaşkanlığı süresinde 28 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve 4 şehirde 12 sene boyunca hapiste kaldı. Nazım Hikmet'in hapis yattığı yıllara ilişkin kayıt ve karar defterlerde bu dönemde cezaevlerinden gelen binlerce dilekçenin kayda geçirildiği ancak Nazım'ın dilekçesinin kayıtlarda olmadığı ortaya çıktı. CHP, ölümünün ardından kahramanlaştırdığı Nazım Hikmet'e sağlığında 'dilekçe hakkı'nı bile çok görmüştü. Hikmet'i cezaevinden Adnan Menderes'in 15 Temmuz 1950'deki genel af kanunu çıkardı. Hapisten çıktığında Sovyetler Birliği'ne giden Hikmet, Türk vatandaşlığından çıkarıldı ve sonraki yıllarını Sofya, Varşova ve Moskova'da geçirdi. AK Parti hükümeti 2009 yılında vatandaşlığını geri vererek iade-i itibar yaptı.
NAZIM HİKMET’İN YAZIN DÜNYASI
Nazım Hikmet'in, hece vezniyle yazdığı ilk şiirleri "Yeni Mecmua", "İnci", "Birinci Kitap", "İkinci Kitap" ve benzeri dergilerde yayımlandı.
Bahriye Mektebi'nde öğretmeni olan Yahya Kemal Beyatlı'ya yazdığı şiirleri gösterip eleştirilerini alan Ran, 1920'de Alemdar Gazetesi'nin düzenlediği yarışmada "Bir Dakika" adlı şiiriyle birincilik kazandı.
Usta şair, daha sonra "Aydınlık ", "Resimli Ay ", "Hareket ", "Resimli Her şey " ve "Her Ay " isimli dergilerde çok sayıda yazıya imza attı.
Eserleri 50'den fazla dile çevrilen Ran, "28 Kanunisani" başlıklı ilk şiir kitabını 1924 yılında Moskova'da, daha sonra "Güneşi İçenlerin Türküsü" kitabını 1928'de Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de yayınladı.
Sovyetler Birliği'nde yaşadığı yıllarda hece ölçüsünden ayrılan Nazım Hikmet Ran, şiirlerinde serbest ölçüyü benimseyerek, Mayakovski ve fütürizm taraftarı genç Sovyet şairlerden etkilendi.
Cezaevine girdiği yıllarda yazıları yayınlanmayan şairin 1940'lı yıllarda, Yeni Edebiyat, Ses, Gün, Yürüyüş, Yığın, Baştan, Barış gibi dergilerde İbrahim Sabri, Mazhar Lütfi takma adlarıyla imzasız olarak bazı şiirleri okuyucuyla buluştu. 1949 yılında cezaevindeyken Ahmet Oğuz Saruhan takma adıyla "La Fontaine'den Masallar" isimli kitabını çıkartan Nazım Hikmet'in eserleri, 29 yıl boyunca Türkiye'de basılmamıştı.
FETİH, FÂTİH VE AYASOFYA İLE İLGİLİ TESBİTLERİ
İstanbul "Belde-i Tayyibe" ifadesinin ebced hesapla karşılığı olan 857 hicrî tarihinde fethedilmişti. Hikmet'in bu dönemde yazdığı şiirlerinde dinî-mistik mısralar çok fazlaydı. Allah, mâbed, câmî, dergâh, vecd, pir, veli, ilâhî, evliyâ, ahiret, şefâat, namaz, mucize, din gibi kelimelerle sık sık karşılaşmak mümkündür.
SEKİZYÜZ ELLİ YEDİ
İslâm'ın beklediği en şerefli gündür bu; Rum Konstantıniyye'si oldu Türk İstanbul'u! Cihâna karşı koyan bir ordunun sahibi, Türk'ün genç padişahı, bir gök yarılır gibi Girdi "Eğrikapı" dan kır atının üstünde; Fethetti İstanbul'u sekiz hafta üç günde! O ne mutlu, mübarek bir kuluymuş Allah'ın… "Belde-i Tayyibe" yi fetheden padişahın Hak yerine getirdi en büyük niyazını: Kıldı Ayasofya'da ikindi namazını. İşte o günden beri Türk'ün malı İstanbul, Başkasının olursa yıkılmalı İstanbul.