Divan şairlerinin gözünden aşk
Klasik şiir, edebiyatımızın kaybolmaya yüz tutan gizli bahçesi gibidir. Toplumumuzun eski düşünüş, yaşayış ve sanat sevgisini günümüze taşır. Asırların biriktirdiği kültür ile harmanlanan bu şiirlerde, her insan kendinden bir parça bulur. Bunun bir nedeni, insanlığın en eski meselesi olan aşk üzerinde kurulmuş olmasıdır. Klasik edebiyatımız, kadim aşkların asaletini yansıtır. Gelin, divan şairlerinin gözünden aşkın ne olduğuna bakalım.
Giriş Tarihi: 15.02.2021
10:50
Güncelleme Tarihi: 20.09.2022
11:06
ŞAİRLER KENDİLERİNİ AŞIK OLARAK TAKDİM EDER
➡ Divan şairleri, çoğu zaman kendisini aşık olarak takdim eder.
➡ Şiirde aşk ile üzüntü beraber var olan iki duygu olarak görülür. Sevginin derecesi arttıkça üzüntü de artar. Fakat âşık bundan şikâyet etmez, üzüldüğü nispette aşkı ister. Bu duygunun yüceliği arttıkça üzüntü de artar. Bundan dolayı da aşkın açtığı yaralar hiçbir zaman kapanmaz.
➡ O bir denizdir, içine dalmadıkça anlaşılmaz, dalınca da kara görünmez. Şair, sevgiliden bahsederken bütün bunları bir vesile bulup söyleyiverir. Bu söyleyişte mübalağa esastır. Hatta aşkın dile gelmesi için bazen bir bakış, bazen bir söz bazen sevgilinin adının anılması bile yeterlidir. (İskender Pala, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü)
Gülşen-i 'ışkunda âh u nâle bülbüldür bana Sînem üzre zahm-ı peykânun kızıl güldür bana Necati Bey (Ah ve inleyiş benim için aşkın gül bahçesindeki bülbüldür. Sinemin üzerindeki ok yaraları da benim için adeta kızıl gül gibidir.)
📚 NECATİ BEY KİMDİR?
Divan şiirinin temelini atanlardan Necati Bey'in, Edirne'de Fatih Sultan Mehmet'in ilk saltanat yıllarında doğduğu rivayet edilir. Yazdığı kasidelerle padişahları da kapsayan dostlar edindi. Özellikle "döne döne" redifli ünlü gazelinde adeta baştan sona evrendeki her şeyin bir döngü halinde oluşuna atıf vardı.
SEVGİLİNİN CEFASI KEREM SAYILIR
Mihnet-i aşk ey dil âsândur diyü çok urma laf Aşk bir yükdür ki ham bulmuş anun altında kaf Fuzûlî (Ey gönül aşkın sıkıntısı kolaydır diye çok konuşma; zira aşk öyle bir yüktür ki kaf, onun altında bükülüp kalmıştır.)
➡ Divan edebiyatında şair, daima âşıktır. O, aşk ve ayrılık derdiyle acı çeken, ah ve feryat eden, çektiği ızdırap nedeniyle sararıp solan bir kimsedir. Aşkı doğuran, duygunun hasret olduğu düşünülür.
➡ Aşık bunca acı çekmesine rağmen derdinden memnundur. Sevgilinin cevr ü cefasını kerem sayılır.
Sözünüzün etkisini artıracak beyitler
Aşk odu evvel düşer ma'şuka andan âşıka Şem'i gör kim yanmadan yandırmadı pervâneyi Fuzuli (Aşk ateşi önce sevilene düşer, ondan da âşıka sıçrar. Muma bak da gör, önce kendisi yandı, sonra pervaneyi yaktı.)
➡ Divan şiirinde aşık pervaneye benzer, sevgili de nurlu yüzü ile onu kendine çeken muma benzetilir . Pervane, ateşin etrafında döne döne can veren küçücük kelebeğin adıdır.
➡ Işığın etrafında dönen pervane, yanacağını bilse de canı pahasına kendine ateşe atar.
🔎 Bilinmeyen kelimeler sözlüğü
Od : Ateş Ma'şuk : Sevgili Şem : Mum
EN ÇOK İŞLENEN AŞK HİKAYESİ
➡ Divan edebiyatında aşkın temsili olarak işlenen, bu uğurda sevenlerin başına gelen maceraların anlatıldığı pek çok mesnevi yer alır. Bunlardan Yûsuf u Züleyhâ, Leyla vü Mecnun, Hüsrev ü Şirin, Ferhad ü Şirin, Varaka ve Gülşah, Cemşîd ü Hurşîd, Vâmık u Azrâ, Süheyl ü Nevbahar en çok işlenen hikâyelerdir.
🔎YUSUF U ZÜLEYHA HİKÂYESİ NASILDIR?
➡ Kur'an'da "ahsenü'l-kasas" yani kıssaların en güzeli olarak adlandırılan Yusuf u Züleyhâ mesnevisi, çokça sevilen ve birçok kez işlenen hikâyelerdendir.
➡ Kur'an-ı Kerim'deki ayetler ve müfessirlerin rivayetlerinden hareketle şairler tarafından kaleme alınmıştır. Yusuf ile Züleyha mesnevisi kısaca şöyledir:
Ken'an ilinde yaşayan Hz. Yakub'un on iki oğlu vardı. Bunlardan biri olan Hz. Yusuf, bir gece rüyasında on bir yıldız ile ayın ve güneşin kendisine secde ettiğini gördü. Rüyasını babasına anlattığında, bundan kardeşlerine söz etmemesini tembihledi. Çünkü diğer kardeşleri Yusuf'u kıskanıyordu. Kardeşleri bir gün onu kırlarda gezdirme bahanesiyle dışarıya çıkardı ve bir kuyuya attı. Dönüşte de Yusuf'un gömleğini kana bulayarak babalarına onun kurt tarafından parçalandığını söylediler. Hz. Yakub, o kadar üzüldü ki, ağlamaktan gözlerine perde indi.
Fikriyat Kur'an-ı Kerim uygulamasından Yusuf suresini dinlemek için tıklayın
Mısır'a giden bir kervan, kuyunun içindeki Yusuf'u buldu ve onu yanlarına alarak köle olarak satılığa çıkardılar. Güzelliği bütün şehre yayılan Yusuf'u Mısır azizinin karısı Züleyhâ satın aldı ve ergenlik yaşına gelince de ona âşık oldu. Fakat Yusuf, Allah korkusundan kendisine karşılık vermedi.
Züleyha'nın kölesine aşık olduğu duyulunca şehrin asil kadınları tarafından kınanıp ayıplandı. Bunun üzerine Züleyha, bu kadınları evine davet etti. Önlerine meyve tabakları yanında keskin birer bıçak koydurduktan sonra Yusuf'u içeriye çağırdı. Yusuf'un güzelliği karşısında şaşkına dönen kadınlar meyve yerine ellerini kestiler.
Bir gün Züleyha, kendisinden kaçan Yusuf'un peşine düştü ve tam yakalayacağı sırada gömleğini arkadan yırttı. Gerçek suçlu ortaya çıktığı halde, kocası dedikodulardan çekinerek Yusuf'u zindana attırdı. Burada iken kendisine peygamberlik geldi.
Fikriyat Kur'an-ı Kerim uygulamasından Hz. Yusuf kıssasının tefsirini okumak için tıklayın