İstanbul'u dünyanın unutulmaz şehri yapan yazarlar
Farklı ülkelerin ve kültürlerin kesişme noktası olan İstanbul, dünyanın en eski kentlerinden biridir. 8.500 yıllık tarihi geçmişi olan İstanbul benzersiz tarihi ve coğrafyasıyla dünya kentleri içerisinde ilham verici yerini her zaman korur. İstanbul, güç ve otoritenin olduğu kadar ilmin, sanatın ve edebiyatın kendisine aktığı yerlerdendir. Asırlar boyunca derin bir kültür ve estetik duyarlılıkla manasını adeta görünmeyecek kadar incelten şair ve yazarlar İstanbul'a gelmiş, en güzel eserlerini burada vermişlerdir. Bu yazarlar ve şairler, İstanbul'un edebiyatını yaparak onu dünyanın en unutulmaz şehirlerinden biri yaptılar. İstanbul'u duyan, tadan bu yazarları sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 08.04.2019
13:24
Güncelleme Tarihi: 08.04.2019
13:36
İstanbul'la ilgili seyahatnameler arasında üne kavuşan Fransızca, İngilizce ve Almancaya da çevrilen Costantinopoli isimli eseri Reşad Ekrem Koçu tarafından sadeleştirilerek Beynun Akyavaş'ın kaleminden de tam metin olarak dilimize kazandırılmıştır.
'YABAN' OLMAYAN BİR KALEM
Doğu dünyası, bilindiği gibi Batı muhayyilesinde çok zaman sinirleri gevşeten bayıltıcı kokular, baharatlar, damak zevkleri, rehavet, eğlence vesairenin etkisinde pasif, miskin, hantal bir yapıya sahipir. En azından oryantalist resim ve edebiyat Doğu'yu bu iklim içerisinde görmek ve düşünmek istemiştir. Fakat Batı'nın Doğu algısının yüzyıllarca aynı mecrada aktığını, Avrupa'nın Asya'yı hep aynı çizgilerle hayal ettiğini söylemek pek de mümkün değildir. İşte dışarıdan bilgi edinerek bilme ile o "şey"i görerek, hatta yaşayarak bilme arasındaki o muazzam farkı gören Edmondo de Amicis'in birçok dile çevrilmiş Costantinopoli'si biz gibi, bize göre, bizle kaim bir hayatı anlatır. Kitap, yabancı ama "yaban" olmayan bir kalemin sıcak bir ürünüdür.
İstanbul'dan:
"İçine düşünen şaşkınlıktan kurtulabilmek için İstanbul tepelerinin yamaçlarında kıvrıla kıvrıla giden binlerce küçük sokaktan birine girmelidir. Bu sokaklar huzurludur, buralarda Altınboynuz'un öteki sahilinde Avrupai hayatın gürültülü kargaşalığı içinde pek görülmeyen esrarlı ve gizli Şark bütün cepheleriyle sakin sakin seyredilebilir. Her şey tam manasıyla Şarklıdır. Çeyrek dakiklik bir yol yürünür ama ne kimseye rastlanır ne de duyulur. Orada burada, rengârenk boyanmış, birinci katı zeminden, ikinci katı birinci kattan taşmış, küçük ahşap evler vardır; büyük evlere bağlı küçük evler görünüşündeki her tarafı camlı ve kafesli şahnişinler, sokaklara esrar ve hüzün dolu, kendine mahsus bir hava verir. Bazı yerlerde yollar o kadar dardır ki, karşılıklı iki evin çıkma katları, neredeyse birbirine değer ve bu insan kafeslerinin gölgesinde, günün büyük bir kısmını oturdukları yerden gökyüzünü azıcık görerek geçiren Türk kadınlarının ayaklarının altından yürünür."
1850 yılında Fransa'da doğan Loti, küçük yaşlarda Fransız Bahriyesine intisap etmiş, ve 1881'de yüzbaşı daha sonra a albaylık rütbesini elde etmiştir. Mesleği gereği dünyanın uzak bölgelerinde bulunan Pierre Loti, bu yerlerde gördüklerini kendi şahsiyeti potasından geçirerek romanlarına, hatıralarına yansıtmasını bilmiştir. Her zaman için çok seçkin bir kurum olarak kabul edilen Fransız Akademisi'ne üye oldu.
Genel olarak Şark'a, Türklüğe ve özellikle İstanbul'a Eyüp'e derin bir sevgisi olan Piere Loti ve eserleri hakkında Türkçede birçok eser kaleme alınmış, onun İstanbul'a olan dikkat ve yorumları pek çok açıdan değerlendirmeye tabi tutuldu.1876 yılında bir Fransız gemisiyle görevli bir subay olarak İstanbul'a gelen yazar, zamanla İstanbul'dan çok etkilendi. İstanbul'a hayran kalan ve Aziyade romanına adını veren kadınla burada tanışan yazar bir Türk dostu olarak sık sık İstanbul'a gelmiş ve İstanbul'da bulunduğu zamanlar Eyüp'te yaşamıştır.