Klasik kitaplardan alıntılar
Kitap okumak, klasikleri okumakla başlar. Çoğu insana okuma aşkını kazandıran bu yapıtlardır. Italo Calvino, klasik eserler için şöyle der: "Klasikler, insanların, hiçbir zaman "okuyorum" demedikleri, genellikle "yeniden okuyorum" dedikleri kitaplardır." Zamana meydan okuyan ve insanların aklından çıkmayan bu eserlerden alıntıları sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 12.12.2019
09:38
Güncelleme Tarihi: 12.12.2019
09:58
İSLAM VE İNSAN-MEVLANA VE TASAVVUF
Türlü sefaletlerle ihtirasların parça parça böldüğü hasta bir vücudu andıran İslam dünyası, en bedbaht devirlerinden birini yaşıyor ve her İslam memleketinde ruhlar birbirinden ayrılmış, birbirlerine saldırıyorlar. Her sene yüz binlerle ziyaretçi ile dolan Kâbe'nin etrafında ruh birliği ve beraberliği meydana gelemiyor. Bunun sebebi ne siyasi, ne iktisadi, ne de esasında ilmi ve fikridir. Bu halin sebebi, İslam'ın temeli ve Kur'an'ın özü olan ahlakın kaybedilmiş olmasıdır. Bugünkü Müslümanlar, birtakım geleneksel hareketleri dikkat ve titizlikle yapmaktan başka endişesi olmayan, ilk çağın ve ilkel devrin sihirbazlarını andırıyorlar.
Kur'an harikası olan ilahi ahlak İslam diyarında çoktan gömülmüştür. Ahlaka idealine karşı ruhlarda işlenen bu zulmün tarihte çok tekrarlanan tehditleri, bugün büyük sanayi medeniyetinin insanı makineleştiren ve makineye esir yapan zulmüyle el ele vermiş bulunuyor. Belki yakın bir gelecekte büyük petrol kuyularıyla İslam ülkelerinin tröst sahipleri bu vasıflarını şeyhlikle birleştireceklerdir. İnsanlığın beş bin yıllık ruh ve vicdan eserini inkar ederek düşünmeyi günah sayan sefaleti din diye tanıtan gerilikle taassup, bu zulme sığınmış bulunmaktadır. Kalbe karşı gelen kaideleri İslam çerçevesi içinde insan ruhunun esaret zinciri yapmakla geçinenler kendilerine din adamı dedirttikçe ve halkın bunlara hürmet ve itibarı devam ettiği müddetçe İslam dünyasının, içinde yüzdüğü sefaletten kurtulması imkansızdır.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.
Büyük kalabalıkların ortasında, insan denilen sosyal mahlûk, kendi iç dünyasının mahpusu halinde, şifasız bir yalnızlığa mahkûm.
Peyami Safa
Peyami Safa'nın son romanı Yalnızız, engin ruh tahlilleri ve kendi türünde açtığı çığırla onu yalnızca Türk edebiyatının değil, dünya edebiyatının zirvelerine taşımış şaheseridir. Peyami Safa'nın diğer bütün romanlarında olduğu gibi Yalnızız romanında da doğu-batı, madde-mânâ, ruh-beden, idealizm-materyalizm gibi ikilemler üzerinde durularak, aynı evde yaşadıkları halde birbirlerinden oldukça farklı mizaç, düşünce ve insan ilişkilerine sahip aile fertleri üzerinden ruhunu arayan bir toplum resmedilir. Bireysel ve toplumsal kimliklerimiz arasında, bilhassa Batılılaşma hareketlerinden sonra ortaya çıkan uyumsuzluğun yarattığı sıkıntılar, kalabalıklar içinde milyonlarca "yalnız"ın peyda olmasına sebep olmuştur. Yalnızız; sıra dışı kurgusu ve bir üst kurmaca metin olarak romanda kendine yer bulan ütopya ülkesi Simeranya ile yarım asırdır edebiyatımızın en çok okunan ve sevilen romanlarının başında geliyor.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.
Kendi kendime biz gurbetin insanlarıyız diyorum. Mesafelerin terbiye ettiği insanlar.
Ahmet Hamdi Tanpınar
'Huzur'un müziği
Kültür ve sanat dünyamızın önemli bir ismi Ahmet Hamdi Tanpınar, her dönemde kendinden söz ettiren usta bir kalemdir. Tanpınar, kültürümüzü bir "iç âlem medeniyeti"nin tezahürü olarak görür. Bu medeniyeti, belirli bir ahlâkı taşıyan "mânevi vazifelerine inanmış, muayyen bir ruh nizamından geçmiş, nefislerini terbiye etmiş" insanlar meydana getirmiştir. Huzur'un kahramanlarından Mümtaz, roman boyunca kendisini "huzur"a kavuşturacak bir "iç nizam"ı aramaktadır. Eserde hastalık, ölüm, tabiat, kozmik unsurlar, medeniyet, sosyal meseleler, çeşitli ruh halleri ve estetik fikirler iç içe verilir. Ancak bütün bunların üzerinde romana hâkim olan Mümtaz'la Nuran'ın aşklarıdır. İstanbul, bu aşkın yaşandığı çevre olmaktan çıkarak, âdeta bir roman kahramanı gibi ele alınır. Huzur için, belli bir dünya görüşüne, bir hayat nizamına kavuşamamış Cumhuriyet aydınlarının "huzursuzlukları"nı dile getiriyor denebilir.
Zamanı aşan yazar Ahmet Hamdi Tanpınar
Edebiyatımızın mihenk taşlarından Tanpınar'ın en önemli romanlarından birisi olan Huzur'u yazarken ses ve musikiye çok önem verir. Huzur'u okurken insan, kendisini nota okuyor hatta neredeyse uzun bir müzik parçası dinliyor gibi hisseder. Bu yüzden romanın kompozisyonunu anlamak için ses ve musiki unsuru bir anahtar vazifesi görür.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.