Kültür sofrasına dönüşen 5 edebiyatçı mekanı
Kimi kitap okur kimi tavla ve satrançla meşgul olur kimi de nevgüfte gazeller getirirdi. Çaylar eşliğinde derinleşen nice konular, müdavimleri olan edebiyatçılarla daha da renkli hale gelirdi. On altıncı yüzyıldan itibaren Osmanlı'da yapılanmaya başlayan kahvehaneler, yorgunlukların atıldığı, muhabbetlerin döndürüldüğü mekanlar haline geldi. Sizler için kültür sofrasına dönüşen edebiyatçıların uğrak mekanlarından 5 tanesini derledik.
Giriş Tarihi: 08.08.2019
12:35
Güncelleme Tarihi: 05.02.2022
16:53
İkbal kahvesi, Nuruosmaniye Caddesi'nin sonunda, sol köşede yer alır. Babıâli'ye, Cağaloğlu'na yakın olduğu için edebiyatçılar kadar gazetecilerin de uğrak yeridir. Birinci Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında kahveye uğrayan edebiyatçılar arasında Fuat Köprülü, Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç, Agâh Sırrı, Falih Rıfkı sayılabilir. Sürekli edebiyatın, şiirin tartışıldığı mekâna, savaşın sonlarına doğru Nazım Hikmet de uğramaya başlar.
O yılların önemli edebiyat dergilerinden olan Dergâh'ın basım yeri kahveye çok yakın olduğu için, İkbal Kahvesi kısa zamanda Dergâhçıların da uğrak yeri olur. Dergâh Dergisi'nin çıkarılmasına da bu kahvede karar verilmiştir. 1950'li yıllarda İkbal Kahvesi, Orhan Kemal ve arkadaşlarının mekanı haline gelir. 1960'lı yılların ortalarında İkbal Kıraathanesi kapanır ve 1966 yılında yerine bir halı mağazası açılır.
Vaktiyle yediden yetmişe herkesin istirahat maksadıyla toplandığı kahvehaneler hem halka sosyalleşme imkânı sunan birer kulüp hem de kültürü arttırmaya yarayan meclislerdi.
Sosyal olarak oynadıkları öneme de bağlı olarak birçok meslek grubuna ve sosyal çevreye yönelik kahvehaneler 17'nci yüzyıldan itibaren Dersaadet'te yer almaya başladı. Bu kahvehane türlerinden göreceli olarak ilk ve daha yaygın ortaya çıkanları ise esnaf kahveleridir. Esnaf kahveleri gerek farklı meslek gruplarının gerekse belli bir esnaf grubuna ait mekânlar olarak çoğunlukla Eminönü-Ayvansaray ve Beyazıt-Aksaray arasında kurulmuştur.
Esnafların uğrak mekânı olan bu kahvehaneler Fatih, Eminönü, Balat, Beyazıt, Aksaray gibi esnafların yoğunlukta olduğu yerlerde yer alırdı. Esnaflar burada hem dinlenir hem de işlerini yürütürdü. İlerleyen zamanlarda, kendi içerisinde doğal bir ayrım meydana geldi. İşçilerin, hamalların, seyyar çalışanların, arabacıların, kayıkçıların oturduğu yer ile iş sahiplerinin, ticaret erbabının oturduğu yer farklılaşmaya başladı.