Kültür sofrasına dönüşen 5 edebiyatçı mekanı
Kimi kitap okur kimi tavla ve satrançla meşgul olur kimi de nevgüfte gazeller getirirdi. Çaylar eşliğinde derinleşen nice konular, müdavimleri olan edebiyatçılarla daha da renkli hale gelirdi. On altıncı yüzyıldan itibaren Osmanlı'da yapılanmaya başlayan kahvehaneler, yorgunlukların atıldığı, muhabbetlerin döndürüldüğü mekanlar haline geldi. Sizler için kültür sofrasına dönüşen edebiyatçıların uğrak mekanlarından 5 tanesini derledik.
Giriş Tarihi: 08.08.2019
12:35
Güncelleme Tarihi: 05.02.2022
16:53
Küllük Kahvesi, Bayezid Cami'nin Beyazıt'a bakan kapalı kapısı önüne yerleştirilmiş, üstü mermer masalarla, bahçeyi ortasından ikiye bölen dar yolun öbür yanındaki, sahibi Mahir Sönmez olan ünlü Emin Efendi lokantasının mutfak bölümüne bitişik, önü tümüyle cam, tek katlı, limonluk benzeri bir yapıdan oluşurdu. Bayezid Cami'nin güneye bakan ağaçlıklı, kuytu, serin bir kısmında yer alan Emin Efendi Lokantası ve Küllük Kahvesi bütün sanatçı, edebiyatçı ve bilgin kimselerin önce yemek yedikleri sonra da çay, kahve içip birbirleriyle konuşup tartıştıkları bir edebî mahfil hâline dönüştü.
İstanbul'un tarihi 10 lokantası hakkında bilgi edinmek için tıklayın.
Küllük Kahvesi, Beyazıt Meydanı'nı genişletme ve Aksaray-Sultanahmet arasındaki yolu düzenleme faaliyetleri sırasında yıkıldı. "Küllük"ün müdavimleri bu kahvehane ortadan kalktıktan sonra Beyazıt Meydanı'nın karşısında bulunan Marmara Kıraathanesi ve aynı sırada Laleli yönünde bulunan Acem'in Kahvesi'ne gitmeye başladı. Küllük Kahvesinin yerini alan mekânlardan biri de Çınaraltı Kahvesi oldu.
Bazı edebiyatçıların anılarında sık sık adı geçen Meserret Kahvesi de eski ve köklü bir kahvedir, Ankara Caddesi ile Ebussuut Caddesi'nin kesiştiği köşededir. Halit Ziya, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit gibi Servet-i Fünun yazarlarının sıkça uğradığı kahvenin o zamanki adı Yıldız Kahvesi'dir. Salâh Birsel'in anlattığına göre Meserret Kahvesi tüm İstanbul'un kahvesidir. Orada hiç değilse bir kez oturmamış bir edebiyatçı bulmak zordur. Ayrıca kahve bazı dergilerin yönetim yeri olmuştur. Örneğin, Rıfat Ilgaz, Hüsamettin Bozok, Ömer Faruk Toprak Yürüyüş dergisini burada çıkarmışlardır. Yayın hayatına geçmemiş pek çok gazete ve dergi tasarılarına da sahne olan kahveye Peyami Safa, Fikret Adil, Reşat Nuri, Ahmet Kutsi gibi edebiyatçılar özellikle gençlik yıllarında sık sık uğrar, gazete ve dergi tasarıları üzerinde tartışırlar.
Meserret Kahvesi, Ada'dan gelen Sait Faik'in de vazgeçilmez mekânlarından olmuştur. Orhan Kemal'in de İkbal Kahvesi'ni mekan tutmazdan önce hemen hemen her gün Meserret'e geldiği söylenir. Salâh Birsel, Orhan Kemal için sabahın çok erken saatinde kapağı buraya atar, pencere önünde yanlar, Haliç Feneri'ndeki iki odanın yıllık kirası kırk lirayı nereden, nasıl bulacağını düşünür de düşünür der.
İkbal kahvesi, Nuruosmaniye Caddesi'nin sonunda, sol köşede yer alır. Babıâli'ye, Cağaloğlu'na yakın olduğu için edebiyatçılar kadar gazetecilerin de uğrak yeridir. Birinci Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında kahveye uğrayan edebiyatçılar arasında Fuat Köprülü, Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç, Agâh Sırrı, Falih Rıfkı sayılabilir. Sürekli edebiyatın, şiirin tartışıldığı mekâna, savaşın sonlarına doğru Nazım Hikmet de uğramaya başlar.