Kürk Mantolu Madonna neden bu kadar çok okunuyor?
Kürk Mantolu Madonna romanı, Hakikat gazetesinde 18 Aralık 1940-8 Şubat 1941 tarihinde "Büyük Hikaye" başlığı altında 48 bölüm olarak tefrika edildikten sonra kitap olarak da ilk kez 1943 yılında Remzi Kitabevi tarafından yayımlandı. Roman gazetede tefrika edildikten sonra Sabahattin Ali telif hakkını alamadı. Bunun sebebi ise edebiyat çevresince beğenilmemesine bağlanmakta. Çünkü roman, döneminde kimi çevrelerce fazla romantik ve anlamsız bulunmuştu. Peki, ilk yayımlandığı dönemde okurun ve edebi çevrenin ilgisini çekemeyen bu roman, nasıl oldu da günümüzde bu kadar popüler hale gelmeye başladı?
Giriş Tarihi: 02.04.2020
11:52
Güncelleme Tarihi: 02.04.2020
11:59
Öte yandan itibarlı, reklam ve pazarlama alanı yaygın olan yayınevlerinin belli eserleri sahiplenmesi de kitapların okuma oranını arttıran sebepler arasında. Nitekim, Kürk Mantolu Madonna, 1990'larda Yapı Kredi Yayınları (YKY) tarafından basılmasından sonra çok satanlar listelerinden düşmedi. YKY, geçtiğimiz zamanlarda Kürk Mantolu Madonna'nın 100. baskısını yaptığını, romanın 2 milyon 368 bin 734 okura ulaştığını duyurdu. Kitabın okunması YKY'den çıktıktan sonra neden ayrıca bir patlama gösteriyor?
Bu konudaki en etkili hususlardan biri de yayıncılık politikası. Bu politika, kitabın fiyatını az tutarak daha çok okuyucuya ulaştırma ve kitabın dağıtımını yapmayla ilgilidir. Yayınevi editörleri Ağrı'ya kadar gidip kitabı dağıttıklarını söylüyorlar. Böylece romanın süpermarket zincirlerinde satılıyor olması popülerleşmesini artıran durumlar arasında yer alıyor.
Aynı zamanda romanın temsil ettiği kültür de bu noktada çok önemli. Zira "moda" akımı haline gelen Kürk Mantolu Madonna romanını okumak, toplum içinde bilhassa toplumsal alanlarda "kabul gören" bir eylem. Romanı kült haline getirerek roman ve yazar çevresinde bir değer oluşturma durumu söz konusu.
Kitabın yayımlandığı dönemde edebiyat çevrelerince gördüğü tepki de çok dikkat çekici. Kürk Mantolu Madonna, ilk etapta tefrika halinde yayımlanıyor. Romanın yayımlandığı dönem, edebiyatımızın toplumcu gerçekçilik kıskacında olduğu bir zamana rast geliyor. Romana toplumcu gerçekçilik perspektiften bakmak çok mümkün olmayınca dönemin toplumcu yazarları, eseri, "romantiklik" noktasında yaftalıyorlar. Kuyucaklı Yusuf'un yazarı Sabahattin Ali'nin dönemi açısından oldukça "ferdi" kalan bu romanı, edebiyat kanonu tarafından tepki topluyor.
Nazım Hikmet tefrika edildikten iki yıl sonra romanlaştırılan kitabın ilk kısmını beğendiğini, ikinci kısmını ise romantik bulduğunu dile getiriyor. Bunun yanında Behice Boran ise romantik bir aşk hikayesi olmasından ötürü "popüler piyasa romanı"nı hatırlattığını ifade ediyor.
Döneminde tepki toplayan bu bireysellik ve aşkın öncelendiği tema, günümüz okurunun ilgisini çeken noktalardan biri haline geliyor. Nitekim kitabın estetik değerinden ziyade "aşk" temasıyla öne çıktığını gözlemliyoruz. Bu durum ise tüm kitlelere hitap etme noktasında ve kitabın popüler hale gelmesinde etkili bir unsurdur. Romanın "sürükleyici bir aşk hikayesi" olarak tanımlanan yönü, toplumun her kesimine hitap etmesine olanak sağlamıştır.