Mark Twain’in zenofobi derecesinde önyargı ile yazdığı İstanbul anıları
Tarihin en önemli edebiyatçılarından olan Mark Twain, genç yaşta dünyayı gezme hayali kurmuş ve bu hayalini 1866 yılında gerçekleştirmişti. Gezi yazılarını topladığı eserinde, İstanbul'a dair gözlemlerini de aktarmıştı. "Seyahat etmek, önyargı, bağnazlık ve dar kafalılık için ölümcüldür" diyen Twain, zenofobi derecesinde önyargı ile İstanbul'u kaleme almış, yaşadığı hayal kırıklığını "Doğu'yu anlatan gezi kitaplarıyla aldatıldığımı düşündükçe sabah kahvaltısında bir seyyahı yiyesim geliyor" sözüyle anlatmıştı.
Giriş Tarihi: 24.07.2019
15:15
Güncelleme Tarihi: 24.07.2019
15:18
KAPALIÇARŞI’YI GÖRÜLMEYE DEĞER BİR YAPI OLARAK BETİMLEDİ
Kaleme aldığı eserde Kapalıçarşı'ya da yer veren Twain "İstanbul'daki Büyük Çarşı'yı tek bir çatı altında belki binlerce küçük dükkânın toplandığı ve üstü kemerli, dar sokaklar tarafından sayısız küçük bloklara bölünmüş dev bir kovan" diye anlatmıştır.
Bu yapının görülmeye değer bir yer olduğunu belirten Twain'in Kapalıçarşı'da dikkatini çeken ise sosyal doku olmuştur ve "Çarşı, hayat, hareket, ticaret, pislik, dilenci, eşek, seyyar satıcı, hamal, derviş, alışverişe çıkmış soylu Türk kadınları, Yunanlılar ve dağlardan, en uzak yörelerden gelen garip kılıklı, garip görünüşlü Müslümanlarla dolu" sözlerine yer vermiştir.
‘SABAH KAHVALTISINDA BİR SEYYAHI YİYESİM GELİYOR’
İstanbul'da dönemin gazeteciliğini de eleştirel bir gözle değerlendiren yazar, seyyahlar arasında yaygın olduğu üzere bir Türk hamamını ziyaret etmiş ve hayal kırıklığını "Doğu'yu anlatan gezi kitaplarıyla aldatıldığımı düşündükçe sabah kahvaltısında bir seyyahı yiyesim geliyor" diyerek ifade etmiştir.
‘DOĞU LÜKSÜNE İLİŞKİN DÜŞLERİMDEN KALAN SON UMUT’
Yıllar boyunca Türk hamamının mucizelerine dair hayaller kurduğunu dile getiren Twain, ziyaretini şu sözlerle anlatır: "Beni mermer karolarla kaplı, büyük bir avluya aldılar. Avluyu çevreleyen balkon tarzındaki geniş bölmelerin trabzanları boyasız, yollukları köhneydi. Bölmelerdeki büyük, harap sandalyelerin kirli şilteleri, üzerlerinden geçen dokuz kuşağın izlerini taşıyordu. Geniş, çıplak ve iç karartıcı bir yerdi burası. Avlu ambara, bölümler ahıra benziyordu.
Zindan şimdi sıcak havayla dolmuştu. Beni daha yüksek ısıya dayanacak kadar ısıttıktan sonra ıslak, kaygan, buhar dolu bir odaya alıp ortasındaki platformun üzerine yatırdılar.
Sıcak suları seller gibi üzerime döktükten sonra başıma bir sarık sardı, vücudumu da kuru masa örtüleriyle kundakladı. Bölmelerdeki tavuk kümesi gibi yerlerden birine götürüp Arkansas gibi yataklardan birini işaret etti. Sıska hizmetkâr yine nargile getirdi ama hemen geri postaladım."
TÜRK KAHVESİNİ DE BEĞENMEDİ
Mark Twain, İstanbul'daki deneyimlerine Türk kahvesini de eklemiş ve şu sözlere yer vermişti:
"Ardından o meşhur, şairlerin kuşaklar boyu vecd ile övdükleri dünyaca ünlü Türk kahvesi geldi. Doğu lüksüne ilişkin düşlerimden kalan son umutla kahveye sarıldım. Bu da bir başka aldatmacaydı. Hristiyan olmayan ülkelerde ağzıma koyduğum içecekler arasında, Türk kahvesi en kötüsüydü."
‘ÇILGIN BİR KIYAFET BALOSU GİBİYDİ’
Twain'in dikkatini çeken bir başka konu ise İstanbul'daki insanların giyim tarzı olmuştur. Ünlü yazar, şu satırları kaleme almıştır:
"Gördüğüm bir kıyafeti ikinci bir adamın üzerinde görmedim. Hayal edilebilecek tüm kıyafetlerin çılgın bir balosu gibiydi. Sokaklardaki her insan akını muazzam bir kontrastın manzarası içinde çözünüyordu."