Arama

Mehmet Akif Ersoy Şiirleri: Anlamlı, En Güzel Mehmet Akif Ersoy Sözleri

Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, yazdığı şiirler, yazılar ve verdiği vaazlar ile ümmet birliğini hedefleyen müstesna bir isimdi. Milli mücadele sırasında vaaz kürsüsünden yaptığı vaazlarla; sözleri, şiirleri ve yazıları ile kuşaklara etki etti. Sizler için Mehmet Akif Ersoy şiirleri, sözleri, kitapları ve en güzel dizelerini bir araya getirdik.

Âhiret Yolu

sokakta sâde bir 'âmîn! ' sadâsıdır gidiyor:

mahalle halkı birikmiş, imam duâ ediyor.

basık bir ev; kapının iç yanında bir tâbût,

başında çınlayan âvâzı dinliyor, mebhût;

denildi: 'fâtiha! '; âmîni kestiler bu sefer,

göğüsler inledi, derken, açık duran eller,

hazîn alınları bir kerre okşayıp indi;

deminki zemzemeler bir zaman için dindi.

duyuldu sonra imâmın nidâ-yı mağmûmu,

diyordu:

- söyleyin allâh için şu merhûmu,

nasıl bilirsiniz ey müslümanlar?

- iyi biliriz!

-yarın huzûr-i ilâhîde toplanıp hepiniz,

bu yolda hüsn-i şehâdet edersiniz ya?

- evet!

- imâm efendi, helâllık da iste, merhamet et...

- helâl edin hadi öyleyse şimdi hakkınızı.

- helâl edin hadi bekletmeyin adamcağızı!

cemâatin yüreğinden kopup 'helâl olsun! '

nidâ-yı saffeti, birden cenâze, ah-ı derûn,

misâli uğradı evden; fezâda yükseldi

içerde başladı bir cûş-i nevhadır şimdi;

baş örtüsüyle kadınlargözüktü pencereden:

-bıraktın öyle mi, en sonra kardeşim, bizi sen!

-yıkıldı dostlar evim, barkım... ah gitti kocam! ..

-dayım melek gibi insandı; ben nasıl yanmam!

-tamam otuz senedir komşuyuz da bir kerre,

kızıp da 'ey! ' demiş insan değildi, hemşîre!

-zavallı remziye! boynun büküldü evlâdım...

-babam ne oldu?

-baban... öldü.

-etme ayşe hanım,

bu söylenir mi ya? hicrân olur zavallı kıza...

ayol, şu öksüzü bir parçacık avutsanıza...

açın da cumbayı etrâfa baksın ağlamasın...

göründü cumbada baktım ki tombalak, sanşın,

sevimli bir küçücek kız... beiinde ancak var.

donuk yanakları üstünde parlayan yaşlar,

zavallının eriyen ruh-i bî-günâhı idi.

benim o mersiye yâdımda ağlıyor ebedî.

sefine pâre ki sırtında mevc-i bî-hissin,

yüzer... önünde ademden nişâne bir engin,

çeker durur onu sâhil-cüdâ açıklarına;

bakar mı bir taşın üstünde durmuş ağlıyana?

cenâze dûş-i cemâatte çalkalandıkça,

o tahta pâreye benzerdi, düşmüş emvâca.

nasıl duyar ki uzaklarda inleyen kadını?

nasıl görür ki yetîmin huruş eden yaşını?

bu hây ü hûy-i kıyâmet-nümûn içinde söner,

samîm-i hilkati sûzân eden enîn-i beşer.

değilmiş öyle geniş nâlenin hudûdu meğer:

sokak bitip dönülürken kesildi mâtemler.

o tahta pâre-i câmid, o iğbirâr-ı samût,

güzer-gehindeki eşbâhı bir mehîb sükût

içinde haşr ederek dalgalarla seyrediyor;

zemîne bakmıyor artık semâ deyip gidiyor.

bu mahmilin neye sık sık değişsin efrâdı?

suâli fikre büyük bir hakîkat anlattı:

evet bekâ ezecek cism-i zâr-ı fânîyi,

vücûd çekmiyecek ömr-i câvidânîyi,

bu bâr-ı müdhişin altında titreyip dizler,

dayanmıyor üç adımdan ziyâde dûş-i beşer!

ağır ağırgidiyorken cenâze kâfilesi,

nihâyet oldu musallâ birinci merhalesi.

çıkınca üstüne son minberin hatîb-i memât,

açıldı dîde-i im'âna perde perde hayât.

*******

senin en son serîrindir şu bî pervâ uzanmış taş;

ki nermin hâb-gâhından çıkar, bir gün vurursun baş!

elinden yok halâs imkânı, mâdâme'l-hayât uğraş...

o, mutlak sedd-i râhındır, aşılmaz.. muktedirsen aş! '

musallâ: müncemid bir mevcidir eşk-i yetîmânın;

musallâ: ahıdır, berceste, mâtem-zâr-ı dünyânın;

musallâ: minber-i teblîğidir dünyâda, ukbânın;

musallâ-: ders-i ibrettir durur pîşinde, irfânın.

bu minberden iner nâsûta en müdhiş hakîkatler,

bu yerden yükselir lâhûta en hâlis kanâ'atler.

civârından geçer zulmette bî pâyan hayâletler:

kefen-ber-dûş geçmişler, kalan üryan sefâletler!

babam, kardeşlerim, evlâdım, annem... belki bunlardan

muazzez bildiğim kıymetli birçok yâr-ı can el'ân

bu taştan atfeder zanneylerim dünyâya son im'ân...

benim rûhum bu heykelden duyar hâmûş bin efgân!

serîr-i saltanatlar devrilir, alt üst olur dünyâ;

müşeyyed bürc ü bârülar düşer bir bir, bu taş hâlâ,

zamânın dest-i tahrîbiyle, durmuş, eyler istihzâ;

bütün mevcûda hâkim bir adem timsâlidir gûyâ.

namaz kılındı; duâ bitti. kârban, yoluna

düzüldü taht-ı memâtın girip birer koluna.

yarım sâat henüz olmuştu. yolcular durdu;

demek ki; komşusu dünyânın âhiret yurdu.

cenâze indi omuzdan yavaş yavaş, sonra,

sokuldu servilerin ortasında bir çukura,

atıldı üstüne üç beş kürek kemikli çamur

kabardı toprağın altında bir an, bir ur!

evet, çıban, ki yatan duymuyorsa dehşetini,

dönün de arkadakinden sorun fecâ'atini·

sükûn içinde uyurken şu bir yığın toprak

ilel'ebed o küçük rûh çırpınıp duracak! ...

Safahat İçin

''Arkamda kalırsın, beni rahmetle anarsın.''

Derdim, sana baktıkça, a biçare kitabım!

Kim derdi ki: Sen çök de senin arkana kalsın,

Uğruna harab eylediğim ömr-i harabım?

İki Üç Balta Ayırmaz Bizi Mazimizden

İki üç balta ayırmaz bizi mazimizden.

Ağacın kökü madem ki derindir cidden,

Dalı kopmuş, ne olur? Gövdesi gitmiş, ne zarar?

O, bakarsın, yine üstündeki edvarı yarar,

Yükselir, fışkırıp, afak-ı perişanımıza;

Yine bir vaha serer kavrulan imanımıza.

Durmayalım

Sa'di diyor ki: 'Bir gece biz kervan ile

Ağır ağır gitmekte iken yolumuz düştü bir çöle.

Hızla geçmek için o korkutucu ıssız çölü,

Bütün yolcular istirahati feda ederek,

Gitmektelerdi. Bir aralık bende yürümeye güç

Hiç kalmamış ki düşmüşüm artık uykuya yenik.

Avare bir yolcuyu bekler mi kafile?

Çaresiz yola devam edecek varıncaya dek konak yerine.

Bir de uyandım ki başucuma dikilmiş bir deveci şunları

söylemekte:

'Kalk ey zavallı yolcu, uzaklaştı kervan!

Uykum benim de yok değil ama bu çöl,

İstirahat yeri olur mu ki bin türlü korku var?

Varmak istediği yere varıp durmayıp giden;

Yoktur kurtuluş ümidi bu çöller geçilmeden.

Yazık ki yolda böyle düşen uyku derdine,

Hep yolcular gider de kalır kendi kendine! '

Gerçi olayın kendisi önemsizdir, bunda haklısın, ancak düşün:

İnsaflı ol, bundan başka hikmet dolu bir prensip var mı bugün?

Varmak istersen -diyor Sa'di eğer maksada,

Tuttuğun yollar hiç bitmeyecek gibi olsada;

Yola devam et, durmayıp git, yolda kalmaktan sakın!

Azim sahibi insan için neymiş uzak, neymiş yakın?

Hangi güçlüktür ki gayrete gelince kolaylaşmasın?

Hangi korkunç şey var ki insandan korkmasın?

Nevruz'a

İhtiyar amcanı dinler misin, oğlum, Nevruz?

Ne büyük söyle, ne çok söyle; yiğit işde gerek.

Lafı bol, karnı geniş soyları taklid etme;

Sözü sağlam, özü sağlam, adam ol, ırkına çek.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN