Mehmet Akif'in Darülfünun'da verdiği ilk ders
Mehmet Akif'in öğrencileri arasında Reşat Nuri Güntekin, Falih Rıfkı Atay gibi pek çok önemli ismin yer aldığını biliyor muydunuz? Eserleri ve şahsiyetiyle herkesin sevgisini kazanan Mehmet Akif Ersoy, hayatının çeşitli dönemlerinde muallimlik yaptı. Halkalı Baytar Mektebi'nde başlayan hocalığı hayatının son on iki yılını geçirdiği Kahire'ye kadar devam etti. En uzun muallimliği ise Darülfünun'da oldu. Peki, Mehmet Akif, Darülfünun'da hangi dersi veriyordu? İlk dersinde neler yaşadı? Derslerinde neler anlatıyordu?
Giriş Tarihi: 05.04.2020
09:14
Güncelleme Tarihi: 27.12.2022
12:12
Ders : Edebiyat-ı Osmaniye Tarih : 6 Haziran 1909 Yevm : Pazar Muallim: Mehmet Akif Bey Konu : Edebiyat nedir?
Edeb , bir melekedir ki, kendisine sahip olan şan-ı insaniyete şen olacak şeylerden ihtiraz ettirir.
Edebiyat; en meşhur erbab-ı kalemin en meşhur âsârından istinbât olunan kavâ'iddir. Edebiyatta, şiirde fikir, azametli hayal, his, tavr-ı mahsus-ı tebliğ bulunmalıdır. Bunlardan âri eser şiirden madut değildir. Mevzun ise manzum olur.
İtimad etme sakın hendeseye Düşme ol daire-i vesveseye ** Çalma öyle düdüğü Mevlana Sonra derler sana "neyzen molla"
*İstinbât: Bir söz veya bir işten gizli bir mânâyı meydana koymak İhtiraz : Çekinme, sakınma madut: Adı geçen, sözü edilen, bilinen.
Bunlarda vezin ve kafiye vardır. (Ancak) bir fikr-i selim olmadığından şiir denilemez; şair, cinas meraklısı olduğundan, düdük ile Mevlana arasında münasebet bularak söylemiştir:
Fikre misal:
Kemal Bey merhumun;
Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten
(Dünyada zalimin yardımcısı, alçaklardır. İnsafsız avcıya hizmet etmekten zevk alan, köpektir.)
Felekten intikam demektir ehl-i idrake Edip tezyid-i gayret müstefid olmak nedametten
(Akıllı insanlar için çabalarını arttırmak, pişmanlıklarından ders çıkarmak felekten intikam almak demektir)
Azametli hayale misal:
Hamid Bey'in Fatih Sultan Mehmet hakkında:
Her kuşesinde dehrin nâm-ı bekaa-nisârın Şâyestedir denilse âlem senin mezarın.
(Sen yalnız bu kabirde değilsin) ''Senin ölümsüzlük saçan" (bekaa-nisar) nâmın, dünyanın her köşesindedir. Bu bakımdan: Âlem senin mezarındır, denilse yeridir.)
Hisse misal:
Fuzuli'nin:
Dost bî-pervâ felek bî-rahm ü devran bî-sükûn Derd çoh hem-derd yoh düşmen kavî lâli' zebun
(Dost alâkasız, kayıtsız; felek merhametsiz; dünya, durmadan dönüyor. Dert çok, dert ortağı yok; düşman kuvvetli tâli' ise yenilmiş, zayıf.)
Sâye-i ümmîd zâ'il âfitâb-ı şevk germ Rütbe-i idbâr 'âlî pâye-i tedbîr dûn
(Ümit gölgesi silinip gitmiş, hararetli aşk güneşi ortalığı kasıp kavuruyor. Felâketin mertebesi yüksekte, ona karşı tedbirin yeri alçakta)
Tavr-ı mahsus-ı tebliğe misal:
Ziya Paşa'nın:
Ey müftehir-i devlet-i yek-ruze-i dünya Dünyâ sana mahsûs u müsellem mi sanırsın?
(Ey dünyanın geçici nimet ve devletiyle iftihâr eden, dünyanın sana ayrılmış olduğunu ve teslim edildiğini mi sanıyorsun?)
Hâlî ne zaman kaldı cihân ehl-i tama'dan, Sen zâtını bu âleme elzem mi sanırsın?
(Bu dünya ne zaman açgözlülerden yoksun kaldı, sen kendini bu dünyaya çok gerekli mi sanıyorsun?)