Arama

Mehmet Akif'in ilim ve irfan hocası: Arap Hoca

Âkif'in ilminin beslendiği ilk ve en büyük kaynak, onu Kur'an ahlakıyla ahlaklandıran kişi, yani Arap Hoca'ydı. Müderristi. Seksen senelik hocalığında üstadı Hacı Kadri gibi dersten ve Ta'lim-i Kur'an'dan mezun ettiği binlerce talebeye icazet verdi. Cemaleddin Server Revnakoğlu da, Mehmet Âkif gibi Arap Hoca'ya gelmiş, onu dinlemişti. İşte, Revnakoğlu'nun yazdığı yazıdaki öğretmen ve öğrencisinin güçlü bağları, paylaştıkları kaderleri…

  • 6
  • 13
GERÇEK İSMİNİ CENAZESİNDE ÖĞRENDİLER
GERÇEK İSMİNİ CENAZESİNDE ÖĞRENDİLER

Mesleğinde kimseye benzemeyen büyük iktidarının kemali dolayısıyla ulema arasında kendisine "Kutbu'l-kurrâ" da denilirdi. Fatih Camii'nin cemaati ise hocayı "Fatih'in kutbu" bilirlerdi. Kırk yıllık Fatihliler bu kutbun ahirete göç ettiğini gazetelerde görünce kullanılmayan adının Mehmed Râsim olduğunu bu acı vesileyle ve hayretle ancak öğrenebilmişlerdi.

  • 7
  • 13
“BANA GELDİĞİNDE 18-19 YAŞLARINDAYDI”
BANA GELDİĞİNDE 18-19 YAŞLARINDAYDI

Arap Hoca, Âkif'i yetiştirmekten, onun hocası olmaktan duyduğu hazzı ve iftiharı gizleyebilmek kudretini kendisinde göremediğinden gözleri dolarak şöyle bahsederdi:

"Babasının yanında bana geldiği zaman 18-19 yaşlarındaydı. 'Akaid ve kavaidi sizden okuyacağım' dedi. Bir buçuk saat zarfında beş sayfa çiğ alır, su gibi yapar, dinlenirdi. Ben de, şerikleri de, dinleyen diğer hocalar da, ders müzakerecileri hep hayret ederdik. Beş sayfa çiğ, bu kolay değil. İskeçeli Hakkı Ali adında bir şeriki vardı, zavallı benim gibi çalışamıyor, yetişemiyor diye geceleri de ona gider, derslerini dinlerdi. Üç, üç buçuk ay sonra on sekiz sayfaya çıktı. Bu sıralarda yazdı. Bana verdiği 'Mahşer' adlı bir münacatı, bir de na't-ı şerifi vardır."

  • 8
  • 13
“AKİF’İ ÇOK SEVERDİM”
AKİF’İ ÇOK SEVERDİM

Âkif'i çok severdim, uzun müddet yanımda kaldı. Babasının ölümünün ardından baytardan aliyyü'l-a'lâ derecede mezun olduğu için onu Adana'ya at cinsinin ıslahına gönderiyorlardı. Bu tarihlere kadar sarıklı idi. Sonra Adana'daki vazifesine gitti. Şâyân-ı hayrettir, orada vazifesiyle meşgul olurken baki kalan on iki sayfayı kendi kendine ikmal etmiş, yazdığı mektuplarında: 'Hocam, hıfzımın bitirdim. İnşallah cemiyeti İstanbul'a döndüğümde yaparız." diyordu.'

Hayati hadiseler, memuriyetler bu arzusunu yerine getiremedi fakat İstanbul'a gelir gelmez ilk işi benim de gençliğimde mukabele okuduğum Bozdoğan Kemeri'ndeki Kirazlı Mescit'te mukabele okumak oldu. Daha sonraları Tabhane Medresesi fünûn-ı cedîde kısmına edebiyat hocası oldu.

  • 9
  • 13
“SİZE DOYAMADIĞIMA ATFEDİN HOCAM”
SİZE DOYAMADIĞIMA ATFEDİN HOCAM

Derslerim çoğaldı, fazla olduğu için o sıralarda sık sık görüşemez olduk. Fakat haberim yok iken talebe arasına karışır, dersimi dinlermiş, farkında değilim. Nasılsa gördüm, 'Size doyamadığıma atfedin hocam.' dedi, taltifte bulundu. Âkif'in aruza hakim, çok muktedir velûd bir şair olduğu muhakkaktır fakat onun ilmi bakımdan yazdığı manzum tefsir de unutulmamak şartıyla.

Bence en mühim mazhariyeti gündüzleri de edebiyat tarihi ve Sır'at-ı Müstakîm ve Sebîü'r-Reşâd'a harıl harıl fî-sebîlillâh yazı yetiştirirken geceleri de hususi dershanesinde tam dört defa Celâleyn tefsiri okutmasıdır. Son asırda yetişen müellif, mütefekkir, İslâm ulemasından hiçbirine nasip olmamış bir mazhariyet doğrusu…"

  • 10
  • 13
AKİF’İN CENAZESİ FATİH’E GETİRİLMEDİ
AKİF’İN CENAZESİ FATİH’E GETİRİLMEDİ

Âkif tam 28 sene Fatih'te Sarıgüzel'de oturmuş, orada okumuş, oradan yetişmiş; mektebi, meskeni, konservatuvarı her şeyi Fatih'te olan Âkif'e ilk memuriyet hayatı olan hocalığı da yine Fatih'te verilmişti. Hastalığında Fatih'i çok özlediğini, tahammül edemeyecek derecede susadığını dayanamayarak iç yanıklığı ile belki yüzlerce defa tekrar etti. Fakat Âkif'in son isteği son bir defa olsun tahakkuk etmedi, cenazesi Beyazıt'a getirildi.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN