Arama

Mehmet Akif'ten edebiyat dersleri: Edebi sanatlar

Divan şairleri, sözü en veciz şekilde söyleme çabası içindeydi. Bunun için de edebi sanatları şiirlerinde bolca kullanırlardı. Edebi sanatların bir şiiri anlamak için yol gösterici işlevi vardır. Türkçeyi adeta bir kuyumcu gibi işleyen Mehmet Akif de şiirlerinde edebi sanatlara yer vererek, sözünün daha etkili olmasını sağlardı. Aynı zamanda muallimlik yaptığı Darülfunun'da işlediği konulardan biriydi. Peki, Mehmet Akif, edebi sanatları nasıl anlattı?

Kezalik, Selim-i Evvel'in;

Şîrler pençe-i kahrından olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya esîr etti felek

(Aslanlar bile gücümün korkusundan titrerken felek beni bir ceylan gözlüye esir etti)

Beytine bakılsa, birinci mısrada istiare, ikinci mısrada teşbih görülür. Çünkü 'şîrler' kelimesinin mana-yı hakikisine intikale imkân yoktur. Selim-i Evvel arslan avcılığıyla uğraşmamış, demek maksadı şecaatte arslana benzeyen birtakım bahadırlardır.

İntikal: bir yerden başka bir yere geçme, geçiş, anlama, kavrama.
Şîr: Aslan
Şecaat: yüreklilik, yiğitlik, cesaret

  • 9
  • 11
MECAZ-I MÜRSEL
MECAZ-I MÜRSEL

Kelime ve kelamı, birtakım alaka münasebetiyle mana-yı hakikisinden başka bir manada kullanmaktır. Bu alakalar çoktur. Biz başlıcalarından beş tanesini zikredeceğiz ki, onlarda "cüz'iyet-külliyet, halet-mahalliyet, sebebiyet-müsebbiyet, ummiyet-hususiyet, lazımiyet-melzumiyettir.

Garp heykel diker erbâb-ı hüner nâmına; biz,
Onların, varsa mezarında eğer taş, sökeriz

Râgıb Paşa

beytinde, Garp zikrolunup Garplılar murat olunmuştur. Yani, mahal zikrolunarak hal murat olunmuştur.

Erbâb-ı hüner: Hüner sahipleri.
Cüz'iyet-külliyet: Hakikat ve mecaz manalarından birinin, diğerinin cüzi olması
Muhassenat: Güzel, hayırlı, yararlı işler.
Râyât-ı fevz-i zafer: Zaferin kurtuluş bayrakları
Cüz': Bir bütünü meydana getiren kısımlardan her biri, kısım, parça
Küll: Hep, tüm, bütün

  • 10
  • 11
KİNAYE
KİNAYE

Kinaye, lügatte "maksadını açıktan açığa söylemek" manasına olan tasrihin zıttıdır. Istılah-ı üdebâda ise, bir manayı doğrudan doğru o manaya mevzû' lafız ile edâ etmeyerek diğer elfâz ile ifade eylemektir. "Eli uzun" tabiriyle "hırsız" manasını murat eylemek gibi.

Her ne kadar eski belâgat kitaplarında kinaye bu suretle tarif edilmekte ise de, bugün kinaye denilince biz "ta'rîz, istihza, tehekküm" manalarını anlamaktayız. Malumunuzdur ki, tariz itiraz demek değildir. Aralarında büyük fark vardır. İtiraz açıktan muahezedir. Hâlbuki tariz, o muâhezeyi kapalı surette yürütmektir.

Nedim'in;

Ebnâ-yı 'asr her hünere âferîn verir
Yâ rab, bu âferîn ne tükenmez hazînedir!

(Zamane insanları her hünere aferin, der. Yarabbi, bu aferin ne büyük hazinedir)

beyti tarizdir. Çünkü şair, zamanında meta'-ı marifetin para etmediğini dolambaçlı bir lisan ile anlatıyor.

Tasrih: Belirtmek, açık açık anlatmak
Istılah: Sadece bir ilim ve sanat dalına mahsus olan kelime, terim
Elfâz: Lafızlar, sözler
Belâgat: Sözün etkili, güzel ve hitap edilen kimseye, içinde bulunulan duruma uygun düşecek şekilde söylenmesi; fasih ve hâle uygun söz söyleme
Ta'rîz: Dokunaklı söz söyleme, dokundurma
İstihza: Biriyle ince ince alay etme, eğlenme, birini eğlenceye, maskaralığa alma
Tehekküm: Ciddî görünerek alay etme, istihzâ
Meta: Maddî mânevî sermâye, varlık, servet

  • 11
  • 11

Lakin Ziya Paşa'nın;

Gâhî muhakkâr-ı cühelâ şâir-i beliğ
Gâhî musahhar-ı humekâ fâzıl-ı edîb

(Bazen hor görülen cahiller etkili ve güzel söz söyleyen şair, bazen itaat altına alınmış ahmaklar yazarların üstünüdür)

beyti bir itirazdır. Çünkü maksadını açık söylüyor. Gerek kinaye ve gerek tariz bazen zahirde maksadın tamamıyla hilafını müfit bir tarzda irad ediliyor.

Ziya Paşa'nın;

İstikâmet mahz-ı cinnettir bu mülk ü millete
Eyyühe'n-nâs! Eyleyin sirkat ki, nimet bundadır
gibi.

Hilaf: Ters, aykırı
Müfit: Fayda veren, yarar sağlayan, faydalı, yararlı

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN