Arama

  • Anasayfa
  • Galeri
  • Edebiyat
  • Nurullah Genç Şiirleri: Anlamlı, En Güzel Nurullah Genç Sözleri ve Alıntıları

Nurullah Genç Şiirleri: Anlamlı, En Güzel Nurullah Genç Sözleri ve Alıntıları

"Yağmur" şiiriyle ismini geniş kitlelere duyuran Nurullah Genç, geniş imge denizinin içinde sebatkar bir şiir işçisidir. Şiirleri ile genç nesli yakalayabilmiş az sayıdaki modern şairden olan Genç, şiire yüklediği ilahi anlam ve sanatsal dokunuşlar ile öne çıkıyor. Bugüne kadar yazdığı eserler Nurullah Genç sözleri ve Nurullah Genç şiirleri başlıkları ile aratılan şairin en bilinen şiirlerini sizler için derledik.

  • 21
  • 76

Enkazı yine me'yus yıkılan sarayların

Dirilişin tahtını devirir cenazeler

Dost bildiği parmaklar zehir katar aşına

Mor gülüşlü harami çıkar dağlar başına

Tedirgindir örümcek ağında büyüyen gül

Kadife yatağında can çekişir şehzâde

Anlar ki, bu nehirler akıyormuş boşuna

Mor gülüşlü harami çıkar dağlar başına

Kaval sesiyle ölür boynu bükük bir çoban

Nereye baksa ateş, ne yana dönse belâ

Derdini türkü türkü yakar huma kuşuna

Mor gülüşlü harami çıkar dağlar başına

Nurullah Genç

  • 22
  • 76

Benim Şiirim

Bakmayın ömrümü kuşatanlara

Yaslı bir baharın şairiyim ben

Issız ovaların nehiriyim ben

İçimde işliyor derin bir yara

Aşkın öldürmeyen zehiriyim ben

Kapattım kalbimin son kapısını

Dokunun; boşlukta bir taş gibiyim

Hafızası ölü nakkaş gibiyim

Çözüyorum hüznün muammasını

Ayaklara mahkûm bir baş gibiyim

Ölümü yaşadım, ölmeden önce

Bana, sonsuzluğu beklemek düştü

Mazide benim de yüzüm gülmüştü

Uyandım, karanlık geri dönünce

Nerde bir kuş varsa, öldürülmüştü

Gel artık, bul beni ey sessiz ölüm

Adını yazıver dudaklarıma

Zaman kan süzüyor kulaklarıma

Hıçkırığa mahkûm biçare gönlüm

Haydi, takılıver ayaklarıma

Kuruttum bengisu peteklerini

Gölgelerle dolu dünyada gülmem

Ben ki yaranamam, şakaya gelmem

Bulsam Kafdağı'nın eteklerini

Başımı çevirip gitsem mi, bilmem

Nurullah Genç

  • 23
  • 76

Aşkım İsyandır Benim

Yanarım; öyle bakma yüzüme yağmur gibi

Dağıt kalbini saran hasret bulutlarını

Damlasın gözlerine sonsuzluk usaresi

Dalgınlık evlerinin büyülü mehpâresi

Sevemem; tozlu raflar arasına girmeden

Çöllerim kandır benim

Sevemem; karanlığı bir daha devirmeden

Aşkım isyandır benim

  • 24
  • 76

Yürüyelim Seninle İstanbul'da

Kırmızıyı sevdiğini bilseydim

Hayallerim kıpkırmızı olurdu

İstanbul hâlâ güneşin ardında

Ufuklarında birkaç kere leke

birkaç kan pıhtısı dudaklarında

İstanbul hâlâ sevimli mi sevimli

Ve hâlâ bir tomurcuk tadında

Yürüyelim seninle İstanbul'da

Korkusuz bir rüyadır

Bekler bizi Beykoz'da, Üsküdar'da

Birkaç kuğu, birkaç mahzun kuştüyü

Yenilgisiz bir muammâ gibidir

Arar buluşamayan ellerimizi

Deli rüzgâr yine sarhoş, hovarda

Tam orada, Çamlıca yokuşunda

Birkaç bulut çekelim gökyüzünden

Damarlarımızdan geçirelim ve birden

Bırakalım suların üzerine

Sen bir defa konuş, sen bir defa gül

Kumlu ebrûlar yapalım seninle

Serpmeli ebrûlar, bülbülyuvası

Hercâîmenekşe, gonca ve sümbül

Yüzün bir ay gibi parlarken gecenin ortasında

Yürüyelim seninle İstanbul'da

Boğaziçi mağrûr türkülerini

Gözlerine baka baka söylesin

Martılar üşüyünce

Denizin sıcağında bulsunlar kalbimizi

Anlayabilir misin

Neden çıban gibi büyür bağrımda

Büyür de kelebek olur bu sızı

Kırmızıyı sevdiğini söyledin

Bu yüzden mi günlerdir

İstanbul'da gül kokusu yayılan

Tepeler kırmızı, sular kırmızı

İstanbul bilmeli ki, sahillerine

Mehtâbı taşıyan senin bakışlarındır

  • 25
  • 76

İstanbul bilmeli ki, limanlardan gemiler

Önce senin yüreğine açılır

Uzaklarda bir yerde

Toprağı öpmek için eğilen bahçıvanın

Parmaklarında hüzün

Sana doğru akan nehrin

Ağlayan sûretidir

Bir elimizde umut

Bir elimizde sevda

Yürüyelim seninle İstanbul'da

Musıkî kesilsin, tükensin yazı

çaresiz kalınca mızrap ve şiir

Ozan bir kenara bıraksın sazı

Ressam fırçasına neden mi kızgın

Tuvalde çizgiler, renkler kırmızı

Kırmızıyı sevdiğini bilince

Çekilir mi artık güllerin nazı

Anadolukavağı'nda her akşam

burcu burcu bir rüyadır hayalin

karanlık, hüznünü düşürür dağa

kuşlar kanat çırpar, yıldızlar ağlar

endâmın her sabah iner toprağa

hasret, yalnızlığı çoğaltan deniz

ayrılık acıyla süzülür kandan

nefesin fermandır Topkapı Sarayı'nda

dönüşünü bekliyor rıhtımda şehzâdeler

öylesine yorgun, mahzun ve candan

İstanbul bir yanımda, sen bir yanımda

Uykusundan uyanınca fırtına

Dalgalar türkümüze âşinâ olur

Yüzümüze bakınca deniz fenerleri

Sahibini arayan gemilerin

Çığlığıyla vurulur

Tarih intikamdır hainlerin ardında

İstanbul tarihin soylu anası

Biz bu yürüyüşü çiğdemlerden almışız

sevdayı kız kulesinden

yalıların burukluğu altında

geçiyoruz sokaklardan delice

Anlayabilir misin

Beyoğlu'nda gezinen

Hayal kırıklığının benden türediğini

Anlayabilir misin

Kırmızı neden böyle

Doldurur aynalara inleyen yüreğimi

Sana giden yolların kavşağında

Bir adam direniyor izini bulmak için

Siliyor tanyerine akan alın terini

Ufkunda sapsarı umudun rengi

Mavi yitik, beyaz kızgın ve siyah

Arıyor sessizce kaybolan günlerini

Gülhane'de simit satan çocuklar

Nasıl anlasınlar ellerimizin

Neden böyle çekingen olduğunu

Ayasofya önünde tramvay bekleyenler

Gökyüzüne dokunurken bu acı

Kimdir diye sorsunlar içlerinden

Birlikte yürüyen iki yabancı

Biz gitsek de, İstanbul'da yine de

Yıllar yılı gezinmeli bu sızı

Benden bir yaralı şiir kalmalı

Senden bir tebessüm, bir de kırmızı

Nurullah Genç

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN