desturun var mı diye dururken eşiğinde
bizim olan bir kalbi bulsaydım beşiğinde
biliyorum, yalnızlık ekecekler bahçeme
bu nehir yine sarhoş akar mıydı ülkemden
biliyorum, yağmurda yürüyecek kötürüm
bir deprem ortasında yıkılır mıydı beden
âh, ölüm habercisi beyaz parıltılarım
âh, Azrâil çağıran çizgileri yüzümün
âh, paslanan kılıcın dudağında sönen mum
âh, yolcuyu hüsranla buluşturan uçurum
kim bilir kelebeğin kanadından bakanı
kim bilir baldıranda misk ü amber kokanı
baharda yağmur olur yüreğim, güzün sarı
yakamozlar içinde kışın kar tanesidir
derinden baktığında eritir aynaları
bana binlerce yılın ıstırâbıdır gelen
bana dönmez yüzünü efsaneler güzeli
hayal kırıklığıdır avucuma dökülen
âh bir tutunabilsem burçlarına güneşin
sessiz yürüyebilsem zifirî gecelerde
âh, küçük bir vatanım olsa kalbinde senin
kollarında vuslatı yudumlasak evrenin
titrek bir suskunluğun nidâsıydı târihim
senin olsun otağım, varım yoğum, tâlihim
susmalı ayrılığın uğursuz puhuları
yıkılmalı hayatı küçümseyen köprüler
âh, îdam fermanıyla yargılanan tanyeri
âh, bir gülün, içimde kımıldayan elleri
neden solsun bir çölün kumlarında şakâyık
sana tahtım da lâyık, bil ki, bahtım da lâyık
Nurullah Genç