Okunması gereken İskender Pala kitapları
Yazdığı kitaplarla "divan edebiyatını sevdiren yazar" olarak anılan İskender Pala, birbirinden güçlü eserleriyle okurlarını farklı alemlere taşıyor. Divan edebiyatının kendine has bahçesinde gezintiye çıkaran Pala, bu sayfalarda geçmiş zamanların neşeleri ve sevinçlerini, hüzünlerini ve acılarını hissettiriyor. İskender Pala'nın okunması gereken kitaplarını sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 26.09.2019
09:09
Güncelleme Tarihi: 26.09.2019
10:07
Anlatımı güzelleştirmek, savunulan fikir ve düşünceyi daha etkili kalmak daha etkili kalmak üzere her dilde kalıplaşmış bazı sözler bulunur. Atasözleri, dua ve temenni cümlecikleri, sövgü ve ilençler, bilmece ve tekerlemeler... Bu tür kalıplaşmış sözler arasında, dilin bünyesinde en sık rastlanılanlar ise deyimdir. Dilin bünyesinde kalıplaşmış ve kökleşmiş olarak değişmeden kullanılan deyimler, hiç şüphe yok ki anlatıma canlılık ve güç katarlar. Bu sayede düşüncelerin ve olayların muhataba daha etkili biçimde yansıtıldığı bir gerçektir.
Bazı kişilerle ilgili anılar ve hikâyeler, tarihten alınmış olaylar, ve. Deyimlerin ortaya çıkış nedenleri arasında ön sıraları paylaşırlar. Bu bakımdan deyimlerin kaynaklarını arayıp bulmak, oldukça meşakkatli bir iştir. Bazen rastgele bir sayfada, bazen bir dipnotta, bazen de hiç ummadığınız bir el yazması sayfasında bir deyimin ortaya çıkış hikâyesiyle karşılaşmak mümkündür.
Deyimlerimizin ortaya çıkış hikâyelerini bilmenin, dilimizin kültüre yansıyan yüzüne bir renk katacağı kesindir. Umarız, bu konuda daha geniş araştırma yapacaklar için bu küçük kitap bir başlangıç olur.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.
"Peygamber'in mihmandârı! Bir arzun varsa yapayım. Bir vasiyetin varsa yerine getireyim!"
"Ey Emîr! Sakın Allah'ın dinini bozma, müminler arasına fitne girmesine müsaade etme. Askere adalet ile muamele eyle ve düşman karşısında can kaygusu çekme. Bana gelince, senden ve senin ait olduğun şu dünyadan hiçbir şey istemediğimi bil ve herkese böylece ilan et. Şurada can oynatan cengâverlerden son arzum odur ki Azrail (a.s) bize uğradıktan sonra na'şımı Konstantiniyye surlarına yakın götürsünler. O gün savaş hattı nerede oluşursa, bedenimi o noktaya kadar taşısınlar ve orada, savaşan mücahitlerin arasında beni defneylesinler. Ta ki atlarımızın ayakları bedenimi çiğnemiş olsun, Bizans dokunamasın. Ayrıca, eğer yapabiliyorlarsa, cenazemi kendi atımın arkasında bir sedyeye bağlayıp taşısınlar. Tıpkı Kutlu Nebi'yi getiren Kusvâ'nın Medine'de bizim hanemizi bulduğu gibi o da benim için nereye gideceğini ve nerede duracağını bulacaktır."
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.
İstanbulcunun Sandığı, şehri kuşatan bir dolu söz, yazı, alışkanlık, eşya, hatıra ve bütün bunların hikâyesi. İstanbulcunun sandığı bir şehrin ruhunun minyatür hâli. İstanbulcu olmak için İstanbul'un kadîm sakini olmak şart değil, şehrin havasını bir kez solumak, hatta bir filmden, bir romandan, bir şiirden ona bakmak dahi o ruha bulaşmak için kâfi. İskender Pala, İstanbulcunun Sandığı'nda gizli duyguları harmanlıyor; bazen içleniyor, bazen neşeleniyor; kimi zaman sitemini açığa vurup kimi zaman hülyalanıyor.
…Eğer şehri eğlencesiz bir film gibi uzaktan izliyorsa bir serçe, solgun günbatımlarının siluetine ağlamaktan yorulursa yolda ve dönemeden yuvaya düşüp ölürse yavrularına hasret; o zaman, işte o zaman sarsılır duvarları şehrin ve tekrar kurulmak üzere başlar yıkılmaya.
…Zaman ki hem dost, hem düşman; hem mazlum, hem zalim. İstanbul ki hem vatan hem gurbet; hem bilge, hem âlim. Zaman, aktıkça kuduran nehir bazen ve bazen İstanbul, durdukça köpüren zehir... Nefrete dost ve tuzak sevdaya zaman; hayırda şer ve şerde hayır gizleyen İstanbul'um aman...
İstanbulcunun Sandığı'nda İskender Pala zarif kalemiyle şehrin kalbine dokunuyor.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.
Bir kahve molasından meram, bir çift sözdür ki, o söz ruhumuzu dinlendirsin, dimağımızı sarhoş etsin. Hani denilmiştir:
"Gönül ne kahve ister ne kahvehane Gönül sohbet isler kahve bahane"
Bu kitabın içindekiler de bir kahve molasında okunabilecek, belki okumayı eğlenceye dönüştürebilecek küçük hikâyeler, hatıralar, nükteler ve bercestelerden ibarettir. Bu satırlar arasında verilecek bir kahve molasında yahut bir kahve içiminde olsun açılacak bu sayfalarda geçmiş zamanların neşeleri ve sevinçlerini, hüzünlerini ve acılarını görmek, hissetmek, yaşamak ve ibret almak, kahve tadında lezzetlerle tanışmak pekâlâ mümkündür. Ve biz onları keşfettiğimiz vakit adını tarih koyarız.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.
Bu kitapçık Divan şiirinin has bahçesinden ıtırlar taşır ve tamamen kendi seçtiğim güzellikleri içerir. Bu kitapçıkta yer alan beyit veya mısraların çoğu keskin zekâların geniş kültürle yoğurdukları hikmetleri söyler ve adeta büyük tecrübelerin, geleneğe ait tavırların, toplumsal değer yargılarının bir resm-i geçidi gibidir.
Şair, "Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal / Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş" diyor. Buradaki "sadâ"yı hayal ve deha, hikmet ve tecrübe, estetik ve kelam olarak anladığımızda, elinizdeki kitabın içinde çok güzel sadâlar bulacaksınız.
Öyle sadâlar ki, hakikati şiir kalıbında ancak böyle anlatabilir, insanların zihnine yüzyıllarca yaşayacak bir fikri estetik zarafetle ancak bu türde yerleştirebilirsiniz.
Divan şiirini sevdiren adam İskender Pala'nın beş yüz yıllık söz harmanını savurarak seçtiği tane beyitler ve dizelerden oluşan bu kitaptaki her ifade, -eğer zevkine ererseniz- gündelik hayatta cümlelerinizi süsleyerek anlatımınızı renklendirip sözünüzün etkisini arttıracak; ezberleyeceğiniz her "hoş sadâ" da sizin sadânıza ayrı bir hoşluk katacaktır.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.