Osmanlı klasik şiirinin kurucu şairleri
Osmanlı kültürü saf Arap ve dini tesirlerden kaynaklanmamış, Acem kaynaklarından da beslenmiştir. Osmanlı şiiri de dünyanın en zengin şiirlerinden biridir. Eski Türk şiiri formları daha çok halk şiirinde muhafaza edilmiştir. Osmanlı klasik şiirinin kurucuları Ahmedi, Şeyhi, Atayi, Necati bilhassa Ahmed Paşa gibi büyük şairlerdir.
Giriş Tarihi: 21.11.2018
10:59
Güncelleme Tarihi: 21.11.2018
11:03
Yenişehirli Avni, 19. yüzyıl divan şairi. Türk şiirinin Batı'ya açıldığı bir dönemde divan şiiri tarzını devam ettirmiş bir şairdir. Tanzimat şairlerinden Namık Kemâl ve Ziya Paşa'nın hayranlığını kazanan bir şiir ustasıdır.
Avnî, eski geleneğe bağlı kalmakla birlikte, divan şiirinin 19. yüzyılda yeni bir görünüm kazanması için eskinin çağın gerekleri doğrultusunda değiştirilmesi gerektiğine inanan, bu nedenle de yeni bir söyleyiş arayışında olan bir şairdir. Ancak, alçakgönüllü, iddiasız bir şair olması ve yazdıklarına fazla özen göstermemesi nedeniyle Osmanlı şairleri arasında layık olduğu yeri alamamıştır. Ayrıca döneminin birçok şairi gibi o da şiirlerinde laubaliliğe düşmekten, zaman zaman sıradan bir şair olmaktan kurtulamamıştır. Bu duruma rağmen gerek kendi döneminde gerekse sonraki dönemlerde iyi şair olarak itibar görmüştür.
Leskofçalı Galip, yetiştiği dönemde, divan geleneğini sürdürenler arasında en başarılı ozan olarak bilinir. Şiirlerinde, divan geleneği gereğince tasavvuf, bilgelik, sevgi konuları işlenir. Yer yer yüzeysel kalan şiirlerinde uyum, söyleyiş kolaylığı başlıca özelliğidir. Çağında olduğu gibi, ölümünden sonra da, Divan geleneğine bağlı şairleri etkilemiştir. Şiirleri bir Divan'da toplanmıştır.
Ziya Paşa, Namık Kemal ve Şinasi'yle birlikte, Tanzimat'la başlayan "Batılılaşma" hareketinin etkisinde gelişen Batılılaşma Dönemi Türk edebiyatının ilk aşamasını oluşturan üç yazardan biridir. Ziya Paşa Türk edebiyatının kendi geleneğine sahip çıkmasını istemiş, şiir ve yazı dilinin halkın dili olması gerektiğini savunmuştur. Fransız İhtilali'nin getirdiği düşüncelerden etkilenmiş ve şiirlerinde Divan şiir biçimleriyle hak, adalet, uygarlık, hürriyet gibi temaları işlemiştir.
En önemli özelliklerinden biri, Türk şiirini Divan şiirinin etkisinden kurtarmaya çalışması. "Vatan Şairi" diye de isimlendirildi. Tiyatroya özel bir önem verdi, altı oyun yazdı. Bir yurtseverlik ve kahramanlık oyunu olan Vatan Yahut Silistre, Avrupa'da da ilgi uyandırdı ve beş dile çevrildi. İlk romanı "İntibah" 1876'da yayınladı. Ruhsal çözümlemelerinin, bir olayı toplumsal ve bireysel yönleriyle görmeye çalışmasının yanı sıra, dış dünya betimlemeleriyle de İntibah Türk romanında bir başlangıç sayılır. Romanı ve tiyatroyu toplumsal yaşama soktuğu gibi, edebiyat eleştirisini de Türkiye'ye ilk getiren kişilerden biri oldu. En önemli eleştiri eserleri Tahrib-i Harâbât ile Takip. Siyasal ve toplumsal sorunlardan edebiyat, sanat, dil ve kültür konularına dek çok çeşitli alanlarda yazdığı makalelerin sayısı 500 kadar.
Abdülhak Hamit Tarhan, Tanzimat dönemi Türk edebiyatında belirginleşen "eski -yeni" sancısı bağlamında divan şiirini gerek biçim gerekse içerik açısından "kesin bir dille" reddeden ilk önemli sanatçıdır. Hamit, Türk şiirinin kendine özgü bir kimlik kazanması gerektiğini her fırsatta dile getirmiş bunun en somut örneklerini de kendi eserlerinde vermeye çalışmıştır. Özellikle vezin ve kafiye konusunda divan şiirinin getirdiği tüm sınırları reddederek serbest bir tavır sergilemiştir. Örneğin; beyit hâkimiyeti onun şiirinde tamamen kırılmış ve anlam takip eden alt dizelere kadar yayılmıştır.