Popüler kitap listelerinde pek görmediğimiz kitaplar
Edebiyat dünyası gizli bir hazine. Bu hazinenin bazı parçaları dipte köşede kalabiliyor. İşte bu yüzden edebiyatın bu saklı güzelliklerini siz Fikriyat okurları için derledik.
Giriş Tarihi: 10.08.2018
14:41
Güncelleme Tarihi: 10.08.2018
15:19
NECİP TOSUN- OTUZÜÇÜNCÜ PERON
Necip Tosun, Otuzüçüncü Peron'da okurlarına yine yoğun ama yalın dille bir dünya sunuyor. Anların, renklerin ve insanın kalbinden geçen, akılda kalıcı. Gelenekten moderne, depremden bahara, evden sokağa hızla geçerken hiçbir taşı yerinden oynamıyor Necip Tosun öyküsünün. Sapasağlam. Onun oluşturduğu atmosferde, karakterin imgesine dönüşüyorsunuz. Karakterin kurduğu kısa ama etkili cümlelere.
Otuzüçüncü Peron, terk etme-geri dönme halinden yola çıkarak 'gitme'nin işlendiği bir öykü kitabı. İnsanlar hayallerinden vazgeçtikleri ölçüde kendisini kaybeder. İşte bunu anlatmaya çalışan yazar gerçekle düşü iç içe sokarak okuyucuyu uyarıyor.
D&R'dan satın almak için tıklayın...
JEAN JACQUES ROUSSEAU-YALNIZ GEZERİN DÜŞLERİ
Fransız Aydınlanması'nın 'aykırı' sesi Rousseau, edebiyatın geleneksel türleri içinde kendisine kolayca bir yer bulamayan bu 'anı' ile 'roman' arası bu kitabında, hayatı ile bir son hesaplaşma çabasına girişiyor.
Bu hesaplaşma en başta düşünürün iç dünyasına, geçmişine yaptığı bir yolculuk anlamına geliyor.. Yalnızca Aydınlanma'nın değil, tarihin en büyük ve en önemli devrimlerinden birini gerçekleştirmek üzere olan burjuvazinin, tarihe kendi 'aklı' ile yön verme hedefinin içinden yükselen uygarlık eleştirisi ve buna bağlı 'doğaya dönüş' çağrısıyla Romantik akıma öncülük etmiş, halk iradesinin monarşiye karşı üstünlüğünü savunan bu 'eleştirel ses', Rousseau'nun hayatının son yıllarında içine sürüklendiği yalnızlığın, tecrit edilmişliğin kalın duvarlarını ören sestir aynı zamanda.
Bu eserin sayfaları arasında dolaşırken aynı zamanda naif bir küskünlüğün ve yıkıcılığa varan bir isyanın gelgitlerini içinizde hissediyorsunuz.
D&R'dan satın almak için tıklayın...
JEROME DAVİD SALİNGER-ÇAVDAR TARLASINDAKİ ÇOCUKLAR
"Pek çok insanın hakkında konuştuğum için üzgünüm. Bildiğim tek şey; size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. Bizim Stradlater'ı ve Ackley'i bile, sözgelimi. Sanırım o lanet Maurice'i bile özlüyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra."
Çavdar Tarlasında Çocuklar, Salinger'ın tek romanı. Ergenlik çağının içinde, yetişkin dünyanın düzenine karşı isyankâr bir çocuğun, bir Noel öncesi başına gelenleri alnlatıyor. Bu süreç, bir psikiyatri kliniğinde noktalanıyor.
Aslında Holden Caulfield'in masumiyet arayışının iç burkucu romanı. Belki de Salinger'ın.
Salinger, 1963'ten bu yana yeni bir yapıt yayımlamamasına ve neredeyse efsane haline gelmiş bir gizlilik içinde yaşamasına karşın, dünya edebiyat gündemindeki yerini hep koruyor.
D&R'dan satın almak için tıklayın...
MUSTAFA KUTLU-KAPILARI AÇMAK
Yağmur ince ince yağıyor.
Saatlerdir yağıyor.
Bir şehirlerarası otobüs gecenin ıslak karanlığını yara yara gidiyor.
Saatlerdir gidiyor.
Ses yok.
Sanki hemen herkes uyuyor.
Arada hafif horultular, alçak sesle konuşanların mırıltıları.
Sürücü kasetçalardaki arabesk parçanın sesini iyicene kısmış, belki de sadece kendisi işitiyor. Bir de yanındaki koltuğa yığılmış, başı önüne düşmüş genç irisi muavin.
Sürücü sigaranın birini söndürüp, ötekini yakıyor.
Yol tenha, gözler uykusuzuktan kızarmış...
Yitik bir yaşamın öyküsünü olan Kapıları Açmak'ta usta yazar, imamın oğlu Cihan'la, dokumacının kızı Zehra'nın masum aşkını anlatıyor. Zehra, kasabada kendi halinde yaşamına devam ederken gönlünü köyün imamının oğluna kaptırıyor. Cihan isimli bu delikanlı ise bir türlü Zehra'yı istemeyi ona açılmayı beceremez. O dönemlerde ise Zehra'ya kafayı takmış durumda olan biri var ki; o da kasabanın belalılarından İpsiz Kemal.
D&R'dan satın almak için tıklayın...
TEA OBREHT-KAPLANIN KARISI
Kaplanın Karısı, savaşın paramparça ettiği Balkanlar'dan yükselen seslerle genişleyen, çarpıcı, sarsıcı ve biraz da efsunlu bir roman. Genç bir doktor olan Natalia, çok sevdiği büyükbabasının ücra bir köyde ölümü ardından onun eşyalarını almak için yola çıkar. Eşyaları bulsa da inanışa göre ölümün ardından kırk gün geçmeden onlara dokunulmaması gerekiyor.
Ölümsüzlükle cezalandırılmış ölmez adamın, bombardıman sırasında şehrin hayvanat bahçesinden kaçıp ücra bir Balkan köyünün sırtlarına sığınan bir Sibirya kaplanının, kendi öyküsünü dillendiremeyen sağır ve dilsiz bir kadının ve büyükbabasının öyküleri eşliğinde Natalia, sadece büyükbabasının ölümü ardındaki gizemi aydınlatmakla kalmayacak, söylenceler, hurafeler ve hayal kırıklıklarıyla örülü yolculuğunda kuşaklar boyu süregiden savaşlara ve acılara da ışık tutacak.
Eski Yugoslavya'da 1985 yılında dünyaya gelen, savaş sırasında bir süre Mısır ve Kıbrıs'ta yaşadıktan sonra ABD'ye göç eden Téa Obreht, çağdaş edebiyatın en iddialı seslerinden biri sayılıyor. Genç bir doktorun, savaşın paramparça ettiği bir coğrafyada, söylencelerin ve ölümün gölgesinde, kimlik, aidiyet ve geçmişi sorgulayarak yaptığı yolculuğu konu alan Kaplanın Karısı, edebiyatta benzersiz ve heyecan verici bir soluğu müjdeliyor.
D&R'dan satın almak için tıklayın...