Şairlere dair bir tezkire: Meşairü’ş-Şuara
Dönemin ünlü isimleri her zaman halkın merak ettiği insanlardı. Edebiyatta da bu durum geçerliliğini yitirmedi. Şairlerin biyografilerinin derlendiği tezkireler, Osmanlı dönemi edebiyatına dair önemli bilgi kaynaklarıydı. Meşairü'ş-Şuara, Anadolu sahasında sunulan tezkirelerin en önde geleniydi ve ebced hesabıyla tertiplendi. Bir başka özelliğiyle sadece şairler tezkiresi olarak sayılmayan eser, devrin sosyal hayatını canlı bir üslupla dile getiren değerli bir kaynaktı.
Giriş Tarihi: 31.07.2019
17:12
Güncelleme Tarihi: 12.07.2022
10:22
Âşık Çelebi’nin sanat çevresi
🔹 Asıl adı Pir Mehmet olan Âşık Çelebi, ciddi bir eğitim almış, Osmanlının ilk nakibüleşrafı olan büyükdedesi Seyyid Natta'nın ve babasının geniş çevresi sayesinde dönemin önemli ilim ve edebiyat adamlarıyla tanışma fırsatı bulur. Genç yaşta yazmaya karar verdiği "Meşairü'ş-Şuara" üzerinde çalışırken bu geniş çevre sayesinde öğrendiklerinden çok yararlanır.
🔹 Nakibüleşraflık , sözlükte "vekil, bir topluluğun başkanı" anlamındaki nakīb kelimesiyle Hz. Muhammed'in (SAV), kızı Fâtıma'nın iki oğlundan Hasan'ın soyunu ifade eden eşrâftan (tekili şerîf) oluşan terkip, peygamber soyundan gelenlerle ilgilenmek üzere kurulan teşkilâtın sorumlusu için kullanılmıştır.
🔹 Müellifin sahiplerini yakından tanıdığı konaklar, bahçeler, hamamlar, buralarda yapılan, çoğuna kendisinin de katıldığı toplantılar, özellikle şiir meclisleri tezkirede yeri geldikçe anlatılır. İstanbul'da şair Zâtî'nin , Galata'da Rahîkî'nin dükkânları, bedestendeki sahaf dükkânları, bazı tekkeler, devlet büyüklerinin konakları şairlerin bir araya geldiği yerler olarak tasvir edilir.
🔹 Âşık Çelebi sadece Mahvî, Sun'î ve Şeydâ gibi genç şairlerle değil zamanın üstatlarıyla da tanışarak edebî bilgisini arttırdığı gibi onlar hakkında edindiği bilgileri de eserine aktarır. Nitekim Zâtî ile olan dostluğu tezkiresinin geniş bilgi ve hâtıralarla zenginleşmesine imkân sağlar. Âşık Çelebi'nin Taşlıcalı Yahyâ ve özellikle Hayâlî Be y'le münasebetleri ve dostluğu ölümüne kadar sürdüğünden onlar hakkında verdiği bilgiler de çok kıymetlidir.
🔹 Ayrıca eserin hemen her sayfasında yer alan âyetler, hadisler ve kelâmıkibarlar dan başlayarak atasözleri, deyimler, tasvirler, benzetmeler, hicivler, nükteler ve fıkralar ona ayrı bir değer katar.
🔹 Müellifin hayatı üzerinde tesirleri olan kişiler yanında riyakârlık, iftira, kıskançlık ve düşmanlıklarıyla onun hayatında önemli rol oynayan bir kadı hakkında doldurduğu sayfalar eserin en canlı bölümlerini oluşturur.
🔹 Kitap dili, üslûbu, benzetmeler, nükte ve hicivler bakımından diğer şuara tezkireleri arasında ayrı bir yere sahiptir. Bazen söz konusu ettiği kişilerin şiirlerinden çok onların özel hayatına eğilmesi müellifin devrin insan tiplerini de tanıtmak istediğini düşündürür.
Rumeli vilayetlerinden isimler çoğunlukta
🔹 Âşık Çelebi ömrünü bu bölgede geçirdiği için tezkirede yer alan şair ve müelliflerin büyük çoğunluğunu Rumeli vilâyetlerinden yetişenler oluşturmaktadır.
🔹 Anadolu'da yetişenlerin adları ise pek azdır. Âşık Çelebi'nin özelliklerini vurgulayarak haklarında daha geniş bilgiler verdiği şairler Ferdî, Feridun Ağa, Fevrî Efendi, Gazâlî, Hayâlî Bey, Kadri Efendi, Lâmiî, Meâlî, Nihâlî ve Rızâyî gibi isimlerdir.
Meşâirü’ş-şuarâ’nın nüshaları nerelerde bulunur?
1. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'ndeki nüsha
Müellif hattıyla olup 971 (1563-64) yılında kaleme alınan müsveddedir. Eser 976'da (1568) tamamlandığına göre bu nüsha tam değildir, fakat müellif hattıyla oluşu önemini arttırmaktadır. Hâfız-ı Şîrâzî ile başlayan nüshada eserin adı Tezkiretü'ş-şuarâ ve meşâirü'z-zurefâ şeklinde kayıtlı olmakla beraber Tevârîh-i Şuarâ olarak da geçer.
2. Hacı Selim Ağa Kütüphanesi'ndeki nüsha
Müellif hattıyla 975'te (1567) tamamlanan ve müsvedde ile temiz arasında bir özellik taşıyan bu yazmada 423 şair tanıtılmaktadır. British Library'deki nüsha, bu veya bundan gelen başka bir nüshadan kopya edilmiş gibi görünmektedir.