Sezai Karakoç'un kaleminden Ramazan
Bir roman, hikaye, şiir veya deneme okuduğumuzda, edebiyatın hayattan beslenen yönüne yakından şahitlik ederiz. Bilhassa bu türlerde, sosyal hayatta yer edinen olayların, kültürel ve dini yaşantıya dair inceliklerin ve ibadetlerin yer aldığını gördüğümüzde; edebiyatın yaşantımızın büyük bir parçasını kendisine göre nasıl estetik bir biçimde yorumladığına hayranlık duyarız. Ramazan, edebiyatımızda Ramazaniye isimli bir türün ortaya çıkmasına vesile olan bir aydır. Ramazan'ı eserlerine konu edinen edebiyatçılarımızın en önemlilerinden biri ise hiç şüphesiz orucu "diriliş mucizesi" olarak gören Sezai Karakoç'tur. Gelin, "Nerede o eski Ramazanlar?" sorusuna işlevsel bir cevap sunan Sezai Karakoç'un Ramazan algısına yakından bakalım…
RAMAZAN'IN EDEBİYATIMIZA YANSIMASI
📌 Divan edebiyatından günümüze kadar gelen süreçte hayatla bağlantılı olarak ilerleyen edebiyatımız, Müslümanlar için ayrı bir öneme sahip olan Ramazan ayını da elbette kendisine konu edinmiştir.
📌 Süheyl Ünver'in ifade ettiği gibi Osmanlı bir "Ramazan medeniyeti"dir. Ramazanı medeniyetinin asli unsuru haline getirmiş bir milletin edebiyatı da bu ayın maneviyatından feyzini elbette alacaktır. Sultan I. Ahmet'ten Zâti'ye, Şeyh Galip'ten Nedim'e Osmanlı'nın en büyük divan şairlerinin hepsi bu ay için gazel ve kaside kaleme almışlardır.
Gönderdi Huda çün bize mihman Ramazanı
Hoş tutmaga niyyet edelim biz dahi anı.
Zâti
📌Ramazan, edebiyatımızda o denli önemlidir ki, bu mübarek ayı konu edinen şiirler Ramazaniye olarak adlandırılmıştır. Ramazan ayı geldiğinde, şairler padişahlara, önemli devlet adamlarına kasideler sunarken, birbirlerine de Ramazan ile ilgili şiirler kaleme alırlardı. Ramazan, Osmanlı şiir geleneğine çok canlı manzaralarla yansırdı.
Ünlü yazarların kaleminden Ramazan