Stefan Zweig'in okunması gereken 20 kitabı
"Bütün yalnızlar gibi özgür ve bütün özgürler gibi yalnız…" demiş vakti zamanında Stefan Zweig. Yazdıklarına, ruhunun derinliklerinde mahkûm ettiği yalnızlığın her türlü acısını da iliştirmiş. Ortaya ise her bireyin kendinden mutlaka bir his bulacağı eşsiz satırlar çıkmış. İşte Zweig'in ruhunuzun derinliklerine işleyen, her biri birbirinden değerli 20 kitabı...
Giriş Tarihi: 22.10.2018
10:05
Güncelleme Tarihi: 22.10.2018
13:31
''İnsan eğer her şeyi kaybettiyse, son kalan şey uğruna çılgınca savaşır.''
Amok Koşucusu, doktor olarak yardıma ihtiyaç duyan bir insana el uzatmanın vicdani yükümlülüğüyle kendi karmaşık duyguları arasında sıkışıp kalan bir adamın hikâyesidir. Hollanda Doğu Hint Adaları'nda görev yapan bir doktor, dara düşüp kendisine başvuran çok zengin bir kadının "yardım" talebini geri çevirir.
Zira kadının mağrur ve hesapçı tavrı karşısında büyük bir öfkeye kapılmış, gururuna yenik düşmüştür. Ancak söz konusu olan insan hayatıdır. Kısa süre içinde pişmanlığın pençesine düşer. Kadına yardım etmeyi saplantı haline getiren doktor, Malezya halkında rastlanan bir nevi öldürücü delilik olan amokun etkisi altına girer.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…
"Müziksiz bir hayat başlı başına zahmet, bir yanılgıdır."
Stefan Zweig, Kendileriyle Savaşanlar'da Hölderlin, Kleist ve Nietzsche'nin yaşam öykülerini anlatıyor. Bu üç yazarın yaşamlarının ortak yanı , mizaçlarını belirleyen neredeyse tabiatüstü bir güçle bitmek bilmeyen bir iç mücadeleyi sürdürmeleridir. İçlerindeki bu güç, yaşamlarının birer tragedya olarak sürüp sona ermesine neden oldu.
Yazar, Hölderlin, Kleist ve Nietzsche'nin yaşam öykülerini çağdaşları Goethe'nin hayatından kesitlerle birlikte ele aldı. Goethe'nin karşı kutbu oluşturan hayatı algılayışı, biçimleyişi ve hayatla yaratıcılık arasında kurduğu bağ, sergilenen yaşamların farklılıklarını daha belirgin hale getirdi.
Zweig, Kendileriyle Savaşanlar'da yaratıcılık serüveni, anlaşılma sorunu ve sanatçının çevresine karşı tutumunu gerçeğe bağlılıktan ayrılmadan, derin bir duyarlılıkla işledi.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…
''Ve yavaş yavaş yüreğinin ölümü yaklaştı.''
Zweig insani duyguları büyük bir ustalıkla çözümleyebilmesini keskin gözlemciliğine ve psikolojik derinliğine borçludur. Benzersiz maceralar, büyük sırlar, marazi saplantılar, duygusal ikilemler ve gerilimler, bu sayede çağları aşarak, her devrin okuruna hitap edebilen anlatı lara dönüşür.
Bu derlemedeki öykülerinde de, duygudaşlığı elden bırakmadan insan doğasının en iyi ve en kötü yanlarını gözler önüne serer. Bunlar sevgiye, ölüme, yitirilen ve yeniden canlanan umuda, yeniden kazanılan inanca, gençliğe ve insanın kendini keşfine dair yapıtlardır.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…
"Sessizlik insanları giderek daha fazla sıkıştırıyor gibiydi."
1920'lerin Avusturya'sı... Zengin bir ailenin on iki yaşındaki içine kapanık oğlu Edgar, astım problemi nedeniyle bölgedeki bir kaplıcada tedavi görmektedir. Bu sırada aristokrat bir baronla tanışır ve onunla arkadaşlık kurar.
Baron, ona avcılık ve safari öyküleri anlatır ve çocuğu tam anlamıyla kendine bağlar. Ancak baronun, kendine hayran olan çocuğa karşı tavırları birden tam tersine döner. Kıskançlığa kapılan ve ihanete uğradığını düşünen çocuğun duyguları, tehlikeli bir şekilde kontrolden çıkmaya başlar.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…
"Korku cezadan daha berbattır, çünkü ceza bellidir, ağır veya hafif; bilinmeyene, sınırlandırılmışa kıyasla ceza, daha az ürkütür. Cezasının ne olduğunu anlayınca kız rahatladı. Ağlaması seni şaşırtmasın: Gözyaşları şimdi dışarıya akıyor, daha önce içeride birikip kalmıştır. İçerdeki gözyaşları dışarı akandan daha fenadır."
Rahat ve korunaklı bir yaşam süren saygın bir kadın, sekiz yıllık evliliğinden sıkılmış burjuva dünyasının kozasından çıkmıştır. Korku insanı bilinç dışına itilmiş deneyimlerden, bastırılmış pişmanlıklardan özgürleştirebilecek güçte bir yapıt sizleri bekliyor.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız…