Ünlü yazarların yaşamlarının kıyısında dolanacağınız 10 günlük
Günlükler, deneme türüne yakınlıklarıyla düşüncelerin açık ve serbest olarak ifade edildiği edebi türler arasındadır. Edebiyat dünyasından aşina olduğumuz şahsiyetlerin kaleminden çıkmış günü gününe yazılan günlükler, tüm gerçekliğiyle yazarların yaşamını yansıtan birer ayna olarak karşımızda dururlar. Eserlerini hayranlıkla okuduğumuz yazarların yaşamlarının kıyılarında dolanmaya ne dersiniz? İşte ünlü yazarların eserlerine ve özel yaşantılarına ışık tutacak 10 günlük...
Giriş Tarihi: 02.06.2020
16:36
Güncelleme Tarihi: 06.07.2020
17:03
"Cuma, 9 Ocak
Bugün hava yağmurlu ve puslu… Saat 2'ye 5 var. Bu âna kadar defterimi açamadım. Halim bir tuhaf…
Bugün anladım ki, beni delikten çağırdıkları, meydancı gelip "Bir isteğin var mı?" diye sorduğu, berberin tıraşa geldiği, hasılı insanlarla temas ettiğim an, üstüme acayip bir uyuşukluk, sinsi bir donukluk, anlatılmaz bir garipseme hissi çöküyor. Hayret! Bir aylık yalnızlığın tesirine bakın! Hayırdır inşallah; nereye gidiyorum?"
"Perşembe, 15 Ocak
Şiir kitabımı bitirdim; ve güya rahat bir nefes aldım. Hava suratlı…
Saat üç buçuk. Gaz sobam trampet çalıyor. Yevmiyemin 40'ıncı gününe rastlayacak olan 20 Ocak Salı gününün iple çekiyorum."
"Cuma, 16 Ocak
Allah! Başka tek kelime söyleyemeyecek haldeyim."
İkinci Yeni'nin ele avuca sığmaz şairi Cemal Süreya'nın hayatı da şiirleri gibi "sürreal"dir. Hayatına dair pek çok ayrıntıyı günlüklerinde bulmak mümkündür.
Günler, Cemal Süreya'nın 1991'de Broy Yayınları tarafından yayımlanan günlük türündeki kitabıdır. İlkin 999. Gün/Üstü Kalsın adıyla yayımlanırken 1996'da Yapı Kredi Yayınları tarafından genişletilerek Günler adını almıştır. Süreya, 1 Ekim 1984 tarihinde Milliyet Sanat dergisinde günlüğün 1. gününü yazmaya başlamış ve 651. günden 993. güne (Mayıs 1989) kadar Hürriyet Gösteri'de yayımlamıştır. Anı, otobiyografi ve deneme türlerini iç içe geçtiği eser, 993 günceden oluşur. Yazılar otobiyografik özellikler taşımaktadır.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız.
"Milliyet Sanat'a uğradım. Fethi Naci Eleştiri Günlüğü'nü yollamış.
TV'de, sekiz otuz haberlerinde, birden, Edip Cansever'in ölüm haberi verildi. Bu haber inanılmaz ölçüde sarstı beni. Rastlanmadık bir biçimde ve yüksek sesle ağlamaya başladım. Oğlum fazla kaygılanmış, gelip avutucu şeyler söyledi. Turgut'ta bunca sarsılmamıştım. Üst üste gelişte bir şey var belki. Otuz yıllık arkadaşımdı. Yalnız sanat serüvenimizi değil, haya serüvenimiz de iç içe durumlar yaşamıştır."
"544. Gün
Sabah altıda evden çıktım. Bomboş sokakları dolaştım durdum. Başımda bir uğultu. Tuhaf da bir heyecan. Rıhtımda yürüdüm. 1 Haziran 1986."
Oğuz Atay, 1970 sonrası Türk edebiyatında adından sıklıkla söz ettiren ve Türk edebiyatındaki ilk post-modern roman Tutunamayanlar 'ın yazarı olarak geniş kitlelerce tanınmış bir romancımızdır.
Tutunamayanlar romanının yayımlanmasından sonra birbiri ardına roman, öykü, tiyatro oyunu türünde eserler neşreden Atay, hayatının son yedi yılında tuttuğu günlüğü ile de dikkat çekmektedir. Yazarın Günlük adıyla neşredilen eseri, diğer eserlerini oluştururken geçirdiği süreci ayrıntılı bir şekilde vermektedir.
Oğuz Atay, günlüğünde öncelikle bir roman yazarı olmakla birlikte okuyan, düşünen ve eleştiren bir şahsiyet olarak karşımızdadır. Eserde söz konusu süreçleri yaşarken aldığı notlar Oğuz Atay portresini daha yakından tanımayı kolaylaştırır.
Ayrıca Oğuz Atay'ın Günlük 'ü, yazarın otobiyografisine, fikrî ve edebî kimliğine dair araştırmalarda önemli katkılar sağlamaktadır.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayınız.
"Kimse dinlemiyorsa beni ya da istediğim gibi dinlemiyorsa, günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım insanlar sonunda bana bunu da yaptınız!"
"İnsanın içinde ifade edilmez bir eksiklik duygusu kalıyordu. Her şey başka türlü olabilirdi sanki... Bütün bu oyunlar bu kadar kötü oynanmayabilirdi."
"Evden çıkınca gerçek bir dünyada yaşamıyorum. Evin dışında her yer sanki aynı, sanki bütün insanlar birbirine benziyor. Ne acıklı değil mi?"