Arama

Üsküdar'da Bir Attar Dükkanı kitabından alıntılar

Çağımızın içindeki buhrandan, sıkıntıdan sıyrılıp bir an da olsa eski günlere, eskinin nahif samimiyetine gitmek, sanıyorum hepimizin düşüncelerinde yer ediniyor. Fiziksel olarak bunu yapamasak da ince ince işlenmiş satırları okuyarak biraz da olsa eskinin ruhunu koklayabilir, özlemimizi azıcık da olsa giderebiliriz. İşte Ahmet Yüksel Özemre'nin kaleminden dökülen eski Üsküdar, bizi tam olarak o günlere doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Üsküdar'da bir attar dükkanına konuk oluyoruz. Etrafımızda şifa saçan birçok bitki mevcut ama asıl mesele o dükkanın içindeki sıcak sohbet, samimi yüzler ve belki de bir yudum çay! Gelin alıntılar eşliğinde Üsküdar'da Bir Attar Dükkanı'nda neler yaşanıyormuş, birlikte okuyalım.

Sesli dinlemek için tıklayınız.

💠 "İmamların, kıldırdıkları namazın tavrına göre, cemaati fevkalâde tesir altında bırakabildiklerini, çocukluğumda Necmeddin Hoca ile Sâim Efendi Amca'nın arkalarında kılmış olduğum namazlardan, ve bilhassa teravih namazlarından, bilmekteyim. Kıldırdıkları namazla cemaate onlar kadar inşirâh, neş'e ve letâfet bahşeden imamlara, maalesef, bir daha hiç rastlayamadım. Onların arkasında namaz kılan bir insan, namazın bittiğine hayıflanırdı."

Bu dükkana gelenler sadece müşteri değildi, sanatkarlar da kapıyı çalardı, ariflerin muhabbet için sıklıkla uğradıkları yerdi bu mekanlar. Dedik ya bir mahfildi attar dükkanları... "Akademi gibi bir şeydi" diyor Özemre de...

Özellikle cumartesi günleri öğleden sonra 7-8 kişi toplanırlar, sohbet ederlerdi. Aslına baktığınızda dükkanda sadece 5 kişinin oturabileceği kadar yer olurdu. Dükkanın dibinde yukarı kata çıkan yüksek basamaklı merdivenin yanındaki sandığa da 2 kişi sığardı. Bu sandığın içiyse baharatlar için bir nevi depo vazifesi görürdü. 7-8 kişinin zor sığdığı bu dükkanda en büyük huzur, irfan meclisine girebilmek, muhabbetin lezzetine varabilmekti. Kışın da gaz sobasıyla çocukluğumuzdaki gibi sımsıcak bir ortam olurdu attar dükkanlarında.

(x) Farklı seslerden Kur'an-ı Kerim meali dinlemek için tıklayın

💠 "Ahmed Celâleddin Dede bir gün Sükûtî Dede'yi: "Dede sen bilirsin; söyle bana zamânın Kutb'u kimdir?" diye sıkıştırmış. Dede: "Aman Sultânım, fakîr ne bilsin?" diye kıvırtacak olmuşsa da Ahmed Celâleddin Dede bütün celâliyle Dede'nin üzerine gitmiş. En sonunda Sükûtî Dede: "Sultânım, siz de biliyorsunuz ya, zamânın Kutb'unun karşınızda durduğunu!" demiş."

Attarlığın da bir erkanı vardı. Yalnızca bir şey satmak değildi amaç, aynı zamanda misafirleri sağlık konusunda bilgilendiriyorlardı da... Şifa veren bitkiler aracılığıyla insanların rahatsızlıklarını gidermeyi hedef alan pratik hekimlik görevi de görüyordu attarlar. Pek çok illetten muzdarip olanlar çareyi Attar Dükkanı'nda ararlardı. Dükkan, her mevsimde sabah en geç 7.30 dendiğinde açılır. Yazları yatsı namazından biraz önce kapanırdı.

(x) Prof. Uğur Derman'ın Hüsn-i hat hakkındaki tavsiyeleri için tıklayın

💠 "Eski Üsküdarlılar Osmanlı'nın zarâfet, diğerkâmlık ve lisâna hâkimiyetini aksettiren üslûbları, zarâfetleri, iz'anları, yol yordam bilmeleriyle parmakla gösterilir kadar azınlıkta kalmışlardı..."

Yaşadığı güzel anıları, attar dükkanı müdavimlerini tek tek anlatan Özemre son satırlara geldiğinde artık eskinin özeninin, güzelliğinin kalmadığından dem vuruyor. O nahif insanlar yerlerini kaba ve avam insanlara bırakıyordu. Çünkü Üsküdar, artık devrinin Üsküdar'ı değildi. Kozmopolit bir beldeydi. Sanatkarların soyları tükenmişti, yaşayanlar ise kendini pek göstermiyordu. Başta bahsettiği o renkli, cıvıl cıvıl Üsküdar'da, artık renksiz bir avamilik kol geziyordu. Yılların hatıralarına eşlik etmiş dükkanlar tek tek kapanmıştı. Sahipleri de sessizce kenar köşeye çekilmişti. Attar Dükkanı da artık sadece karın doyuruyordu. 1991'de dükkan başkasına kiralandı. Türkiye'nin kültür hayatında 75 yıllık bir irfan yuvası olan Attar Dükkanı tarihe gömülmüşken, 1996 yılında onu kalemiyle tekrar hatıratlara nakşeden Özemre, bizlere güzel bir miras bıraktı.

(x) Hüsn-i hat ile alakalı daha fazla bilgi edinmek için tıklayın

  • 10
  • 10
Ahmet Yüksel Özemre kimdir?
Ahmet Yüksel Özemre kimdir?

💠 "Neyzen Niyâzi Ağabey, bir gün bana, bu dükkânın rahmânî füyûzâtının sebep olduğu maddî ve manevî müktesebâtını hamd ü şükrânla ve cezbeyle yâd ederken: "Yüksel'ciğim; biz bu dükkândan geçmemiş olsaydık şimdi yedi dükkân süprüntüsünden beter olurduk" demiştir."

1935 Üsküdar doğumlu olan Ahmet Yüksel Özemre, aynı zamanda ilk Türk atom mühendisimiz. 1958'de Fransa Nükleer Bilimler ve Teknoloji Milli Enstitüsü'nden mezun oldu. 1969'da ise artık profesördü. 11 yıllık meslek hayatından kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Pozitif, sosyal ve dini ilimler konularında 279 makale ve raporu bulunan Prof. Özemre'nin halen üniversitelerimizde okutulan ders kitapları mevcut... Özemre bu eseriyle 1996'da hatırat dalında yılın sanatçısı ödülünün de sahibi oldu. 2008 yılında vefat eden Özemre'yi büyük bir saygı ve rahmetle anıyoruz.

Özge Özkul
ozge.ozkul@fikriyat.com.tr

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN