İlmihallerin tarihi seyir içerisindeki yolculuğu
Anadolu'da İslam inanç esaslarının özümsenmesine zemin hazırlayan ilmihaller, yüzlerce yıldır dini hayatımızın vazgeçilmez bir parçası. Kısaca "davranış bilgisi" demek olan ilmihal, insanın kendisinden beklenenleri yerine getirme hususunda ona kılavuzluk eden derli toplu bilgilerden oluşur. Peki, her çağın rehberi ilmihaller nasıl ortaya çıkmış ve tarih boyunca kendisine nasıl misyonlar yüklenmişti? İlk ilmihaller nelerdi ve bu ilmihallerin müellifleri kimlerdi? İşte ilmihallerin tarihi seyir içerisindeki yolculuğu...
Âlimlere hitap eden bu kaynaklar dinî konuları ayrıntılı biçimde ele aldığı ve eğitim de daha çok hoca merkezli olup sözlü geleneğe dayandığından halk için temel konularda özlü bilgiler ihtiva eden, dili sade, anlatımı basit, hatta ezberlenmeye müsait eserlere ihtiyaç duyulmuştu. Bu mühim ve ayrıntılı eserlerin özellikle çocuklar ve halk tarafından daha iyi ve doğru olarak anlaşılabilmesi düşüncesi ile "daha sade ve kolay bir anlatım tarzı" kullanılmıştı. Bir ihtiyacın sonucu olarak Osmanlılar döneminde ilk ilmihaller ortaya çıkmıştı.
Osmanlı kuruluş dönemlerinde doğrudan ilmihâl olarak kabul ettiğimiz eserler, daha ziyade mevcut bir eserin yeniden yazılması, tercümesi, bazı eklerle genişletilmesi veya şerh edilmesi şeklinde ortaya konuluyordu. Bizzat "İlmihâl" kelimesinin kullanımı ile telif edilmiş eserlere yakın dönem Osmanlı eserlerinde rastlanılmaktaydı.
Osmanlı'da ilmihal geleneği önce, Arapça yazılmış bazı eserlerin Türkçe'ye çevrilmesi ve eksik görülen kısımların tamamlanmasıyla başlamıştı. Mevcut bir eseri tercüme veya şerh veya genişletmeye dayalı ilmihâl faaliyetleri, Osmanlı coğrafyasında yoğun bir şekilde görülmekteydi. Kutbüddin İznikî'nin, Ebü'l-Leys es-Semerkandî tarafından kaleme alınan Mukaddime adlı namaz risâlesini Türkçeye çevirip inanç, ibadet ve ahlâka dair konuları eklediği Kitâbü'l-Mukaddime 'si bu alanın ilk örneklerinden birini oluşturuyordu.
Abdurrahman Aksarâyî'nin, Abdülazîz Fârisî'ye ait ʿUmdetü'l-İslâm adlı eseri Türkçe'ye tercüme ederek bazı konuları eklemek suretiyle telif ettiği İmâdü'l-İslâm bir başka örnekti. XII-XIII. yüzyıllarda Hârizm Türkçesi'yle yazılan ve XV. yüzyılda Mehmed b. Bâlî tarafından Anadolu Türkçesine aktarılan Güzîde adlı eser de ilmihal geleneğinin ilk örnekleri arasında yer almaktaydı.
TÜRKÇE YAZILAN İLK İLMİHAL: MUİNÜ'L-MÜRİD
Osmanlı dönemi Anadolu coğrafyasında ilmihâl, oluşum ve sistemleşme sürecini bu şekilde yaşarken, diğer coğrafyalarda da telif edilmiş ilmihâl örneklerine rastlanılmaktaydı.
Harezm bölgesi, bilhassa Arapça ve Farsça dini ve edebi eserlerin tercümesinde, bir kısmı Anadolu'daki tercümelerden önce ve bir kısmı da eş zamanlı olarak önemli bir kültürel aktarım merkezini temsil etmekteydi. Harezm sahasında İslam adlı bir şair tarafından 1313'te kaleme alınan Muinü'l- Mürid adlı 407 dörtlükten oluşan manzum ilmihal, Türkçe yazılan ilk İslam ilmihali olma vasfını taşır. Eserde iman, abdest, gusül, namaz, zekat gibi kuralların manzum olarak anlatılır.
Muinü'l- Mürid kitabını incelemek ve satın almak için tıklayınız
ANADOLU SAHASINDA EZBERLENMESİ KOLAY İLMİHALLERİN ÖNCÜSÜ
1562-63 yılında yazıldığı tahmin edilen Birgivî'nin Vasiyetnâme'si (Risâle-i Birgivî) , Anadolu sahasındaki Türkçe ilmihal kitaplarının kısa cümleli, ezberlenmesi kolay ifadelerle örülü, ayrıca anonim Mızraklı İlmihal'e öncülük eden önemli bir metindi.
İLMİHAL ADININ KULLANILDIĞI İLK ESER: MIZRAKLI İLMİHAL
"İlmihal" adının kullanıldığı ilk kitap ise 16. yüzyıldan sonra yazıldığı tahmin edilen ve zamanımıza kadar etkisini sürdüren Mızraklı İlmihal 'di. Osmanlı toplumunda çok okunmuş ilmihâl kitaplarının başında gelen Mızraklı İlmihâl yalnız okunmakla kalmayıp aynı zamanda ezberlenmiş, hattâ yaygın eğitim dışında İstanbul, Rumeli ve Anadolu da sıbyan mektepleri gibi örgün eğitim kurumlarında da din bilgisine başlangıç kitabı olarak okutulmuştu.
Konuları arasında abdest, gusül, teyemmüm, namaz, oruç, hac, peygamberlerin sıfatları, îmanla ilgili hususlar, meleklere ve kitaplara îman, Allah ın sıfatları, elli dört farz, ahkâm-ı şer iyye, îman-islâm-ihlas, küfür ve şirk gibi hususlardı. Mızraklı İlmihal 'in sıbyan mekteplerinde, camilerde, köy odalarında ve evlerde yaygın olarak okunması sebebiyle halkın din anlayışını etkilediği bilinmekteydi. Bu yüzden, modernleşme döneminde adı zikredilerek çokça tenkide konu olmuştu. Etkinliği günümüze kadar devam etmiş olan bu eser İsmail Kara tarafından günümüz Türkçesine çevrilmişti.
Daha sonra kaleme alınan Kadızâde İstanbûlî'nin Cevhere-i Behiyye-i Ahmediyye fî şerhi'l-vasiyyeti'l-Muhammediyye 'si de ilk ilmihaller arasında gösterilir.
Mızraklı İlmihal kitabını incelemek ve satın almak için tıklayınız