İslam mimarisinin tacı camilerin bölümleri
İslam aleminin nişaneleri, birlik ve beraberliğin sembolü camilerimiz… Herkesin üzerindeki makam ve unvanı bırakıp abd olarak Rabbine kulluk ettiği, kardeşliğin ve sevginin hasıl olduğu kubbesi altında manevi şifayı bulduğu mabedlerimiz… Eşiğinden herkesin geçtiği, İslam aleminin en güzel meskeni olan camilerimiz, ilk inşa edildiği günden bu yana çeşitli formlar kazandı ve günümüzdeki halini aldı. Maneviyatın ve estetik zevkin doruklarını yaşatan mabedlerimizinbu gelişimine beraber tanık olalım…
Giriş Tarihi: 18.08.2023
13:05
Güncelleme Tarihi: 18.08.2023
17:38
➡ Anadolu'daki ilk mahfil örneği Divriği Kale Camii 'nde yüksekçe ve ahşaptan yapılmıştır. Selçuklu Devleti'nin zayıflaması ve dağılmasıyla birlikte bünyesinde bulunan beyliklerde yapılan camilerde de mahfil örnekleri günümüze ulaşmıştır. Bunlardan en bilineni Beyşehir'deki Eşrefoğlu Camii'ndeki ahşaptan olan merdivenle çıkılan mahfildir.
➡ Osmanlı mimarisinde "hünkâr mahfili" veya "mahfil-i hümâyûn" o larak geçen bu birim padişahların Cuma, bayram ve kandil gecelerindeki namazlarını kılmak için kullanılır. Padişahların bulundukları şehirdeki selâtin camilerinden birinde ibadetini eda etmesi söz konusu olduğundan özellikle de İstanbul ve Edirne'deki camilerde görülen mahfiller, İslam mimarisin en güzel örneklerini teşkil eder. Osmanlı İmparatorluğu'na ait camilerden en eski hünkar mahfiline sahip olan Bursa'da Çelebi Sultan Mehmed'in yaptırıdığı Yeşil Cami'dir
➡ Yoğun çini desenleri ile süslenen Yeşil Cami hünkâr mahfilind en sonra elimize ulaşan en eski hünkar mahfili ise II. Beyazıt dönemine ait Edirne'deki Beyazıt Camii hünkar mahfilidir. Fatih Sultan Mehmed döneminde İstanbul'da hünkar mahfilleri ortadan kalkar ve o dönemden sonra tekrar Türk-İslam mimarisinde yer alır.
➡ Osmanlı dönemi camilere eklenen hünkar mahfilleri zamanla belli bir şekil alır buna göre inşa edilen mahfiller istinasız yüksek bir konumda olup çoğunlukla mihrabın sağında veya solunda yer alır. Ayrıca sütunlar üzerine oturtulan lentonlarla veya kemerlerle taşınıp dönemin estetik zevkine göre korkulularla kuşatılır.
➡ Klasik üslûba sahip camilerin mahfillerinde mukarnaslı başlıklar, sivri kemerler, korkuluklarda çoğunlukla geometrik bazen de rûmîli geçmeler kullanılsa da Osmanlı barok sanat üslûbunu yansıtan camilerin mahfillerinde ise kıvrımlı hatlar tercih edilmiştir.
BEYŞEHİR EŞREFOĞLU CAMİİ HAKKINDA 10 BİLGİ
➡ Hünkar mahfilleri ile başlayan camilere bitişik hünkar kasırları ise İlk olarak Sultan Ahmed Camii'nde ortaya çıkar ve 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren büyümeye başlar. Hünkar kasırlarına sahip camiler; Ayazma Cami, Beylerbeyi Cami, Selimiye Cami, Küçük Mecidiye Cami, Hırka-i Şerif Cami, Ortaköy Cami, Dolmabahçe Cami, Pertevniyal Vâlide Sultan Cami ve Yıldız Camii olup Ayasofya'da da 1847-1849 yıllarında gerçekleştirilen onarım ve bakım sırasında Sultan Abdülmecid tarafından İtalyan mimar Fossati'ye tasarlanan Neo-Bizans üslûbundaki çokgen planlı hünkâr mahfili de yer alır.
➡ Osmanlı camilerinde hünkar mahfili yanında müezzin mahfilleri de yer alır. Müezzin mahfillerinin hepsi yüksek konumda olup akustik açısından en uygun yer olarak harimin merkezinde bulunması gerekse de cami içindeki görsel bütünlüğünü bozmamak adına genellikle taç kapının sağına kaydırılmıştır. Edirne'deki Selimiye Camii'nin mahfili bu hususta tek istisnadır. Harimin merkezinde kare planlı ahşaptan mahfilin altındaki alanda ise sekizgen küçük bir havuz bulunur.
ŞADIRVAN
➡ Dilimize Farsçadan şādurbān – şādurvān olarak geçen kelime büyük çadır, gölgelik anlamına gelse de Türkçede farklı bir anlam kazanmıştır. İslam mimarisinin bir diğer vazgeçilmez parçası olan şadırvan genellikle caminin dış avlusunda bulunur. Üzeri kubbeli olan bu yapının ortasında havuz olup etrafındaki musluklardan akan temiz su sayesinde Müslümanlar abdest almışlardır.
➡ Abdest alma yeri olarak bilinen şadırvanlar Türk-İslam mimarisinin vazgeçilmez yapılarındandır. İslam'ın hakim olduğu ilk zamanlarda abdest almak için çeşitli çeşme ve kuyular açılsa da Türklerin İslamiyet'i kabulü ile bu yapılar çok daha zenginleşmiştir. Zamanla şadırvanlar , kervansaray ve medreselerin yanında birçok meydan ve çarşılarda da kullanılmaya başlanmıştır.
İSLAM MİMARİSİNDE ŞADIRVAN
MİNARE
➡ Camilerimizin en güzel dış süsü olan ve şairin deyimiyle bir süngü gibi göğe yükselen minareler, zamanla şekillenmiş mimari yapılardandır. Kelimenin kökeni Arapça ateş ve ışık anlamına gelen "nar" kelimesinden gelir. Minarelerin kökenine bakıldığında farklı görüşler vardır. Bunlardan bazıları Orta Asya ve İran'daki işaret ve haberleşme kuleleri olduğu, bazıları da Akdeniz beldelerinde gemicilere yol gösteren deniz fenerleri veya doğudaki Hint zafer âbideleri ne dayandığını zikreder.
➡ Rivayetlere göre Bilal-i Habeşi, Mescid-i Nebevi yanında duran bir silindire iple tırmanıp ezan okusa da bildiğimiz manada İslam aleminde minareler karşımıza ilk Emevi döneminde çıkar. Kaynaklara göre Mısır valisi Mesleme b. Muhalled, Mısır fâtihi Amr b. Âs'ın başladığı ama bitiremediği Amr b. Âs Camii'ni tamamlatır ve camiye minare ekler. Bundan sonra gelişen minare kültüründe farklı bölge ve kültürlerle beraber farklı biçimde minareler inşa edilir