İslam’a göre aile hayatı nasıl olmalıdır? Aile hayatı hakkında sıkça sorulan sorular
Sağlıklı bir aile hayatının nasıl olması gerektiği, aile içi ilişkilerin nasıl kurulmasının gerektiği gibi birtakım sorular, her dönemde ortaya çıkar. Hayatın her alanında olduğu gibi aile konusunda ve aile içi ilişkilerde de Hz. Peygamber'in davranış şekilleri, Müslümanlara rehberlik eder. Kültürümüzde 'Allah'ın emriyle ve peygamberin kavliyle' ilkesiyle temeli atılan ailenin sağlam temeller üzerinde devam edebilmesi için insanların, Hz. Peygamber'in aile hayatını öğrenmesiyle mümkün olur. Peki, İslam'a göre aile hayatı nasıl olmalıdır? Evlenmenin dinî hükmü nedir? Eşlerin hakları nelerdir? Diyanet'e aile ile ilgili sıkça sorulan soruları derledik.
Giriş Tarihi: 14.02.2020
14:22
Güncelleme Tarihi: 14.02.2020
15:16
Nişanlıların rahat görüşebilmek için nikâh kıymaları uygun mudur?
Evlenmeyi diğer akitlerden ayıran özelliklerden biri bu akitten önce genellikle bir nişanlanma döneminin geçirilmesidir. Taraflar bu süreç içinde birbirlerini daha iyi tanımakta, karşılıklı hediyeler alınıp verilmektedir. Bu dönemde nişanlıların mahremiyet ölçülerini gözetmek kaydıyla birbirlerini daha yakından tanımak amacıyla görüşüp konuşmalarında bir sakınca yoktur. Fakat nişanlıların flört etmeleri, dost hayatı yaşamaları, dedikoduya mahal verecek şekilde baş başa kalmaları, el ele tutuşmaları ve benzeri İslam'ın onaylamadığı davranışlardan uzak durmaları gerekir. (Tirmizî, Fiten 7; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 310,311, no: 176).
Günümüzde gençler, gerek velilerinden izinsiz olarak gerekse velilerin bilgisi dâhilinde nişanlılık döneminde güya dini hassasiyetleri gözetmek amacıyla halk arasında "dînî nikâh" olarak bilinen merasimi yapmakta ve sonuçta hiç de arzu edilmeyen üzücü hadiseler meydana gelmektedir.
Bu tür olayların yaşanmaması için yapılan nikâh akitlerinin mutlaka kayıt altına alınıp hukuki güvenceye kavuşturulması gerekir. Çünkü dindar olduğunu söyleyen gençler veya aileleri, resmî tescilin olmadığı durumlarda çok kere, aralarında akdedildiği ifade edilen akitlerin gereğini yerine getirmemekte, taraflardan biri ve genellikle kız tarafı mağdur duruma düşmektedir. Böylece, dinimizin nikâhtan gözettiği ulvî gaye gerçekleşmek şöyle dursun, insanlar din adına birbirlerine zulmeder hâle gelmektedirler.
Nikâh kıyıldığında dinen evlilik hayatı başlar ve karı-koca arasında mehir, nafaka, miras gibi birtakım haklar ve sorumluluklar tahakkuk eder. Günümüzde bu haklar, evlilik resmen tescil ettirilmeksizin korunamadığından, evlenecek kişilerin "resmî nikâh" kıyılmadan halk arasında "dînî nikâh" ya da "imam nikâhı" olarak bilinen geleneksel merasimi yapmaları uygun değildir.
Nişan sırasında kıyılan nikâh, nişanın bozulmasıyla sona erer mi?
Evlilik ciddî bir müessesedir. Evlenmek isteyen kimselerin öncelikle resmî muamele yaptırmaları, sonra halk arasında "dînî nikâh " olarak bilinen merasimi yapmaları uygun olur.
Bununla birlikte, evlenmek üzere nişanlanan kimselerin şartlarına uygun olarak yaptıkları nikâh akdi de dinen geçerlidir. Bu durumdaki bir kadın, nikâhlandığı kimsenin dinen eşi olduğundan, kocası kendisini boşamadıkça bir başka erkekle evlenemez. Daha sonra kız fiilen bir araya gelmekten vazgeçer, fakat erkek onu boşamazsa, dinen nikâh devam eder. Bu durumda yapılacak şey, bir şekilde erkeğin boşamasını sağlamak, bu yapılamadığı takdirde, hakemler aracılığıyla aralarını tefrik etmektir. Böyle bir durumda erkeğin, sırf kadına zarar vermek amacıyla kadını boşamamakta ısrar etmesi dinen doğru değildir (Bakara, 2/231). Dolayısıyla söz konusu olayda öncelikle sözü dinlenir, ilim ve fazilet sahibi bir kişi, karı-koca arasını ıslaha çalışmalı; bu mümkün olmazsa boşamamakta direnen kocaya bu tutumunun hiçbir yarar sağlamadığını, böyle bir nikâha son vermesi gerektiğini, nikâhın karşı tarafa zarar vermek amacıyla kullanılamayacağını, bunun İslam'ın ruhuna aykırı olduğunu anlatarak erkeğin boşamasını sağlamaya çalışmalıdır. Buna rağmen erkek boşanmamakta ısrar ederse, kadın ve erkeğin aileleri bu konuda bir sonuca varmak üzere birer hakem seçerler. Ailelerden biri direnir, hakem seçmezse karşı taraf onun yerine adil ve tarafsız bir hakem seçebilir. Seçilen hakemler öncelikle arabuluculuk yaparlar. Lüzum ve zaruret bulunduğunda kocanın rızası olmasa bile ayrılmalarına karar verebilirler. Böylece taraflar arasında nikâh bağı sona ermiş olur.
Nişanlanan bir kişinin, kayınpederinin elini öpmesi helal midir?
İslam'a göre bir gelin kayınpederinin elini öpebilir. Zira nikâhla birlikte aralarında mahremiyet oluşur [Nisâ, 4/23]. Bununla birlikte evli kadın için geçerli olan bu hüküm nişanlı kadın için geçerli değildir. Zira nişanlılık bir evlilik vaadidir ; taraflara evliliğin verdiği beraber yaşama hak ve yetkisini vermediği gibi, evlilik mecburiyeti de getirmez. Nişanlılar mahremiyet bakımından birbirlerine yabancı hükmündedirler . Bu durumda müstakbel kayınpeder, evlenmesi ebediyen haram kılınan erkelerden olmadığı için kadının onun elini öpmesi caiz değildir . Çünkü dinimizde aralarında evlilik caiz olan kadınlarla erkeklerin bir zaruret olmadıkça birbirlerine dokunmaları caiz görülmemiştir. [İbn Mâce, Cihad, 43] Ancak gelin adayları ileri derecede yaşlı olan kayınpederlerinin ellerini öpebilirler. Nitekim Hz. Ebu Bekir (r.a.) sütannesinin kabilesini ziyarete gittiğinde yaşlı/ihtiyar kadınlarla tokalaşmıştır [Merğinani, el-Hidaye, II, 454]. Bu çerçevede değerlendirilecek müstakbel kayınpederin elini öpmekte sakınca olmaz.
Evlenmenin dinî hükmü nedir?
Kur'an-ı Kerim'de bir ayette: "Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. " [Nûr, 24/32], bir başka ayette de: "Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O'nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır." [Rum, 30/21] buyurulmaktadır.
Hz. Peygamber (sav) de birçok hadislerinde Müslümanları evlenmeye teşvik ederek; "Evlenin, çoğalın. Çünkü ben (kıyâmet gününde) diğer ümmetlere karşı sizin (çokluğunuzla) iftihar edeceğim ." (Abdurrazzak, el-Mûsânnef, VI, 173; Münâvî, Feyzu'l-Kadîr, III, 269; Beyhakî, VII, 81); "Ey gençler! Sizden evlenmeye güç yetirenler evlensin." (Buhârî, Nikâh, 3; Müslim, Nikâh, 1); "Nikâh benim sünnetimdir. Benim sünnetimi uygulamayan benden değildir. Evleniniz. Çünkü ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar ederim." (İbn Mâce, Nikâh, 1; Ahmed b. Hanbel, II, 72) diye buyurmaktadır.
Sıla-i rahimde ölçü nedir?
Akraba ilişkileri anlamına gelen "sıla-i rahim " kavramı, kişinin en yakınlarından başlamak kaydıyla kendisiyle kan, evlilik ve süt akrabalığı yoluyla bağı bulunan yakınlarına karşı insani, ahlaki ve sosyal görevlerini yerine getirmesini ifade eder. Birçok ayet ve hadiste akraba ile ilişkilerin sürdürülmesi ve onların haklarının gözetilmesi emredilmektedir: "Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının ?" [Nisâ, 4/1], "Allah, adaleti, ihsanı ve yakınlara yardım etmeyi emrede r?" [Nahl, 16/90], "Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver?" [İsrâ, 17/26] anlamındaki ayetler ve "Akrabalık bağını koparan (cezasını çekmeden) cennete giremez." [Buhârî, Edeb, 11; Müslim, Birr, 18-19], "Faziletli işlerin en üstünü senden ziyareti kesen akrabanı ziyaret ederek ilişkiyi sürdürmendir." [Ahmed, III, 438] anlamındaki hadisler sıla-i rahimin önemini ve bu görevin nasıl yapılacağını ifade etmektedir.
Sıla-i rahim görevi genelde iki şekilde yapılır: Arayıp sormak, ziyaret etmek, maddi ve manevi yardımda bulunmak, sevinçli ve acılı günlerinde yanlarında olmak; onlara fiilî veya sözlü olarak her hangi bir zarar vermemek, onları kötülememek, unutmamak, dargın durmamak ve kusurlarını bağışlamak. Akrabalık ilişkilerini sürdürmek farz, bu ilişkileri koparmak ise haramdır. Akrabasını unutmayan, onlar ile ilişkisini sürdüren kimse sevap, aksi davranan kimse ise günah kazanmış olur.