Arama

  • Anasayfa
  • Galeri
  • İslam
  • İslam’a göre aile hayatı nasıl olmalıdır? Aile hayatı hakkında sıkça sorulan sorular

İslam’a göre aile hayatı nasıl olmalıdır? Aile hayatı hakkında sıkça sorulan sorular

Sağlıklı bir aile hayatının nasıl olması gerektiği, aile içi ilişkilerin nasıl kurulmasının gerektiği gibi birtakım sorular, her dönemde ortaya çıkar. Hayatın her alanında olduğu gibi aile konusunda ve aile içi ilişkilerde de Hz. Peygamber'in davranış şekilleri, Müslümanlara rehberlik eder. Kültürümüzde 'Allah'ın emriyle ve peygamberin kavliyle' ilkesiyle temeli atılan ailenin sağlam temeller üzerinde devam edebilmesi için insanların, Hz. Peygamber'in aile hayatını öğrenmesiyle mümkün olur. Peki, İslam'a göre aile hayatı nasıl olmalıdır? Evlenmenin dinî hükmü nedir? Eşlerin hakları nelerdir? Diyanet'e aile ile ilgili sıkça sorulan soruları derledik.

  • 7
  • 12
Evlenmenin dinî hükmü nedir?
Evlenmenin dinî hükmü nedir?

Kur'an-ı Kerim'de bir ayette: "Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin." [Nûr, 24/32], bir başka ayette de: "Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O'nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır." [Rum, 30/21] buyurulmaktadır.

Hz. Peygamber (sav) de birçok hadislerinde Müslümanları evlenmeye teşvik ederek; "Evlenin, çoğalın. Çünkü ben (kıyâmet gününde) diğer ümmetlere karşı sizin (çokluğunuzla) iftihar edeceğim." (Abdurrazzak, el-Mûsânnef, VI, 173; Münâvî, Feyzu'l-Kadîr, III, 269; Beyhakî, VII, 81); "Ey gençler! Sizden evlenmeye güç yetirenler evlensin." (Buhârî, Nikâh, 3; Müslim, Nikâh, 1); "Nikâh benim sünnetimdir. Benim sünnetimi uygulamayan benden değildir. Evleniniz. Çünkü ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar ederim." (İbn Mâce, Nikâh, 1; Ahmed b. Hanbel, II, 72) diye buyurmaktadır.

  • 8
  • 12
Sıla-i rahimde ölçü nedir?
Sıla-i rahimde ölçü nedir?

Akraba ilişkileri anlamına gelen "sıla-i rahim" kavramı, kişinin en yakınlarından başlamak kaydıyla kendisiyle kan, evlilik ve süt akrabalığı yoluyla bağı bulunan yakınlarına karşı insani, ahlaki ve sosyal görevlerini yerine getirmesini ifade eder. Birçok ayet ve hadiste akraba ile ilişkilerin sürdürülmesi ve onların haklarının gözetilmesi emredilmektedir: "Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının?" [Nisâ, 4/1], "Allah, adaleti, ihsanı ve yakınlara yardım etmeyi emreder?" [Nahl, 16/90], "Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver?" [İsrâ, 17/26] anlamındaki ayetler ve "Akrabalık bağını koparan (cezasını çekmeden) cennete giremez." [Buhârî, Edeb, 11; Müslim, Birr, 18-19], "Faziletli işlerin en üstünü senden ziyareti kesen akrabanı ziyaret ederek ilişkiyi sürdürmendir." [Ahmed, III, 438] anlamındaki hadisler sıla-i rahimin önemini ve bu görevin nasıl yapılacağını ifade etmektedir.

Sıla-i rahim görevi genelde iki şekilde yapılır: Arayıp sormak, ziyaret etmek, maddi ve manevi yardımda bulunmak, sevinçli ve acılı günlerinde yanlarında olmak; onlara fiilî veya sözlü olarak her hangi bir zarar vermemek, onları kötülememek, unutmamak, dargın durmamak ve kusurlarını bağışlamak. Akrabalık ilişkilerini sürdürmek farz, bu ilişkileri koparmak ise haramdır. Akrabasını unutmayan, onlar ile ilişkisini sürdüren kimse sevap, aksi davranan kimse ise günah kazanmış olur.

  • 9
  • 12
Boşanmadan sonra çocukların velayeti kime verilir?
Boşanmadan sonra çocukların velayeti kime verilir?

Çocuğun doğumdan itibaren beslenmesini, bakım ve temizliğini belli bir süreye kadar en iyi bir biçimde annesi yerine getireceğinden velayet hakkı öncelikle anneye tanınmıştır. Annenin şefkat, merhamet ve bu işlere dönük fıtrî becerisinin bulunması da bunu gerektirmektedir (İbn Hazm, el-Muhallâ, X, 323; Mergınânî, el-Hidâye, III, 366; İbn Kudâme, el-Muğnî, XI, 412-413; Şirbînî, Muğni'l-muhtâc, III, 592).

Bir kadın Hz. Peygambere (sav) gelerek, "Ey Allah'ın elçisi! Şu benim oğlumdur. Karnım ona yuva, göğsüm pınar, kucağım da sıcak bir kundak oldu. Şimdi ise babası beni boşadı ve çocuğu benden çekip almak istiyor." biçiminde şikâyette bulununca Resul-i Ekrem; "Başkası ile evlenmediğin sürece onun üzerinde önce sen hak sahibisin."(Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 182; Ebu Dâvûd, Talâk, 35) buyurmuştur.

Hz. Ebu Bekir de (r.a.) bir babaya; "Annesinin okşaması, kucağına alması ve kokusu, çocuk açısından senin yanında kalmasından daha hayırlıdır. Sonra çocuk büyüyünce seçimini yapar." (Abdurrazzâk, el-Mûsânnef, VII, 154) demiştir.

Çocuğun bakım ve terbiyesi sorumluluğu kendisine verilen kişinin akıllı, ergin, bu işi yapabilecek güçte ve çocuğu hayat, sağlık ve ahlakî bakımdan koruma konusunda güvenilir olması gerekir.

Hem kadın hem erkekte aranan bu ortak nitelikler yanında sadece kadında ve sadece erkekte aranan başka şartlar da vardır. Erkeğin Müslüman olması, bakacağı çocuk kız ise ona mahrem olması; kadının çocuğa yabancı yani mahrem olmayan biriyle evli olmaması bu tür özel şartlardandır. (Sahnûn, el-Müdevvene, II, 258 vd.; Şirbînî, Muğni'l-muhtâc, III, 593-594; Şevkânî, Neylü'l-evtâr, VII, 397 vd.; Bilmen, Kâmus, II, 432)

Çocuğun bakımı ve yetiştirilmesinin süresi çocuğun buna olan ihtiyacı ile orantılıdır. Hukukçular bunu, çocuğun kendi başına yemek yiyip giyinebileceği yaşa ulaşmasını ölçü alarak belirlemişlerdir. Buna göre erkek çocukta yedi-dokuz; kız çocukta dokuz-on bir yaşlarında hadane süresi sona erer. Mâlikîlere göre bu müddet, erkek çocukta ergenlik çağına, kız çocukta ise evlenmesine kadar uzamaktadır. (Sahnûn, el-Müdevvene, II, 258-259)

Süre sona erince çocuğun sorumluluğu, hukukçuların çoğunluğuna göre babaya intikal ederken; Şâfiî ve Hanbelîler kararın çocuk tarafından verileceğini, anne-babasından hangisini seçerse onun yanında kalacağını söylemişlerdir (İbn Kudâme, el-Muğnî, XI, 414-415; Şirbînî, Muğni'l-muhtâc, III, 598). Hz. Peygamberin (sav), anne-babası boşanmış bir erkek çocuğu, onlardan hangisini seçeceği konusunda muhayyer bırakması (Ebu Dâvûd, Talâk 35; Tirmizî, Ahkâm 21; Nesâî, Talâk 52) ve Hz. Ebu Bekir'in yukarıdaki sözü, bu son görüşü teyit etmektedir.

  • 10
  • 12
“Süt bankası”ndan alınan sütle süt hısımlığı oluşur mu?
Süt bankasından alınan sütle süt hısımlığı oluşur mu?

Süt akrabalığı, bebeğin memeden sütü emmesiyle oluştuğu gibi kadından alınan sütün içirilmesiyle de oluşur. Dolayısıyla süt bankasından temin edilen sütün emme yaşındaki çocuklara verilmesiyle süt akrabalığı oluşur. Bu nedenle süt akrabalığında herhangi bir karışıklığa meydan vermemek ve dinen haram sayılan bir evliliğe sebep olmamak için süt verenlerle süt emenlerin kimliklerinin kayda alınması ve bu konuda titizlik gösterilmesi şarttır. Süt bankasına farklı kadınlar tarafından verilen sütlerin karıştırılmış olması bu hükmü değiştirmez. Bu durumda süt veren kadınların tamamıyla bu sütleri içen çocuklar arasında süt hısımlığı oluşmuş olur (el-Fetâva'l-Hindiyye, I, 377).

  • 11
  • 12
Süt sebebiyle oluşan mahremiyette ölçü nedir?
Süt sebebiyle oluşan mahremiyette ölçü nedir?

Aralarında süt hısımlığı bulunan kimseler birbirlerinin mahremidirler yani bunların birbirleriyle evlenmeleri ebediyen haramdır. Süt akrabalığı ile nesep akrabalığı arasında mahremiyet açısından bir fark yoktur. Dolayısıyla bakma, dokunma, bir arada bulunma, beraber seyahat etme vb. konularda nesep akrabası için söz konusu olan kurallar süt akrabası için de aynen geçerlidir (Mevsılî, el-İhtiyâr, IV, 113).

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN