İslam'ın ilk yıllarında nasıl ibadet edilirdi? Peygamberimiz ibadet hayatı...
Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed'in, Kur'an-ı Kerim'de yüce bir ahlak üzerine olduğu buyrulur. Peygamber Efendimiz kulluk şuuru en yüksek seviyede bir insandı. Allah'ı görüyormuşçasına ibadet edilmesi gerektiğini ümmetine tavsiye ediyordu. İslam'ın en önde gelen şiarı olan namazı Peygamber Efendimiz "dinin orta direği" olarak nitelendirdi. Peki, İslam'ın ilk yıllarında nasıl ibadet edilirdi?
Giriş Tarihi: 01.11.2019
09:50
Güncelleme Tarihi: 08.06.2020
13:23
Hz. Peygamber geceleri ibadetle ihya etmeye çok önem verirdi. Çünkü Cenâb-ı Allah şöyle buyuruyordu: "Şüphesiz ki gece kalkışı, (kalp ve uzuvlar arasında) tam bir uyuma ve sağlam bir kıraate daha elverişlidir. Zira gündüz vakti, sana uzun bir meşguliyet var. Rabbinin adını an. Bütün varlığınla O'na yönel " (el-Müzzemmil 73/6-8).
Rasûl size ne verdiyse onu alın! Size neyi yasakladıysa ondan da kaçının ve Allâh'tan korkun! Çünkü Allâh'ın azâbı şiddetlidir ." (Haşr Suresi, 7. ayet)
Gece namazında kıyamda uzun sûreleri okuduğu olurdu. Bunlar Bakara, Nisâ, Âl-i İmrân gibi sûreler olup, rükû ve secdeleri de uzun tutardı.
Âyetlerin derin anlamları üzerinde düşünürdü. Namazların peşinden sık sık veciz dualar yapar, Allah Teâlâ'yı zikreder, bol bol tövbe ve istiğfar ederdi. Peygamber Efendimiz cenaze namazı da kıldı ve kıldırdı.
"Kim Allâh'a ve Rasûl'e itâat ederse, işte onlar, Allâh'ın kendilerine nîmet verdiği peygamberler, sıddîklar, şehîdler ve sâlihlerle berâberdir. Onlar ne güzel dost(lar)dır."
(Nisâ Suresi, 69. ayet)
Kendisi hayatta iken ölmüş pek çok kadın ve erkek Müslümanın cenaze namazına katılmıştı. Uhud Savaşı'nda Hz. Hamza'nın cesedi civarına diğer şehidler de sıralanmış ve Peygamberimiz yetmiş kere cenaze namazı kılmıştı.
Mescid-i Nebî'yi Allah rızâsı için her gün süpürüp temizleyen siyahî bir Müslüman ölmüş ve bir gece toprağa verilmişti. Rahatsız edilmemesi gayesiyle geceleyin Peygamberimiz'e haber verilmemişti. Daha sonra bunu öğrenen Resûl-i Ekrem, o kişinin mezarına gidip onun için mağfiret dileğinde bulundu.
Oğlu İbrâhim'in cenazesinde de bulundu ve mezarın düzgün örtülmesi hususunda Müslümanları uyardı. Çünkü mezardaki bir oyuk ölüye değil, ama dirinin gözüne zarar verirdi. Diri olan, uygun bir görüntüyü severdi ve Allah yapılan bir işin en iyi yapılmasından hoşnut olurdu.
And olsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız O'na çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü'minlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir."
(Tevbe Suresi, 128. ayet)
Yakınları, Hz. Peygamber'in hayatı boyunca gece namazına devam ettiğini rivayet ederler. Hatta gece namazına olan bu itinası dolayısıyla bazı sahâbîlerin "Allah senin geçmiş ve gelecekteki günahlarını bağışladığı halde bu kadar zahmete niye katlanıyorsun?" diye sorduğu, Hz. Peygamber'in de "Şükreden bir kul olmayayım mı?" cevabını verdiği rivayet edilir (Tirmizî, "Şemâil", 44; Müsned, IV, 251).
"(Rasûlüm!) Biz Sen'i ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik."
(Enbiyâ Suresi, 107. ayet)
Peygamberimiz gecenin başlangıcında yatsı namazını kılar yatardı. Üçte birlik süre içinde uyanır ve teheccüdü kılar, müteakiben vitir namazını kılar, sonra tekrar yatar ve sabah ezanında çabucak kalkar, abdest alır, sünnetini evinde kılar, farzı için camiye giderdi.