Kanaat nedir? İslam'da kanaat etmenin ve azla yetinmenin önemi
Kanaat, kişinin elindekilere razı olma, başkalarının elindekine göz dikmeme olarak tanımlanır. İnsanın sahip olduklarıyla yetinmesinin ve kanaatkâr olmasının kişiyi hırs, tamah, hazlara düşkünlük gibi mal ve dünya tutkusundan uzaklaştırdığı belirtilir. Ayet ve hadislerde insanın doğası gereği dünya hayatında elde edeceklerine yöneldiği; ancak ahiret hayatının kendisi için daha hayırlı olduğunun sık sık altı çizilir. Tasavvuf ehli ise kanaatin ahlaki açıdan güzel bir haslet olmasının yanında, kulu onurlu ve "hür" kılan bir özellik olduğuna dikkat çekmiştir.
Giriş Tarihi: 03.06.2021
15:57
Güncelleme Tarihi: 12.09.2022
09:15
Sesli dinlemek için tıklayınız.
‘GEREKTİĞİNDE AZLA YETİNMEYİ BİLMEK’
🔸 Râgıb el-İsfahânî'nin kanaati "yeterli miktarın altında bulunana da razı olma" olarak da değerlendirir.
🔸 Ona göre gerektiğinde azla yetinmeyi bilmek, mal hırsına kapılarak meşru olmayan kazanç aramaktan ve başkasının elindekine göz dikmekten sakınmak kanaatin özelliklerindendir.
🔸 İsfahânî, kişilerin meşru bir yoldan çevresindekilerden daha fazla kazanç elde etmelerinin kanaate engel olmadığını da vurgular.
🔸 Bununla birlikte İsfahânî'ye göre dünya için çalışmak, yerine getirilmesi zorunlu olan bir iştir.
Onun bu görüşleri, Peygamber Efendimizin (sav) şu hadisini hatırlatır:
"Hiçbir kimse, asla kendi kazancından daha hayırlı bir rızık yememiştir. Allah'ın Peygamberi Dâvûd aleyhisselâm da kendi elinin emeğini yerdi."
(x) Buhârî, Büyû' 15, Enbiyâ 37
🔸 İsfahânî, başkalarının yardımıyla geçinip kimseye faydası bulunmayan kişilerin eleştirildiğini belirtir.
Bu konuda Resul-i Ekrem'den (sav) aktarılan bir başka hadis şöyledir:
"Sizden herhangi birinizin sırtına bir bağ odun yüklenip satması, herhangi bir kişiden dilenmesinden hayırlıdır. O da ya verir yahut vermez."
(x) Buhârî, Zekât 50, 53; Müslim, Zekât 106. Ayrıca bk. Tirmizî, Zekât 28
ALLAH’IN DIŞINDA HER ŞEYİ TERK ETMEK: ZÜHD
🔸 Zühd, kulun Allah'ın dışındaki her şeyi terk etmesi anlamında kullanılan tasavvuf terimidir.
🔸 Bir şeye rağbet etmemek, ona karşı ilgisiz davranmak, ondan yüz çevirmek gibi anlamlara gelen zühd, dünyaya karşı olumsuz tavır ve davranışların tamamıdır.
🔸 Dünya malına, makama, mevkie, şan ve şöhrete önem vermeme ; azla yetinme, çokça ibadet etme, ahiret için hayırlı işlere yönelme zühdün bazı göstergeleridir.
🔸 Nitekim Kur'an-ı Kerîm'de, "Siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz ama ahiret hayatı daha hayırlı ve daha kalıcıdır" mealindeki ayetler ile dünya hayatının geçiciliği, ahiretin kul için daha hayırlı olduğu vurgulanır.
"Sakın kendilerini sınamak için onların bir kesimini yararlandırdığımız dünya hayatının çekiciliğine göz dikme! Rabbinin sana verdiği nimetler daha hayırlı ve daha kalıcıdır."
(x) Tâhâ suresi 131. ayetin tefsiri 📕 ve meali 🔊
🔸 İslam âlimleri zühd yaşamının, kanaatkârlığın eyleme dönüşmüş hali olduğunu vurgular.
KANAATİN ÜÇ DERECESİ NEDİR?
🔸 10. yüzyılda yaşayan ahlak ve siyaset alanında eserleri ile bilinen fakih Mâverdî, kanaatin üç derecesinden bahseder.
İlk ve en ileri derecesi: Dünya nimetlerinden hayatın devamına yetecek kadarıyla yetinip başka bir şey istememek.
İkincisi: Kullanıp değerlendirebileceği kadarına sahip olup elinde fazladan kalabilecek şeylere ilgi duymamak.
Üçüncüsü: İmkân ölçüsünde olanları istemek, güçlükle kazanılabilen şeylerin peşinde koşmamak.
🔸 Bununla birlikte Mâverdî de sefalet, yoksulluk ve ülkenin harap olmasına sebep olacak yanlış kanaat anlayışına karşı çıkar.
🔸 Mâverdî, yalnızca zengin olma hırsına kapılanları, arzularını elde etmek için aza kanaat etmeyenleri eleştirir.
🔸 Ancak hem kendisine hem de başkalarına faydalı olma anlayışı ile gerekenden daha fazlasını kazananların takdire layık kimseler olduğunu belirtir.
🔸 Ona göre mal birçok iyiliğe vasıta, dine dayanak ve insanların kaynaşmasına yardımcıdır.
(x) 🔍 Dünya ve ahirette mutluluğa götüren doğru yol: Hidayet
GAZZÂLÎ İNSAN TABİATI VE KANAATKÂRLIĞA DİKKAT ÇEKER
🔸 Tasavvuf ehli, mala karşı hırslı olmamayı öğütler ve bu durumun ancak beslenme, giyim ve mesken gibi temel ihtiyaçların yeteri kadar karşılanmasıyla mümkün olduğunu ifade eder.
🔸 11. yüzyılda yaşayan ve devrinin en büyük İslam âlimi ve mutasavvıfı olarak tanımlanan Gazzâlî, ihtiyaç sınırını aşan ve daha çoğunu isteyen, gelecek kaygısıyla uzun süre zihnini meşgul edenlere işaret eder.
🔸 Gazzâlî'ye göre bu kimseler, kanaat şerefini kaybeden, tamahkâr ve hırs zilleti ile lekenen kişiler olurlar.
🔸 Bu minvalde "İnsanoğlu iki vadi dolusu altına sahip olsa buna bir üçüncüsünü daha eklemek ister" meâlindeki hadisine* atıfta bulunur.
(x) Müsned, V, 117; Müslim, Zekât, 116, 119
🔸 İnsan tabiatında hırs ve tamahkârlık bulunduğu için ayet ve hadislerde kanaatkârlığın övüldüğünü, insanların aşırı hırstan, talepte ileri gitmekten menedildiğini belirtir.
VIDEO
HIRS VE TAMAHKÂRLIKTAN NASIL KURTULUNUR?
🔸 Gazzâlî , kanaat erdemi kazanabilmek için hırs ve tamahkârlıktan kurtulmak gerektiğini, bunun içinse bazı zihnî ve ahlaki değişimlerden geçmek gerektiğini vurgular:
◾ Harcamaları olabildiğince kısarak zorunlu ihtiyaçları karşılamakla yetinmek.
◾ Allah'ın her canlının rızkını tekeffül ettiği yönündeki vaadine güvenerek gelecekle ilgili kaygı taşımamak.
◾ Asıl zenginliğin kanaatkârlıkta olduğuna, hırs ve tamahkârlığın kişiyi zillete düşüreceğine inanmak.
◾ Zenginliğin bir şeref ölçüsü olmadığını bilmek, fazla malın çeşitli risk ve gailelerinin olacağını düşünmek.
🔸 Bunlarla beraber Gazzâlî, kanaatkârlığın yoksulluk anlamına gelmediğini , kanaat sahiplerinin zengin olmalarının da mümkün olduğuna işaret eder.
🔸 Böyle kimselerin cömertlik göstermeleri ve imkânlarını başkalarıyla paylaşmaları gerektiğini; cömertliğin peygamberlerin erdemlerinden olduğunu vurgular.
(x) 🔍 Hayrı şerden ayırma gücü: Vicdan