◾ Bazı insanlara kıymet verip dinliyoruz, süslü süslü konuşuyorlar. Peki tamam da ne yapacağız? Hiçbir şey söylemiyorlar. Orasını ben bilemem diyorlar. Bunlara itibar etmeyin. Boş laf. Biz tanımlıyoruz diyorlar. Tamam, tanımlayın, beni niye meşgul ediyorsun? Bir sorun tespit ediliyorsa bir çözüm önerisi de olmalıdır. Buna cesaret edemeyen de ilim adamı değildir.
◾ Bir doktor çıkıp senin hastalığın şu ama bir şey öneremem, bilmiyorum sen bilirsin derse gider miyiz o doktora? Hangi ilim dalında olursa olsun, içinde eylem önerisi olmayan hiçbir düşünce benim için bir şey ifade etmiyor. Peki motivasyonu ne bu zatın böyle huruç ederken? Emin mi kazanacağına?
Cenab-ı Hak 40. ayette diyor ki bu zatın dilinden;
Men 'amile seyyi-eten felâyuczâ illâ miślehâ(s)
"kim kötü bir amel yaparsa sadece onun misliyle cezalandırılır."
vemen 'amile sâlihanminżekerin ev unśâ
"erkek olsun kadın olsun kim bir salih amel işlerse"
vehuve mu/minunfeulâ-ikeyedḣulûne-lcennete
"onlar cennete girerler"
yurzekûnefîhâbiġayrihisâb(in)
"orada hesapsız bir şekilde rızıklandırılırlar."
◾ Aksiyonunu sağlam bir metafiziğe bağlamış oluyor.Sonuç hakkında endişeli mi peki bu zat?
44. ayette diyor ki;
Feseteżkurûnemâekûlulekum(c)
"siz benim ne dediğimi yakında anlayacaksınız."
◾ Bu mümin zatın kendi yolundan emin olduğu gibi siz de olun arkadaşlar. Bu boykotun sonuçları gelmeye başladı. Biz ısrar edelim. Herkes bir kişiyi daha ikna etsin.Kredi kartları şimdi gündemde. Visa ve Master kartlarından her harcamanızdan bir kuruş Yahudilere gidiyor; çünkü hepsinin patenti Yahudilerde. Onunla ilgili boykot çalışmaları ve önerileri var, onlara bakarsınız.
◾ Siz benim ne demek istediğimi yakında anlayacaksınız dedikten sonra çok okunan bir duayı duyuyoruz bu zatın ağzından:
veufevviduemrî ila(A)llâh(i)(c)
"ben işimi Allah'a havale ediyorum."
◾ Müslüman süreçten sorumludur, sonuçtan sorumlu değildir. Sonuçları Allah yaratır. Bir iyiliğe en az 10 hasene verir. Ne demek 10 hasene? Sadece sevap diye bakmayın, tahmin edemeyeceğiniz dalgalar halinde karşılık verir Allah'u Teâlâ, attığınız adımlara. En az 10, ondan 700'e kadar. Onun için görevimizi yerine getirdikten sonra Allah'a bırakırız biz sonucu.
◾ Dikkat ettiyseniz bu zat; tembellik, acizlik ve korkaklık yapmadığı, köşesine çekilip, benim gücüm bu firavuna yetmez diyebileceği veya ben de kendi kellemden korkuyorum diyebileceği gibi giriştiği işin sonucuyla ilgili kaygı, panik ve endişe de yaşamıyor. Ne korkusu var ne kaygısı.
◾Korku ve kaygıyı rastgele söylemiyorum.
Korku Dansıkitabını da tavsiye ediyorum,
HarrietLerner'ın.
◾ Korku sizden gitmeyecek, yanına cesaret eklemeniz gerekiyor. Korkuyla uğraşmayın, cesaretiniz arttıkça o korku kendiliğinden gidecek ama korkuyla uğraştıkça korku büyüyor, onu hedef haline getirdiğiniz için. Bu sakin cesarete bizim ihtiyacımız var. Ben bunu Allah için yapıyorum, işimi de Allah'a havale ediyorum. Allah verecek benim karşılığımı, sonucu Allah yaratacak.
Ve sonuçta;
"Allah kullarını daima görür" deniyor. bu da az evvel söylediğimiz gibi doğru yolda olana ümit, yanlış yolda olana tehdittir."
Bu bölümün bize verdiği mesaj nedir?
Sen sürece odaklan sonucu Allah'a bırak.
◾ 45 ve 46. ayetlere bakıyoruz ki, Allah o mümin kulu, inkarcıların tuzaklarından kurtardı, firavun ve beraberindekileri kötü bir azapla kuşattı. Ama bu sürecin ne kadar sürdüğünü bilmiyoruz. Kaç yıl uğraştılar, savaştılar. Sonuç bir gecede gelmiyor. Son ana kadar sabır, yani direnme gerekiyor. Cenab-ı Hakk'ın mucize yardımları ne zaman gelir biliyor musunuz? Bütün mucizelere bakın, elinizden gelen her şeyi sonuna kadar yaptıktan sonra gelirler. Çünkü Allah sizin yerinize o işi yapmaz.
Bunun için de sabır şart. Sabır doğruda direnmedir ve sonuçlarını göze almak demektir.
◾ 47 ve 48. ayetlerde cehennemdeki konuşmaları aktarılıyor,"siz bizi yoldan çıkardınız şimdi yardım edin. O da diyor ki, ben de ateşteyim nasıl yardım edeyim?"
◾ Yanlış tarafta yer alan onlarla birlikte ceza görür. Zayıf ve aciz, manipülasyona açık olmak, çaresiz olmak Allah katında mazeret değildir. Herkes gücü yettiği kadarını yapmakla sorumludur. Buradan çıkardığım sonuç; yalpalama. Dosdoğru ol. Yalpalama.
Şimdi bu mümin kulun karakteristik özelliklerini tespit ettik. Bu mümin kulun nasıl bir karakteri var ki bunları başarabildi?
1- Temkinli fakat korkak değil.
2- Önce düşündürerek doğruya getirmeye çalışıyor. Önce akıllara hitap ediyor.
*Bakın bu bizim eksik olduğumuzu bir yer, akıllara hitap etmek. Halbuki Yusuf suresinin sonunda Cenab-ı Hak Peygamber Efendimize ne diyor; "Benim yolum budur. Ben ve benim yolumdan gidenleri basiretle hakka davet ederiz." Düşündürerek, basiretlere hitap ederek hakka davet ederiz.
3- Motivasyonu ahiret kaynaklı. Hiçbir mevki beklentisi yok. Hiçbir yerde Hz. Musa'nın adı geçiyor mu? Ahiret, Allah'ın rızası, Cennet… Hep bunlardan bahsediyor.
4- Davet ehli, yani doğruyu kendine saklamıyor. (Bu sekülerleşmiş, kapitalizme hizmet eden postmodernist psikolojiye karşı da sizi uyarıyorum. Postmodernist şu demek, ortak bir hakikat yok, herkesin kendi hakikati var. Psikoloğa gidiyorsun, diyor ki; doğru önemli değil, sen nasıl iyi hissediyorsun kendini, o önemli. Nasıl yani? Ben yanlış yaparak iyi hissedersem kendimi, bu iyi bir şey mi? Psikolog, benim amacım sana kendini iyi hissettirmek, diyor. Anneniz babanız biraz başınıza ekşiyorsa, bunlar toksik ilişki hemen sınırlarını çiz, hemen tavrını al ama patronunla geçinemiyorsan, geçinmen lazım. Kapitalizme hizmet ediyor. Ve sekülerleşmiş, Allah rızası yok, ahiret düşüncesi yok, hiç gündeme gelmiyor, siz gündeme getirseniz de inanılır bulunuyor mu bilmiyorum. Onun için hep söylediğim bir şeydir; arkadaşlar açıkça söylüyorum sadece ve sadece değerlerinizi paylaşan psikologlardan yardım alın.