◾ Size asıl anlatmak istediğim bölüme geldik.28 – 50. ayetler arası…
◾ 22-23. ayette, Hz. Musa'nın öldürülmesi konuşuluyor, Firavun'un meclisinde. Bu konuşmalara kadar inancını gizlemiş mümin kul; Firavun'un ahalisinden, yakınlarından. Bazıları kuzeni olduğunu söylüyor bazıları Polis Teşkilatı'nın Başkanı yani bugünkü İçişleri Bakanı gibi bir mevkisi olduğunu söylüyor bu kişinin. Sözü geçen, danışma meclislerinde bulunan biri bu kişi. İman etmiş Hz. Musa'ya Müslüman olmuş fakat bunu o güne kadar açıklamamış. Gizli gizli Hz. Musa'yı da korumaya çalışmış. Fakat öyle bir nokta geliyor ki -deminki korkaklık, cesaret, saldırganlık tanımını tekrar hatırlayın- artık gizlerse zalimin işini kolaylaştırmış olacak.(gizleyeceksin, çaktırmayacaksın, hissettirmeyeceksin, gözle namaz, kaşla namaz falan diyenlerle boşuna uğraşmıyorduk arkadaşlar, boşuna karşı çıkmıyorduk bunlara.)
◾ Firavun'un hanedanlığından o güne kadar Hz. Musa'yı gizliden gizliye korumuş ise de öldürülmesi konuşulunca açıktan artık mücadele meydanına atılıyor. Bu mümin kulun izlediği stratejiyi madde madde tespit etmeye çalıştım arkadaşlar.
Madde-1: Düşündürme
◾ Karşısındakilerin akıllarına hitap ediyor. Bir adamı "Rabbim Allah" dediği için öldürecek misiniz? Niye öldürüyorsunuz, adam ne diyor; "Hepimizi Allah yarattı" diyor. Bu böyle dedi diye birisi öldürülür mü diyor? Üstelik de apaçık mucizeler gösterdi size. - burada çok güzel bir hitabet tekniği uyguluyor; tefsirler söylüyor- Eğer yalancıysa zaten Allah yalancıları muvaffak etmez. Yani zımnen ne demiş oluyor Firavun'a; "Sen de yalancısın, muvaffak olamayacaksın." Tanrılık iddiasında bulunuyorsun, Tanrı olmadığını hepimiz biliyoruz.
Arkadaşlar benim buradan çıkardığım mesaj:
Dava adamı, aksiyonunu sağlam düşünsel temellere dayandırması lazım.
◾ Hepimizin bir davası var. Bana şöyle diyor bazı anneler; "hocam bize bir kitap söyle, çocuğumuza verelim, o kitabı okusun ve dine dönsün." Arkadaşlar, böyle bir kitap yok, öyle bir kitap varsa da onu önce sizin okumanız lazım. Ben eminim ki sizin de kafanıza 4-5 tane, çocuğunuzun aklına takılan sorulardan sokulsa, sizin de imanınız sarsıntıya uğrar. Sorgulamalardan geçirerek sağlamlaştırılmış yani denenmiş, imtihandan geçirilmiş imanlar sağlamdır. Kendi kendine gereken açıklamaları yapılmış imanlar sağlamdır.
◾ Ankebut suresinin başında diyor ki Cenab-ı Hak, "İnsanlar zannediyorlar mı ki iman ettik deyince biz onları bırakacağız ve o imanlarını hiç imtihan etmeyeceğiz, öyle mi zannediyorlar?"
◾ Bir defa muhatabının aklına hitap ediyor, düşündürmeye çalışıyor, "Ya şimdi ne yapıyorsunuz? Rabbim Allah'tır dedi, getirdiği mesaj bu, onun getirdiği mucizelerin insan ürünü olmadığını sizin sihirbazlarınız kabul etti. Bunun için insan öldürülür mü?"
Madde-2:
◾ Hitaplarında"Ya kavmi" diyor. (Burada da stratejik davrandığını düşünüyorum) Bir topluluk içinde geçiyor bu konuşma. Firavunla başbaşa olsaydı, Firavun onu anında ezip yok edebilirdi. Bir emir verip öldürürler, kimse anlamaz. Ama öyle olmuyor. Bir danışma meclisinde yapıyor bunu, Firavun da göz göre göre o adamı ortadan kaldıramaz, ikna etmesi lazım. Bütün dinleyicileri de o tartışmanın içine çekiyor. Firavuna hitap etmiyor mesela. Hep "ya kavmi" diye oradaki topluluğa hitap ediyor ve bunu toplumun ortak akıl ve vicdanına hitap ederek, kitle psikolojisinden yararlanmak üzere yaptığını düşünüyorum. Bunun sonucunda da Firavun'u sadece kendi görüşünü açıklayan biri konumuna düşürüyor. Hükmeden, kahreden, zalim pozisyonundan; bir tartışma meclisinde kendisi de fikrini açıklayan onların dengi biri konumuna düşürüyor. Mesela şu ifade tamamen Firavun'un sözü: "Ben sadece görüşümü söylüyorum bilirsiniz sizin için her zaman doğru olanı tavsiye ederim."
Buradan çıkardığım mesaj;
dava adamı toplumsal ilişkileri ihmal etmemelidir,
toplumu da daima o davanın içine çekmelidir, hesaba katmalıdır.