Orucun Kısımları
On bir ayın sultanı Ramazan ile kavuşmak nasip oldu, elhamdülillah. Ramazan'ın gelişiyle birlikte klasik sorular ve bilinen yaygın bilgiler akıllara geliyor. Oysa ki araştırmamız ve öğrenmemiz gereken çok mühim kısımları var Ramazan'ın ve orucun. Orucun kısımları var mıdır? Orucun kısımları nelerdir? Sizler için orucun kısımlarını derledik...
Giriş Tarihi: 06.04.2022
13:38
Güncelleme Tarihi: 06.04.2022
15:20
↪ Mendub Olan Oruç : Her ayın on üç, on dört ve on beşinci günleri oruç tutmak; Her ayın başından, ortasından ve sonundan birer gün oruç tutmak; pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmak; Şevval ayından altı gün oruç tutmak hep mendub oruçlardır. Bu altı günü, arka arkaya tutmak da olur, günler arasını ayırarak tutmak da olur. Yine bir gün oruç tutup bir gün iftar etmek mendubdur. Receb ve Şâban aylarını da oruç tutmak böyledir.
↪ Tatavvû (Nâfile) Oruç: Bütün bu sayılan kısımlar dışında Allah rızâsı için tutulan ve tutulmasında kerâhet olmayan oruçlardır.
↪ Mekruh Oruç : Oruç tutulması mekruh olan günler, Tahrîmen ve Tenzîhen Mekruh diye ikiye ayrılır:
◾ Tahrîmen Mekruh Olan Oruç : Ramazan Bayramı'nın birinci günü ile Kurban Bayramı'nın birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü günleridir. Bu beş günde oruç tutmak tahrîmen mekruhtur. Buna haram da denilir.
◾ Tenzîhen Mekruh Olan Oruç : Muharrem ayının onuncu günü olan "Aşûre Günü"nü tek bir gün olarak tutmak, yalnızca Cumâ günü oruç tutmak, yalnızca Cumartesi gününde oruç tutmak, Mecûsîler'in bayram günleri olan "Nevruz" ve "Mehrican" günlerinde oruç tutmak mekruh oruçlardır . Hacıların Arife Günü ile Terviye (Zilhicce'nin Sekizinci) Günü'nde oruç tutmaları, kocanın izni olmaksızın zevcelerin nâfile oruç tutmaları da mekruhtur . Ömür boyu oruç tutmak, iki gün arka arkaya iftar etmeksizin oruç tutmak mekruhtur .
◼ Orucun kısımlarını idrak ederek ve hangi gün ne orucu tutmamız gerektiğini ya da ne orucu tuttuğumuzu bilerek, gerçek oruca erişmiş olur, doğru bir Müslümana yakışacak şekilde, bir soru yöneltildiğinde davet edici cevaplar verebilmeliyiz.
◼ İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğu genelde diğerleri gibi ilim sıfatının da kadîm olduğunu kabul eder. Çünkü ibtidâen yaratmayı gerçekleştirmek ve bunu sürdürmek önceden ilim sahibi olmaya bağlıdır. "Yaratan bilmez olur mu?"
(el-Mülk 67/14)