Arama

Peygamber Efendimizin diğer ülkelere gönderdiği elçiler

İslam tarihinin dönüm noktalarından biri olan Hudeybiye Antlaşması'ndan sonra huzur ortamı oluştu. Peygamber Efendimiz (sav), bu barış ortamında İslam'ı dünyaya duyurmak için muhtelif ülkelere elçiler yolladı. Devlet büyüklerini, mektuplar vasıtasıyla yüce Allah'a iman etmeye davet etti. Peki, Peygamber Efendimizin (sav) diğer ülkelere elçi göndermesi nasıl olmuştur? Hangi sahabeler elçi olarak gönderildi?

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Dihye bin Kelbi, Bizans İmparatoru Heraklius'a gönderilen elçiydi.

➡ Dihye bin Kelbi, sahabeler arasında güzelliği ile meşhurdu. Cebrail (as) insan suretiyle vahiy getirdiği zaman çoğu zaman onun şemailine bürünürdü.

➡ Dihye bin Kelbi, ticaretle uğraştığı için gittiği yerler hakkında geniş bilgiye sahipti ve Rumca bilirdi.

➡ Peygamber Efendimiz (sav) ashabına "Kim benim şu mektubumu Kayser'e (Bizans imparatoruna) götürürse onda cennet vardır." diye buyurdu. Bunun üzerine ashabı "Ya Resulullah öldürülmese de mi?" dediğinde Hz. Peygamber "Öldürülmese de" buyurdu. Bunun üzerine Dihye bin Kelbi, ileri atılarak elçilik vazifesine talip oldu.

  • 10
  • 20

➡ Dihye bin Kelbi'nin götürdüğü mektup okunurken Heraklius'un alnından terler döküldüğü ve "Süleyman Peygamberden sonra ben, böyle Bismillahirrahmanirrahim diye başlayan bir mektup görmemişimdir!" dediği rivayet edilir. (Ebu Ubeyd, Kitabülemval s. 34)

Mektubun meali:

"Bismillahirrahmanirrahim
Allah'ın kulu ve Resulü Muhammed'den Rumlârın büyüğü Heraklius'e! Hidayete uyanlara, doğru yolu tutanlara selâm olsun!
Bundan sonra, derim ki ben, seni İslam davetiyle Müslümanlığa davet ediyorum! Müslüman ol, selâmeti bul da, Allah, sana ecr ve mükâfatını iki kat versin! Eğer, bu dâvetimi kabul etmezsen, yoksul çiftçilerin bütün tebaan olan halkın günahı, senin boynuna olsun!
"De ki: Ey Kitaplılar! Geliniz, aramızda ve aranızda eşit ve ortak olan bir kelimede birleşelim de, Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na, hiç bir şeyi, eş, ortak tutmayalım. Allah'ı, bırakıp ta, birbirimizi Rab tanımayalım. Buna rağmen onlar, bu davetten yüz çevirirlerse siz şahit olunuz ki bizler, Müslümanlarız!" deyiniz. (Al-i imran, 64)"

(Abdurrezzak, Musannef ç. 5, s. 346)

  • 11
  • 20

➡ Dihye bin Kelbi, elçilik vazifesi için yola çıktığı zaman, Heraklius, Farisiler ile savaş yapmış ve galip gelmişti. Zaferinin ardından Şam bölgesinden Kostantiniyye'ye dönerken Humus'ta Peygamberimizin mektubu kendisine ulaştı.

➡ Dihye bin Kelbi ile Bizans İmparatoru arasında şu konuşma geçti: "Ey Kayser! Ben, senden daha hayırlı bir zat tarafından sana elçi olarak gönderildim. Beni sükûnetle dinle ve sonrada nasihate icabet et. Çünkü beni huşu içinde dinlemezsen ve nasihate kulak vermezsen insafa gelemezsin."

➡ Kayser "Devam et!" dedi. Dıhye "Biliyor musun, Mesih, namaz kılar mı idi?" diye sordu. Kayser "Evet!" dedi. Bunun üzerine sahabe "Öyle ise ben seni, Mesih'in, kendisine namaz kılmış olduğu Allah'a davet ediyorum. Ben seni, Mesîh daha annesinin karnında iken, gökleri ve yeri yaratıp idare etmekte bulunmuş olan Allah'a davet ediyorum. Ben seni, önceden Musa'nın, ondan sonra da, Meryem oğlu İsa'nın, geleceğini müjdeleyip haber verdiği şu 'ümmî Peygamber'e imana davet ediyorum. Eğer sen de, bu hususta eskiden kalma biraz ilim varsa eğer, kendin için, dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmek istiyorsan, onları, gözlerinin önüne getir, dök! Aksi takdirde ahiret mutluluğu elinden gider, dünyada küfür ve şirk içinde kalırsın! Şunu da, iyi bil ki senin Rabbin olan Allah, cebbarları, helak edici ve nimetleri değiştiricidir!" dedi.

Kayser, Peygamberimizin mektubunu öpüp gözlerine sürdü. Sonrasında o an itibariyle cevap vermenin uygun olmadığını, kendisine zaman vermesini istedi. Düşündükten ve araştırma yaptıktan sonra Bizans imparatoru şu cevabı verdi:

"Allah, senin iyiliğini versin! Vallahi, ben; iyi biliyorum ki senin sahibin, Allah tarafından insanlara gönderilmiş bir peygamberdir. Zaten, biz de O'nun gelmesini, bekleyip duruyorduk. Kitaplarımızda da, O'nu, O'nun ismini ve vasfını yazılı bulmuştuk. Fakat ben hayatım hakkında Rumlardan korkuyorum. Eğer, korkmasaydım, kendisi ülkemde bulunsaydı, O'na hemen tâbi olur ve yardım ederdim. Sen, Roma'ya git! Orada, bir zat vardır. O'nun ismi Dağatır'dır. Kendisi, Nasranî âlimlerinin büyüklerindendir. Sahibinin işini, davetini, O'na da haber ver. Vallahi, o, Rumlar katında benden daha ulu kişidir. Onun sözü de, benden daha geçerlidir. Gidip bir de onu gör bakalım ne söyler?" (Hz. Muhammed'in Cihan Peygamberi Oluşu ve Herkesi İslam'a Davet Edişi- M. Asım Köksal)

➡ Peygamber Efendimiz, Rumların ruhani lideri olan Patrik Dağatır'a da mektup yazmıştı.

➡ Bizans patriği Dağatır, Dihye bin Kelbi ile görüştükten sonra Müslüman oldu. Çevresindeki Rum ahaliyi de İslam'a davet etti. Fakat etrafında bulunan kalabalık galeyana gelip Dağatır'ı öldürdüler.

  • 12
  • 20

📌 Zekası ile meşhur olan Amr bin Ümeyye ed-Demri, eskiden beri elçilik vazifesiyle bilinirdi. Öyle ki Hendek Savaşı'ndan sonra Mekke'de baş gösteren kıtlıkta Peygamberimizin fakirlere dağıtılması için gönderdiği 500 dinarı götürme görevini üstlendi.

Bir diğer görevi, Haberş kralı Necaşi'yi İslam'a davet etmekti. Yanında Peygamber Efendimizin mektubunu taşıyordu. Necaşi, adaleti ile tanınırdı. Nitekim Müslümanlar, Mekke'deki müşriklerin zulmünden kaçtığı zaman Habeşistan'da, onları iyi davrandı. Peygamberimizin gönderdiği mektubun meali:

"Bismillahirrahmanirrahîm
Allah'ın Resulü Muhammed'den Habeş Kralı Necâşî Asham'a. Senin, temelli selâmet içinde olmanı diler, sana olan nimetinden dolayı Allah'a hamd ü sena ederim. (İbn Ishak'tan naklen Taberi -Tarih c. 3, s. 89) Ki, O'ndan başka, hiçbir ilâh yoktur. Melîk, Kuddûs, Selâm Mü'min ve Müheymin olan O'dur. Şehâdet ederim ki İsâ bin Meryem, Allah'ın çok temiz, iffetli, dünyadan el etek çekmiş olan Meryem'e ilka ettiği 'Rûh'u ve 'kelimesi'dir ki, Meryem, böylece ona gebe kalmış, yüce Allah onu, 'Rûh'undan nefh edip yaratmıştır. Nasıl ki, Âdem'i de, 'kudret eli'yle ve nefhiyle öyle yaratmıştı.
Ben, seni bir olan, eşi, ortağı bulunmayan Allah'a ve O'na ibadet ve tâata, bana tâbi olmağa ve Allah'tan getirip tebliğ etmiş olduğum şeylere iman etmeye davet ediyorum. Çünkü ben, Allah'ın resulüyüm. Seni ve askerlerini, yüce Allah'a ibadet ve tâata davet ediyorum. Ben sana, gereken tebligatı yapmış, dünya ve ahiret mutluluğunu sağlayacak öğüdü vermiş bulunuyorum. Öğüdümü, kabul ediniz! Doğru yola uyan, gidenlere selâm olsun."

➡ Bu davet mektubundan sonra Habeşi kralı Müslüman oldu.

İslam ile şereflenen ilk kral: Necaşi Asheme

  • 13
  • 20

➡ Habeşi kralı, mektubu elçi olarak gönderilen sahabe Amr bin Ümeyye'den aldıktan sonra gözlerine, sürdükten sonra öpüp başına koydu. Tahtından indikten sonra tevazu içerisinde Müslüman olduğunu bildirdi ve "Eğer, yanına kadar gitmeye imkân bulsaydım, muhakkak, giderdim! Allah'ı, şahit tutarak söylerim ki O (sav), Kitap Ehli olan Yahudilerle Nasranîlerin, geleceğin, bekleyip durdukları 'ümmî Peygamber'dir! Musa peygamber (merkebe biner) diyerek, İsa peygamberin geleceğini müjdelediği gibi; İsa peygamber de (deveye biner) diyerek, Muhammed peygamberin geleceğini öylece, müjdelemiştir! Gözle görmek, bu müjde haberinden daha tatmin edici değildir. Fakat ne yapayım ki; Habeşlilerden, pek az yardımcılarım vardır. Yardımcılarımın çoğalmasını ve kalplerin, İslamiyet'e ısınmasını, bekliyorum!" (Hz. Muhammed'in Cihan Peygamberi Oluşu ve Herkesi İslam'a Davet Edişi- M. Asım Köksal)

➡ Peygamber Efendimizin (sav) gönderdiği mektuba büyük hürmet gösteren Necaşi, onu fildişinden yaptırdığı kutuda muhafaza etti. "Bu mektuplar, aralarında bulundukça, Habeşlerde hayr ve bereket devam edecektir!" dedi.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN