Türkiye'nin mimari harikası camileri
Diyanet tarafından organize edilen Camiler ve Din Görevlileri Haftası kutlama etkinlikleri yarın başlıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı, 1986 yılında ilk kez 1-7 Ekim tarihleri arasını içeren ekim ayının ilk haftasını Camiler Haftası olarak ilan etmişti. İşte Türkiye'nin çeşitli illerinde yer alan mimari özellikleri bakımından dikkat çeken camiler...
Giriş Tarihi: 30.09.2018
12:09
Güncelleme Tarihi: 30.09.2018
12:48
Dört fil ayağı üzerine oturan caminin kubbesi 53 m. yüksekliğinde ve 27,5 m çapındadır.
Süleymaniye Cami'nin mimari özelliğinden biri de Mimar Sinan'ın buraya is odası yapmasıydı. İnşa edildiği dönemde elektrik olmadığı için, cami 275 adet kandil ve bunlara ek olarak mihrabın iki yanına yerleştirilen dev mumlar ile aydınlatılıyordu.
Mimar Sinan yanan mumlardan çıkan isin, camiye zarar vermemesi amacıyla orta kapının üstünde bir oda tasarladı. Kandillerden çıkan is, meydana gelen akımla mihrabın aksi yönüne hareket ederek kapının üstünde dışarıya açılan dört adet küçük pencereden is odasına çekildi.
Süleymaniye Camii'nin 53 metre yüksekliğinde, 26,5 metre çapındaki merkezi kubbesini, dört adet fil ayağı taşıyor.
30'ar tonluk bu dört sütun, dört halifeyi yani Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali temsil ediyor. Camideki granit sütunlardan birinin Topkapı Sarayı'ndan, birinin Fatih Kıztaşı'ndan, birinin İskenderiye'den ve diğerinin de Lübnan'ın Baalbek şehrinden getirildiği rivayet ediliyor.
Osmanlı döneminde bu fil ayaklarında kürsülerin olduğu, ilim adamlarının buradan halka tefsir, İslâm hukuku, hadis ve tasavvuf dersleri verdikleri söyleniyor.
Mimar Sinan'ın, hava akımını is odası yönüne ayarlayabilmek amacıyla, camiyi is odası merkezli tasarladı. Odada biriken isle de, mürekkep elde edildi. Bu mürekkeple o günün siyasi, dini ve idari bütün fermanları yazıldı.
Bu mürekkebin sırrı ise, yazı yazıldıktan sonra kâğıda herhangi bir akıcı madde dökülse dahi yazıların kaybolmamasıydı. Yazıyı tahrip edebilmek için kâğıdın tamamen imha edilmesi gerekiyordu. Bu nedenle bütün önemli belgelerde, Sinan'ın keşfi olan bu mürekkep kullanıldı.
İs odasından caminin içine açılan iki menfez için, Sinan ince bir detay tasarlamıştı.
Menfezlerden bakıldığında, birinden sadece cami içindeki "Allah" yazılı levha; diğerinden ise, "Muhammed"yazılı levha görülüyordu.
Cami, Antalya Kaleiçi'ndedir. Yapının aslı Roma mabedi olup daha sonra üzerine Bizans çağında Roma malzemeleri kullanılarak 5 nefli bir kiliseye çevrildi. Beşik tonozlu olan kilise ortadan manastır tonozu ile ikiye bölünür. Martek konumu itibariyle plan verecek kadar bellidir. Selçuklular devrinde onarım hatta ilave gördüğü bilinir. Yapının asıl camiye çevrilmesi Şehzade Korkut (1470-1509) zamanında oldu. Bu onarımda cepheye yani batı kısmına portal yapılmıştır. Güney kısmına ise portal ile aynı yükseklikte kare planlı minarenin kürsü kısmı ve minaresi ilave edilmiştir. Hicri 1314 yılında yangın geçiren cami 1974 yılında yeni bir oranım daha gördü. "Cumanın camii" diye de bilinen kesik minare kilise, olarak Meryem Ana'ya adanmış olup Panaglia Kilisesi olarak da adlandırılır.