Edebiyat ve müzikte “babalar ve oğullar”
Geleneksel sanatımızda hem görgü hem de genetik yollarla aile mesleğini devam ettirme süreci başarıyla ilerledi. Öyle ki nazımla geleneğin kol kola verdiği klasik şiir ve bunun yanı sıra müzik, uzun yıllar devam etmesini bir ölçüde de baba- oğul şairlere borçluydu. Sizler için şiir ve müzik dünyasında birbirlerine ilham kaynağı olmuş baba ve oğul ikilileri derledik.
Giriş Tarihi: 25.08.2019
15:09
Güncelleme Tarihi: 25.08.2019
15:37
II. Selim ve oğlu III. Murad
Yine dedesi gibi Selimî mahlasını seçen II. Selim ve Muradî mahlasıyla şiirde söz sahibi olan oğlu III. Murad şairzade şair olarak gösterilebilecek diğer sultanlardan sadece biridir. II. Selim'in Saruhan sancak beyliğiyle Manisa'da bulunduğu sırada Bozdağ yaylağında doğdu. Manisa'daki şehzadeliği döneminde özellikle hocası Hoca Sâdeddin Efendi, defterdarı Kara Üveys Çelebi ve haremi idare eden Râziye Kalfa'nın etkisi altında kaldı. Şehzadelik yıllarında idarî işlere pek karışmadı, tahtın tek vârisi olarak rahat bir hayat sürdü, vaktini Manisa yaylalarında geçirdi. Bu arada şehirde Murâdiye Camii'nin inşasını başlattı. Jacopo Ragozzoni'nin 1571 tarihli raporuna göre Murad yetenekli, iyi eğitim görmüş, dinine son derece bağlı, babası ve diğer ileri gelenler tarafından çok sevilen bir şehzadeydi.
II. Selim ve oğlu III. Murad
II. Selim
Dönemi Osmanlı kültürünün klasik formunun zirvesine ulaştığı bir devir olarak tanımlanan III. Murad, "Murâdî" mahlasıyla dinî ve tasavvufî şiirler kaleme almıştır. Şiirleri bazı mecmua ve tezkirelerde yer alır. Bazan ibhama bürünen Arapça ve Farsça gazelleri, padişahın arzusunu yerine getirmek ve atıyyeler almak için zamanın edipleri tarafından şerh edilmiştir.
II. Selim ve oğlu III. Murad
III. Murad
Çoğu Arapça ve Farsça olan bazı şiirlerinin Hâşimî, Bâkî, Subhî, Hoca Sâdeddin, Zekeriyyâ vb. tarafından yapılmış şerhlerini ihtiva eden mecmua ile (Türk ve İslâm Eserleri Müzesi Ktp., nr. 1901) III. Murad'ın tasavvufa dair müstakil bir telifi olarak gösterilen Fütûhât-ı Siyâm (Atâî, I, 383) muhtemelen aynı eserdir. Çeşitli kütüphanelerde III. Murad'a ait müstakil divanlara rastlandığı belirtilmiştir. Çoğu Osmanlı padişahları gibi III. Murad da iyi bir sanat eğitimi almış, şiir ve edebiyatın yanında hat sanatıyla da ilgilenmiştir.
Bağdatlı Fuzulî ile oğlu Fazlî
Aşkla yoğurduğu şiirleriyle nazmın zirvesinde kendisine yer edinen Fuzulî , kendisi gibi şiir yazma yolundaki oğlu Fazlî nazarında hazine konumundadır. Üç dilde şiir yazabilen, kıvrak zekâsı ve doğasındaki letafet hemen herkesçe takdir edilen Fazlî, yazdığı şiirlerle dönemi tezkirelerine girmeyi başarsa da bu kez babanın oğula üstün geldiği açıktır.
Bağdatlı Fuzulî ile oğlu Fazlî
Fuzûlî 963'te (1556) Bağdat ve çevresini kasıp kavuran büyük veba salgını sırasında vefat etmiştir. "Geçti Fuzûlî" sözü de bu tarihi vermektedir. En sağlam rivayetlere göre ölüm yeri Kerbelâ'dır. Ancak Kerbelâ'da Hz. Hüseyin Türbesi karşısındaki Abdülmü'min Dede Türbesi'nde medfun olduğu şeklindeki rivayetin herhangi bir tarihî dayanağı yoktur. Onun aile fertlerinden sadece oğlu Fazlî Çelebi hakkında, Farsça bir kıta ile Nidâyî Çelebi'nin bir notu ve Ahdî'nin Gülşen-i Şuarâ'sındaki kayıtlardan az da olsa bazı bilgiler edinmek mümkün olmaktadır.