!f İstanbul’un dikkat çeken filmleri...
Sinema tutkunlarının merakla beklediği "!f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali" izleyicisinin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. 36 ülkeden 120 yönetmenin filmi 17'nci kez sinemaseverlerle buluşacak. Biletler 2 Şubat'tan itibaren satışa çıktı. Gösterimler ise 15-25 Şubat tarihleri arasında…
Bu yıl 17'nci kez gerçekleşecek olan !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali 15 - 25 Şubat tarihleri arasında sinemaseverlerle buluşacak. Festivalin İstanbul ayağındaki dikkat çeken filmleri sizin için derledik! Şimdiden iyi seyirler…
Giriş Tarihi: 05.02.2018
17:20
Güncelleme Tarihi: 05.02.2018
17:36
MURAKAMİ'Yİ DÜŞLEMEK / Dreaming Murakami
"Yalnızca rüyalarımıza inanırsak Solucan'la savaşabiliriz."
Murakami'yi çevirmek demek; onun yalnız, hülyalı karakterleriyle aynı rüyayı paylaşmak demek midir?
Mette Holm, Haruki Murakami'nin ilk romanı Kaze No Uta O Kike (Rüzgarın Şarkısını Dinle) adlı ilk romanını çevirmeye başladığı günlerde, Tokyo metrosunda yürürken iki metre boyunda dev bir kurbağa onu takip etmeye başlar. Kurbağa, Mette'yi her yerde takip eder, sanki; derin uykusundan uyanarak, dünyayı nefretiyle yok etmeye çalışan dev Solucan'la kavgasına çevirmeni de dahil etmek ister gibidir. Bundan 20 yıl önce, Murakami'nin ismini kimseler bilmezken, Mette ilk Murakami romanını okumuştur. O zamanlar yazarın hayali dünyalarının ileride kendi dünyasını nasıl şekillendireceğini aklından bile geçirmemiştir. O günden beri ise, Danimarkalı okuyucularına Murakami'nin kafa karıştıran ve tartışılan dünyalarını çevirmek için binlerce saat çalışmış, dünyanın her yerinde milyonlarca okuyucunun aklını uçuran hikayelerle yaşamıştır. Murakami'nin yalnız ve hülyalı karakterlerinin söylediklerinin en mükemmel çevirisini bulmaya çalışırken, Mette'nin dünyasında da gerçek ve hayal birbirine girmektedir.
15 Şubat 2018 13:00/Cinemaximum City's Nişantaşı Salon 7
18 Şubat 2018 11:00/Cinemaximum City's Nişantaşı Salon 3
JANE
"Öğrendikçe, ne kadar da bizim gibi olduklarını anladım." (Filmden)
Şempanzelerle, aşkla ve hayata duyulan saf tutkuyla ilgili yılın en iyi belgesellerinden biri.
1960 yılında, o güne kadar herhangi bir bilim eğitimi almamış, ancak Afrika'ya gitme rüyasıyla büyümüş olan 26 yaşındaki Jane bir araştırma için Tanzanya'ya gönderilir. Elli yıl boyunca National Geographic arşivlerinde saklı kalmış 100 saatlik görüntünün, Jane'le o gün ve bugün yapılan röportajların harmanlanmasıyla, zamanın bilim adamlarının şempanzeler hakkındaki teorilerini yerle bir eden, insanların doğal yaşama bakışını kökünden değiştiren Jane'le yeniden tanışıyoruz. Philip Glass'in müzikleriyle daha da hayat bulan belgesel, tanıyabileceğimiz en kendine hakim, söylemek istediklerinin bilincinde kadınlardan birinin çok yakınına girmemizi sağlıyor, zira Jane'in görüntüleri daha sonra kocası olacak doğal yaşam fotoğrafçısı Hugo van Lawick tarafından çekilmiş. Jane, hayata duyulan tutkuya övgü niteliğinde, yaşama sanatının en güzel örneklerinden, can dolu bir film.
25 Şubat 2018 11:00
Cinemaximum City's Nişantaşı Salon 3
!F ÖZEL GÖSTERİMLER: GÖRME BİÇİMLERİ
NAM-I DİĞER CİHATÇI / Also Known As Jihadi
"Filmin, seyircinin projeksiyonlarını yakalayan bir ağ gibi olmasını arzuladım. Bu yorumun açık uçluluğu benim için çok önemli." Eric Baudelaire (Yönetmen)
Genç bir adamın radikalleşme sürecini mahkeme kayıtlarından ve yaptığı yolculuğun geçtiği manzaralarından takip ediyoruz.
Paris'te 2015 yılındaki terör saldırılarının ertesinde yapılmış Nam-ı Diğer Cihatçı, Paris'in banliyölerinden çıkıp El Nusra'ya katılmak için Mısır üzerinden Suriye'ye giden genç bir adamın yolculuğunu anlatıyor. Filmin alametifarikalarından birisi; gerçek ismine yer verilmeyen bu kişinin, radikalizme kayışını mahkeme kayıtlarından ve bu yolculuğu yaparken geçtiği yerlerin manzara kesitlerinden kurgulaması. Adeta, bir yanıyla biyografi yazımının sadece yapılanlar üzerinden değil, öznenin gördüğü ve deneyimledikleri üzerinden de sorgulanması gerektiğini ortaya atıyor. Fransız sanatçı Eric Baudelaire'in filmi bu anlamda yaşanılan deneyimin bir "remake"i. Baudelaire'in etkilendiği ve diyaloğa girdiği Japon yönetmen Masao Adachi'nin 1969 tarihli A.K.A Serial Killer adlı başyapıtında öne sürdüğü gibi: "Bu yabancılaşma ve geri dönüş yolculuğunun arka planında içinden geçtiğimiz manzara nasıl olur da sosyal ve politik olanı yansıtabilir"" sorusu çok önemli oluyor. Birçok festivalin yanında Whitney Bienali ve Tate Modern gibi birçok prestijli kurumda gösterilen Nam-ı Diğer Cihatçı, sanatla sinemanın kesişme noktasında önemli ve kışkırtıcı bir çalışma.
21 Şubat 2018 13:00
Cinemaximum City's Nişantaşı Salon 7
KEŞ!F
HİÇLİK FABRİKASI / A Fábrica de Nada
"Bir hayalet Avrupa'da dolaşıyor. Kendi sona erişinin hayaleti."
Pedro Pinho (Yönetmen / Director)
Geçtiğimiz yılın en dikkat çeken ilk filmlerinden!
İlk olarak Yönetmenlerin On Beş Günü'nde ve Fipresci'de ödül kazanmış Pedro Pinho'nun 3 saatlik Hiçlik Fabrikası, geçtiğimiz senenin en çok dikkat çeken ilk filmlerinden! Biçimsel olarak çığır açıcı, gezindiği suların da günümüz politik tartışmalarıyla çok kolay eklemlendirilebileceği film, bir grup işçinin çalıştıkları asansör fabrikasındaki hırsızlık olayını fabrika yönetiminin organize ettiğini anlamasıyla başlar. Bu olay yaklaşmakta olan büyük işten çıkarmaların habercisidir. İşçilerle pazarlıklar başladığında birçoğu işbirliği yapmayı reddedip fabrikayı işgal eder. Bunun üzerine fabrika yönetimi ortadan kaybolduğunda yarısı boşalmış bir fabrikayla başbaşa kalırlar. Pinho, sosyal gerçekliği müzikalle, uzun politik tartışmaları kendine has yeniden canlandırmalarla bir araya getirerek hem çok eğlenceli hem de kafa açıcı bir deneyime dönüştürüyor filmi.
17 Şubat 2018 21.30 / Cinemaximum Kanyon Salon 8
22 Şubat 2018 12.00 / Cinemaximum City's Nişantaşı Salon 3
SÜRÜKLENME / Drift
"Keşfedilmemiş topraklar artık kalmadı, fakat okyanus henüz tümüyle keşfedilmiş değil. Sanatsal anlamda katkısı da fantezi dünyamıza katkısı da bilimkurgunun yaptığına benzer." Helena Wittman (Yönetmen / Director)
Drift, bir yere gitmekten çok rotasızlık ve hareketin kendisi ile ilgili.
Sürüklenme, yaratılış ve dönüşüm üzerine bir meditasyon. Baskın ve doğrusal bir anlatım yerine; zaman ve yer kavramlarının etrafında özgürce dolanmayı seçen film, Theresa'yı takip ediyor. Filmde bir araştırmacı ve gezgini canlandıran Theresa George da zaten bir antropolog ve yönetmen Helena Wittman ile birlikte filmin diğer yaratıcısı. Kuzey denizinde geçirilen bir hafta sonundan sonra, arkadaşı Josephine Arjantin'deki ailesinin yanına dönerken, Theresa da bir yelkenli ile Atlantik okyanusunu geçecektir. Filmin başrolünde olan okyanus, Theresa'nın gündüzünü gecesine karıştırıp, karanın sunduğu güvenliği ayaklarının altından alırken, siz de onun soğuk ve ıslak esintisini yüzünüzde, derin huzurunu ise ruhunuzda hissedeceksiniz.
22 Şubat 2018 16.00 / Cinemaximum City's Nişantaşı Salon 3
23 Şubat 2018 16.00 / Cinemaximum Kanyon Salon 8