Gizemi çözülemeyen 20 arkeolojik keşif
Dünyada bazı arkeolojik keşifler var ki, teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, bu buluntuların gizemi akıllarda daima soru işareti bırakacak gibi görünüyor. Geçmişten günümüze sırrı çözülemeyen o 20 arkeolojik keşfi sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 15.12.2018
17:42
Güncelleme Tarihi: 15.12.2018
17:46
82 TONLUK DEV MOAI HEYKELLERİ
Pasifik okyanusundaki Paskalya Adasında yer alan Moai adlı insan heykellerinin en büyüğü 10 metre uzunluğa ve 82 ton ağırlığa sahip.
Moai heykellerini ve adada yer alan tapınakları 1722'de adaya ayak basan Alman bir denizci keşfetti. 1935'te giden Alman dilbilimci ise, adada yaptığı inceleme sonucunda 638 tane heykeli türlerine ve büyüklüklerine göre sınıflandırarak kaydetti.
1969 ile 1976 arasında yürütülen araştırmalarda ise, 887 heykel kayda geçirildi. Ancak adada toplamda binden fazla heykel olduğu tahmin ediliyor. Moailer abartılmış derecede uzun kulakları, güçlü çıkıntılı çeneleri, büyük başları ve kolsuz gövdeleri ile insanı etkileyen görkemli heykellerdir. İyice belirli olan göz delikleri ile düz burunları ile hepsi aynı biçimdedir.
Uzmanların araştırmalarına göre bir Moai'yi yontmak, taşımak ve ahunun üzerine yerleştirmek için 23 bin kişinin çalışması gerektirir. Yaklaşık bin adet heykel olduğu düşünüldüğünde olayın ihtişamı daha belirgin hale gelir. Bunca yıllık araştırma sonucunda bile, ancak yaklaşık bilgiler elde ediliyor. Okyanusun ortasındaki bu küçücük ada, 21'inci yüzyıl insanı için gizemini korumayı sürdürüyor.
AKRA'DA BULUNAN ‘BAKIR TOMAR’
Bakır bir levhaya yazılan bu tomar, "Ölü Deniz Parşömenleri" ile birlikte Kumran bölgesinde bulunan 3 numaralı mağarada keşfedildi.
Metinde fazla miktarda altın ve gümüşün yanı sıra madeni paralardan da oluşan oldukça büyük bir hazinenin kaydı tutulmuş; fakat bu hazinenin gerçekten var olup olmadığını henüz kimse bilmiyor.
Bilim insanları, tomardaki hazine kaydının gerçek mi yoksa bir hayal ürünü mü olduğunu halen tartışıyor. Bakır tomarlarda anlatılan büyüklükte bir hazine henüz o topraklarda bulunamadı.
Nuh'un Gemisi'ni bulduğunu o kadar çok insan iddia ediyor ki, gerçekten bulundu mu bunu net olarak kimse bilmiyor.
Yüzyıllardır, tüm dünyadan amatör arkeologlar Nuh'un Gemisi'nin kalıntılarının Türkiye'deki Ağrı Dağı'nda olduğuna dair birçok iddiada bulundu.
Fakat bazı araştırmacılar bu konuya oldukça şüpheyle yaklaşıyor, hatta böyle bir geminin yapılıp yapılmadığına bile emin değiller.
Tıpkı Atlantis gibi Nuh'un Gemisi'nin nerede olduğu gizemini korumaya devam eden arkeolojik bir soru.
150 kilometre boyunca uzanan taş bir duvarın net bir amaca hizmet ettiğini düşünebiliriz; ama arkeologlar, Ürdün'de bulunan Khatt Shebib Duvarı'nın neden, ne zaman ve kimler tarafından inşa edildiğini hala tartışmaya devam ediyorlar.
Duvarın uzunluğuna karşın boyunun kısa olması göz önünde bulundurulduğunda, bu duvarın düşman ordularının işgaline karşı yapılmadığı açıkça ortada. Hayvanların istilasından korunmak adına yapılmış olabileceği tartışılıyor.
Bir başka iddia ise çiftçilerin tarım arazileri arasına bir çeşit sınır çekmek adına bu duvarı inşa etmiş olabilecekleri.
Arkeologlar, İskoçya'nın Glasgow şehrinde 5 bin yaşında bir taş levhada kazı ve keşifler yaptı. Taşın üzerindeki motifleri değerlendiren bilim insanları, bunun antik dönemlere ait olduğu bir eser olduğuna karar verdi.
1930'lar bu kalıntı üzerinde çalışmalar yürüten bir grup araştırmacı, taşın üzerindeki işaret ve yazıların astronomik olaylar ile bir bağlantısı olabileceğini düşünmüştü; fakat yeni araştırmaya göre bu yargı doğruyu yansıtmıyor.
Araştırmacılar tarih öncesi insanların bu taşı ne gibi durumlarda kullandığına dair çalışmalarına devam ediyor.