Hangi yazar hangi fakülteyi terk etti?
Necip Fazıl'dan Abdürrahim Karakoç'a, Ahmet Hamdi Tanpınar'dan Edip Cansever'e birçok yazar, edebiyat dünyasına damgalarını vurdu. Kendi dönemini ile sınırlı kalmayıp sonraki nesilleri de etkileyen bu yazarlardan bazılarının yüksek tahsili yoktu. Peki, edebiyatımızın mihenk taşları olan bu yazarlar, hangi bölümleri terk ederek tahsillerini yarıda bıraktılar? Siz Fikriyat okurları için derledik.
Giriş Tarihi: 01.11.2019
15:33
Güncelleme Tarihi: 01.11.2019
15:49
MELİH CEVDET ANDAY- SOSYOLOJİ
1915'te İstanbul'da doğan Melih Cevdet, ortaokula kadar burada eğitim gördü. Daha sonra Ankara Gazi Lisesi'nden 1936'da mezun oldu. Burada Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat ve Orhan Veli okul arkadaşlarıdır. Liseyi bitirdikten sonra bir süre hukuk fakültesine devam etti. Daha sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi 'ne kaydoldu. Fakat Devlet Demiryolları'nda memur olarak çalıştığı için öğrenimine devam edemedi. 1938'de Çalıştığı kuruluş tarafından sosyoloji öğrenimi görmek için Belçika'ya gönderildi. Ancak iki yıl sonra II. Dünya Savaşı çıkınca zorunlu olarak yurda döndü. 1942'den başlayarak Ankara'da Milli Eğitim Bakanlığı Yayın Müdürlüğü'nde danışmanlık, Ankara Kitaplığında memurluk, gazetecilik yaptı.
Menemen'de 15 Haziran 1925 tarihinde doğan Attila İlhan'ın babası döneminin başarılı savcılarından biridir. Edebiyata, şiire meraklı babası sayesinde küçük yaşlardan itibaren edebiyata ilgi duymaya başlayan İlhan, ilk ve orta öğreniminin büyük kısmını İzmir'de tamamladı. Öğrencilik yıllarında ilk şiirlerini yazmaya başladı. İzmir Atatürk Lisesi'nde okuduğu sırada okulda tanışıp âşık olduğu bir kıza Nazım Hikmet'in şiirini mektup olarak yazdı. Nazım Hikmet'in şiirlerinin paylaşmanın yasak olduğu bu dönemde mektup öğretmenleri tarafında yakalanınca çok büyük bir yasal suç işlemiş olarak sayıldı ve okuldan atıldı . Daha sonra bu olay hukuksal boyuta taşındı. Attila İlhan, 1941 yılında 3 hafta tutuklu kaldıktan sonra 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. Tutuklu kaldığı dönemde kendisi adına bir daha Türkiye'nin hiç bir yerinde eğitim göremez kararı çıkınca, babasının uğraşları sonucunda bu kararı 1944 yılında ortadan kaldırdı.
Üç yıl sonra eğitimine yeniden başlayabilen Attila İlhan, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne başladı. İkinci sınıfta okurken Paris'e gitti. Türkiye'ye döndü ama hakkındaki siyasi suçlamalar, gözaltılar sebebiyle ağırlıklı olarak Paris'te yaşamaya başladı. Bundan sonraki 6 yıllık dönemini 6 İstanbul-Paris, İzmir-Paris arasında geçiren İlhan; tamamen Türkiye'ye döndükten sonra yapmaya başladığı gazetecilik mesleğindeki yoğunluk nedeniyle üniversite eğitiminin son senesinde okuldan ayrıldı.
1902 yılında doğan Mesut Cemil, Tanburi Cemil Bey'in oğludur. Çocuk yılları babasının müzik çevresinde geçse de düzenli bir müzik eğitimi almadı. İstanbul Sultanisi'nde öğrenciyken on üç yaşında Daniel-Fitzinger'den keman dersleri alarak Batı müziğini öğrenmeye başladı. Bu eğitimin Karl Berger'den derslerle sürdürdü. Babasının ölümünden sonra onun öğrencisi olan virtüoz Kadı Fuad Efendi ve Refik Fersan'dan tambur çalıştı. Refik Talat'tan nazariyat çalışmalarını sürdürdü ve Hamparsum notasını öğrendi; bir taraftan da viyolonist İzzet Nezih ile Batı müziğini ilerletti. Birkaç yıl içinde önemli mûsiki mahfillerinde tambur çalmaya başladı ve kendisinden söz ettirmeyi başardı.
Dârülfünun Hukuk Fakültesi'nin ikinci sınıfında iken Hüseyin Sadettin (Arel) tarafından Berlin'e gönderildi. Stern Konservatuvarı ve Mûsiki Akademisi'nde Batı müziği nazariyatı ve armoni eğitimi aldı ve Hugo Berger'den viyolonseli ilerletti. Berlin Üniversitesi Psikoloji Enstitüsü Ses Arşivi'nde asistanlık yaptı. 1924 yılının sonunda annesinin hastalığı sebebiyle öğrenimini bitiremeden İstanbul'a döndü.